Alın size upuzun bir bölüm. Nasıl oldu bilmiyorum. okuyacak vaktim bile olmâdı. Bölüm kötü olmuş olabilir. Çünkü İzmir'den Denizliye Denizliden, Aydın'a VE Aydın'dan İzmir'e şu üç gün içerisinde ki yolculuğum sırasında yazdım bu bölümü. İnanın ki pamukkaleyi gezerken bile bu bölümü düşündüm :D Hadi bakalım iyi okumalaar.
"Siz on yaşındaki çocuklar değilsiniz!" diye bağırdı baş hekim.
"Hastahaneden kaçmak ne demek? Hadi onu bırakalım. Doktor kılığına girdiniz ha? Ya sana ne demeli Gizem? Sen de buna kandın öyle mi?"
"Efendim ben nerden bilebilirdim ki. Biliyorsunuz. Yeniyim. "
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Deniz'e baktığımda onun da gülmemek için zor durduğunu gördüm.
"Benim şu götümü ne yapıcağız?"
"Hay senin götüne de sana da..." diye homurdandım. Deniz duymuş olmalı ki herkezin içinde kahkaha atmaya başladı.
Evet bildiğimiz hönkürerek gülüyordu. Baş hekim, Gizem , Sema Doktor ve hasta Deniz'e büyümüş gözlerle bakıyorlardı.
Bir an bende kendimi tutamadım ve gülmeye başladım. Ne olucaksa olucaktı. Bu hayata bir kez geliyordum ve sadece sayılı günlerim vardı.
Herkes bize anlamayan gözlerle bakıyordu biz ise çatlayana kadar gülmeye devam ettik.
-------------------------------------------------------------
"Hep senin yüzünden Deniz!" dedim hastahanenin bahçesini süpürürken.
"Bir yeri süpürmek mi zor geldi Derin hanıma." dedi Deniz alaylı bir sesle.
"Bir yeri? Deniz! Koskoca hastahanenin koskoca bahçesini süpürüyoruz! Boru mu?"
"Neyse. İki ay her salı ve cuma günü süpürcez artık. Zaten şu bir ay hemencicik gelir geçer." dedi kaldırımın arasına sıkışmış olan sigara izmaritini çıkarmayla cebelleşirken.
"Benim bir ayım var mı yok mu tartışılır." dedim kısık bir sesle.
Elindeki süpürgeyi bıraktı ve bana döndü. Yüzüme bir süre baktıktan sonra bana doğru bir kaç adım attı ve önümde durdu. Çenemi tuttu ve gözlerine bakmam için yukarı kaldırdı. Kahverengi gözlerine istemsizce baktım.
Bir süre gözlerini kısarak gözlerime baktı. Bakışları boştu. Ne düşündüğünü anlamak mümkün değildi.
Çenemi baş parmağıyla okşadı.
"Senin dilin biraz fazla uzamış ha?" dedi ve beni iki kolunun arasına alarak gıdıklamaya başladı.
İstemeden gülmeye başladım. Onu durması için ne kadar engellemeye çalışsam da onun gücünün yanında gücümün pek önemi yoktu. Fazla da etki ettiğini söyleyemezdim.
Bahçede ki hastalar veya yakınları her neyse, hepsi bize bakıyorlardı. Bir kaç teyzenin "cık cık"lamasını duydum ama görmezden gelerek kahkaha atmaya devam ettim. Fena tikim vardı.
"Yaa. Deniz. Dur. Lütfeeen."
"Selam çocuklaar."
Deniz beni gıdıklamayı bıraktı ve sesin geldiği yöne baktık. Bu Doktor Sema'nın yeni asistanı Gizemdi.
Deniz arkamda iki elinide belime koymuş, gıdıklamak için hazırda bekliyordu. Karnına dirseğimi geçirdim ve ellerinin arasından geçerek yerdeki süpürgemi aldım.
"Selam." dedim Gizem'in sıcacık gülümsemesine karşılık vererek. Kıza bir özür borcumuz vardı. İşinin daha ilk gününde başını derde sokmuş, daha ilk günden baş hekimden azar işitmesine sebep olmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansız Aşk
RomanceDerin 3 ay ömrünün kaldığını öğrenir. Bu yetmezmiş gibi sevgilisi onu terk eder. Ölümü beklemekten başka yapacağı bir şey yoktur. Deniz, geçmişte yaşadıklarının gölgesinde kalmış, hayata küsmüştür. Mahvolmuş hayatını yaşamaya mahkumdur. Bu iki kader...