4.Bölüm ( Ses ve Delilik)

315 56 102
                                    

PART IV
Huysuzluk Sendromu

Natsu bana uzun bir süre cevap vermemişti, sadece parmaklarıyla oynayıp durmuştu ve o susunca ben de susmuştum, kendini hazır hissetmesi için. Sanki konuşmaya hiç niyeti yokmuş gibiydi ve bunun için onu suçlayamazdım. Sessizlik ikimizin arasındaki tek gerçeklikti bu noktada.

Ama bu sessizlik gereğinden fazla uzadığında artık konuşmam gerektiğini fark ederek "Kaybın için üzgünüm." demek istedim ilk önce, acısının kolay bir şey olmadığını sadece yüzüne bakarak bile söyleyebilirdiniz.

Eşiyle fotoğraflarını gördüğümde şu ana kadar hayatlarının ne kadar parlak olduğunu düşünmüştüm çünkü her bir fotoğrafta ışık saçan gülümsemeler ve sıcacık içten bakışlar vardı.

Şimdiyse karşımda solgun yüzlü, surat asmaya bile hali olmayan bir adam ve yorgun bakışlar vardı. Bakışlarımdan asla bir daha ışığı göremeyecekmiş hissini çok rahat alıyordunuz ve bu içinizi yakıyordu.

Zaten tahminlerimi doğrular bir ifade takındı cümlemden sonra. Alaycı bir gülüşle "Eminim üzgünsündür." demişti. "Herkes aynı şeyi söylüyor ama aslında kimsenin şeyinde bile değil." Suratında bıkmış bir ifade vardı, sanki hiçbir şey onu tatmin edemez gibiydi yüzündeki vazgeçmişlik.

Bu sorusuna ne cevap verirsem vereyim yapmacık görüneceğinden konuyu değiştirmeyi tercih ettim. "Kötü olduğunu biliyorum ama kendini aklaman için bir yol bulmak adına, bana olayı tekrar anlatmanı isteyeceğim senden."

Elleriyle saçlarını geriye doğru tararken kafasını önüne eğmişti. Ofladı bunu yaparken. "Ne faydası olacak ki? Ha beni içeri atmışsınız, ha akıl hastanesine tıkmışsınız, şu saatten sonra hiçbir anlamı yok benim için."

"Natsu, eşin için üzgünüm, gerçekten öyleyim ama şu anda kendini düşünmelisin, eminim Lucy de böyle olmasını isterdi."

Kaşlarını çatarak "Sakın..." demişti dolu gözlerle. "Sakın onun adını kullanarak bana bir şeyler yaptırmaya cürret etme." İç çektim. "Amacım böyle bir şey değil, Natsu. Ben sadece içinde bulunduğun durumun farkına varmanı istiyorum, o kadar."

Gözlerini kaçırırken kafasını yana doğru çevirmişti dudaklarını hafifçe ıslatarak, bu zırvalıkları daha fazla dinlemek istemiyorum der gibi bir tavrı vardı nerden bakarsan bak.

Bu şekilde yumuşak girmenin bir işe yaramadığını fark edince hiç istemesem de damarına basmam gerektiğini fark ettim ve kendimi bu ortama hazırlamak için derin bir nefes aldım. Sonra da masaya dirseklerimi dayayarak kendimden emin bir bakışla gözlerimi ona diktim göz göze gelmeyi beklemek için.

Bana bakmaması üzerine düz bir sesle "Natsu." demek zorunda kalmıştım. Kafasını zoraki bir şekilde bana çevirmişti sonunda. "Dinle beni, kendini düşünmüyorsan bile... Eminim sen de bilmek istiyorsundur."

Merak eden bir tavırdan çok aksi bir tavır vardı "Neyi?" diye soran yüzünde. Bunu değiştirmek için tekrar damarına basarak "Lucy'i dedim. Suratında bir gerilme olmuştu, kasları tepki vermemeye çalışırken kasılmış gibiydi ve ağzını biraz aralayıp kapatıyordu bir şey söylemekten son anda vazgeçer gibi.

En sonunda dayanamayarak "Ne olmuş ona?" diye sormuştı titreyen bir sesle masaya bakarken. Ellerimi açarak "Ben de onu soruyorum." dedim. "Lucy'e ne oldu? Sen söyle."

Dişlerini sıkmıştı, sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak "Zaten her şeyi defalarca kez söyledim." demişti, gözleri gittikçe kızarıklaşıyordu ve bir kere daha Lucy ismini kullanırsam ağlamaya başlayacak gibiydi.

Kabus (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin