2.Bölüm (Ses ve Sorular)

434 67 72
                                    

PART II
Ağlama Duvarı

Elim ayağın titriyordu. Kafayı yemek üzereydim, zihnim boşluklarla dolu gibi hissediyordum. Ya boşluklarla doluydu ya da gereğinden fazla doluydu, hangisiydi bilmiyordum ama bana işkence ettiği kesindi.

Yoktu, Lucy yoktu. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi ki? Deliriyor muydum? Hayır, delirmediğimden emindim, gördüğüm şeyden emindim, emin olmak zorundaydım...

Derin bir nefes aldım ve tek tek evdeki ışıkları yakmaya başladım, parlak ışıklar gözümü almıştı ve bundan nefret etmiştim ama yine de içimde biriken karanlığa ışık tutan küçücük bir şey olmasına ihtiyacım vardı.

Mutfağın kapısına geldiğimde içimde bir korku vardı, oraya gitmek istemiyordum. Bir yandan ordan kaçabildiğim kadar uzağa kaçmak istiyordum ama diğer yandan orda bir cevap varmış gibi hissediyordum. Ve bildiğim tek şey o cevabı istediğimdi, Lucy'e ne olduğunu bilmek istediğimdi, neden ellerimde onun kanıyla başucunda belirdiğimi bilmek istediğimdi.

Kendimi toplayıp kaçmak istediğim yerin kapısında durdum. Buraya girmeyi düşünmek girmekten daha kolaydı gerçekten. Bacaklarım titremeye başlamıştı ve tekrar midem bulanıyordu. Gözlerime bir perde inmiş gibi yarım yamalak görüyordum her şeyi ve deli gibi başım dönüyordu.

Neyden korktuğumu bilmeden bir şeyden korkuyordum, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu her bir adımımda. Ses artık yoktu ama cevaplar orda olmalıydı, belki de onun... Lucy'nin... Ah, Tanrım, bunu yapamayacağım.

Ya onun kanlı bedeni ordaysa? Bundan nefret ediyorum, ona bakamam, bu beni mahvediyor. Her zaman gülen o güzel yüzündeki solgunluğu ve bana sıcacık hissettiren tenindeki soğukluğu düşündükçe tüylerim ürperiyor. Kalbime bir ağrı saplanıyor, canım daha önce hiç yanmadığı kadar yanıyor ve bundan nefret ediyorum.

Ceset yoksa belki de o ölmemişti, o yaşıyordu, sadece burda değildi. Hayır, hayır. Kafama vurmaya başladım, gerçeklerden kaçmak için hayaller kurmaya başlıyordum. Bu tehlikeliydi, hayır! Bunu yapmamalıydım, algım değişmeye başlıyordu.

Belki de çoktan değişmişti, nerden bilebilirdim ki? Kafama vurdum tekrar, o kanlı yatağa yapacak bir açıklaman yok beyinsiz herif, ona bir şey oldu! Ona bir şey oldu, ona biri bir şey yaptı, biri ona zarar verdi, hemde hiç acımadan! Kahretsin!

Kenarda duran sehpaya sert bir tekme attıktan sonra bunun beni biraz da olsa rahatlattığını fark etmiştim. Öfkeliydim, hem de çok öfkeliydim. Eşimin başına gelen bu saçma şeye fena halde öfkeliydim. Yine aklıma gelmişti. Ceset, kan ve daha çok kan, yine midem bulanmaya başladı.

Başım hala dönüyor ve aklım hala karman çorman, nereye bakmalıyım? Cevap için mutfak dışında nereye bakmalıyım? Belli ki hiçbir yere... Ama cevabın olduğu yere de bakamıyorum, tam bir aptalım, lanet olsun!

Yerdeki sehpayı tekmelemiştim tekrar ve tekrar ve tekrar! Ama hala sakinleştirmemişti bu beni, duvara bir yumruk attım sinirle, sonra da elimin acısıyla yere çöküverdim, ellerime baktıkça Lucy'nin kanını görüyordum ve bu göğsümde bir şeylerin sıkışmasına neden oluyordu.

Ellerimde onun kanının ne işi vardı? Düşün, düşün gerizekalı, kırk yılın bir başı kullandığın şu beynini düşünmek için bir kere daha kullan! Ne oldu ona? Ona ne oldu? Ona ben mi bir şey yaptım? Hayır, bu asla doğru olamaz. Ben ona asla zarar veremem, o... Onsuz yaşayamam bile ben.

Kabus (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin