1. BÖLÜM: Geçmişin Kırık Çanları.
Bölüm Şarkısı: Alec Benjamin- let me down slowly. 🥀
Her insan kendi kaderini yaşarmış. Kader dedikleri üç harfli tek hece bi kelime; Acı...
Bir aslanın avına yaklaşması gibi yavaş yavaş attım adımlarımı. Adımlarımın gömüldüğü toprakların üstüne basarken parmaklarımın arasındaki sigarayı dudaklarımın arasına aldım.
İçime bir nefeslik dumanı çektim. Çekilen nefesim soluk borumdan içeriye adımını attı. Sol elimi cebime atarken sağ elimdeki sigarayı yere attım ve izmariti çiğnedim. Havanın soğuk olmasına rağmen rüzgar yoktu. İçimdeki nefesi verip, tekrar alırken bedenimi dikleştirdim. Soğuk nefesim agzımdan içeri girerken genzimi yaktı.
Bir taşın ayağıma takıldığında tökezlediğimi hissettim. Acılarımın tuzla karıştırılmış hali canımı yaksa da, biliyordum ki bundan gerisi olmayacaktı.
Olamazdı.
Geleceğin yelken açtığı rotada kendimi kaybetmiştim. Acı okyanusunun ortasında yüzen hayatım öylece ortada duruyordu. Rüzgârın değiştirdigi noktalar hayatımın yönünü gösteriyorken, dönüp dolaşıp yine koskoca okyanusun ortasında duruyordum.
Bir okyanus dalgası yüzüme vururken kendimi toplayarak mezarlığın yanına geldim.26.10.2001.
Azra Soykan
Azra Soykan. Benim bu hayatta görüp görebileceğim en güçlü kadınlardan birisiydi. Saçları gün batımı şafağının kan kırmızısını alırken, gözleri bir okyanusun en derin yeşiliydi.
İnsanları kendine inandıracak kadar masum yüzüyle beyaz teni kar taneleri kadar eşsiz bu güzellikteydi.
Boştan kalan ellerimi cebime sokarak derin bir nefesi çektim. Ciğerlerime doldurduğum havayı geri verdim.
Rüzgar son kez o kadar güçlü esti ki, birkaç tutam saç gözümün önüne geldi."Yine geleceğim Azra Soykan. " diyerek geriye döndüm.
Bir gün, tekrar, yine burada bitmişti...
***Rutin olmuştu artık. Sabah kalk, hazırlan ve evden çık.
Sürüne sürüne geldiğim tuvaletin aynasına bakarak yüzümü yıkadım. Her insanın bir kusuru vardı değil mi? Kimse kusursuz olamazdı bu dünyada. Dört dörtlük değildi. en azından ben çevremdekileri düşünerek bu kanıya varmıştım.
Ellerime biraz su aldım ve yüzüme çarptım. Kenarda duran havlu ile kuruladıktan sonra tuvaletten çıktım. Evin rutubet kokusu, tabiri caizse; burnumun direğini kırarken sol avucumla ağzımı kapattım.
Dededen kalma, göçük evde geçen çocukluğum geldi gözümün önüne.Yerde yazılı yatağıma oturup, çoraplarımı giydim ve ardından vakit kaybetmeden spor ayakkabılarımı. Üstüme de yine aynı renkte bir yün triko elbisemi giydim.
"Veyl, hadi kızım geç kalacaksın!"
Ve, anneannemin sesi sonunda evi çınlattığında gülümseyerek cevap verdim."Geliyorum tontonum."
Odadan çıkarken bileğimdeki tokayı da saçlarıma geçirdim.Salonun mutfağa açılan ufak penceresinden anneannemi görüp sağ elimi mutfağa doğru uzattım ve pervazında bulunan elmalardan bir tane alarak geri çekildim.
"Yeme şunu aç karnına be kızım." dedi sitem edercesine. Gülerek masaya oturdum ve anneannemin gelmesini bekledim.
"Dedem, nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezara Vurgun Ruhlar
General FictionMezarlıkta bir hayat, geride kalan bir adam. Uluma seslerinin geldiği bu mezarlıkta daha kac gün bekleyecekti? Belki de hiç gelmeyecekti ama o bekledi. Peki ya sonra? -Kesit 1- Kırık aynalar. Kırılmış ve parçalanmış. Hayır. Paramparça olmuş. Get...