Artık orijinali ile eşitleme zamanı geldi~
"Jungkook..."
Jungkook gözlerini gökyüzünden ayırıp yana, Jimin'e dikti. Artık ne demek istiyorsa ortaya koysun diye başıyla devam etmesi için onayladı.
"Benim... benim sana bir şey söylemem gerek, doğruyu söylemek gerekirse bir gerçeği özür dileyerek söylemek istiyorum ...ancak affetmeyeceğinden çok korkuyorum." Jimin cümlesinin sonuna doğru sesinin ne kadar inceldiğini ve kısıldığını fark etti, daha fazla alçalmadan engellemek için dudaklarını birbirine sıkıca bastırdı.Jungkook uzandığı yerden oturur pozisyonuna geçerek vücudunu tümüyle Jimin'e çevirdi, dizlerini göğsüne kadar çekip kollarını etraflarında doladı.
"Tabii her şeyimi kaybetmiş olabilirim hyung ama şimdi hepinize sahibim, ki bunun adına çok mutluyum... sizden hiçbir şeyimi saklamak istemiyorum, gerek te duymuyorum da. O yüzden lütfen sen de benden bir şeyi saklama olur mu?"Jungkook içleri ısıtan o gülümsemesiyle karşısındaki gözlere odaklandı, fakat odaklandığı kahverengi mücevherlerde çaktığı kıvılcımlara karşılık bir parlama değil; boğuk, bulanık bir duygu vardı, Jimin vicdan azabı çekiyordu. Ve eklemek gerekirse Jungkook'un ne sözleri ne de bakışları bu ağrıyı hafifletiyordu, aksine arttırıyordu.
Jungkook hyung'ının ifadesini iyice inceledikten sonra kendi gülümsemesini pekte fazla canlı tutamadı ve yüzü ciddileşti, pek basit değildi demek ki ağzından çıkacak kelimeler.
"Cidden çok mu önemli bir şey bu hyung...?" Jimin derin bir iç çekmeden sonra başıyla yavaşça onayladı, boş boş bakışmanın bir anlamı yoktu o an, en iyisi her şeyi artık ortaya koymaktı. Uzatıp gizlemenin bu saatten sonra bir anlamı yoktu... taa ki her şey kendiliğinden hiç ummadık bir anda belirene kadar.
"Sana ne olduğunu hatırlıyor musun, kaçırıldığın anda...?" işte Jungkook bunu hiç beklemiyordu ama bir şey demeden sadece tekrardan başıyla onaylamakla yetindi.
"Evime girmek üzereydim ve... biri beni buraya sürükledi işte, bu adamın veya kadının kim olduğunu bilmiyorum dönüp bakmama fırsat kalmamıştı... ne olmuş ki buna? Neden bilmek istiyorsun?"
Jimin de Jungkook'un yaptığı gibi vücudunu ona doğru çevirdi, tam da şimdi gözgöze gelemiyordu onla, tedirgindi hem de çok.
"Hyung söyle artık lütfen..."
Jungkook kollarını çözerek donup kalmış bedenin sıcaklığını düşürdüğü elleri aldı kendi, yüzünde betimleyemediği merakın ve umudun verdiği heyecandan ısı yayan ellerinin arasına, onu böyle tedirgin telaşlı görmek hiç hoşuna gitmiyordu, o buzulları çözmek istiyordu tıpkı aklını zaten rahat bırakmazken şimdi de hyung'ını rahatsız eden bu konuyu çözmek istemesi gibi, Jimin birkez boğazındaki acıya karşın yutkundu ve başladı sözlerine, Jungkook da bu küçük başarısını minik bir gülümsemeyle ödüllendirdiyse de öncekine kıyasla onun kadar uzun sürmedi bu gülümsemenin belirtileri."J-jungkook seni k-kaçıran... seni o-onlardan, a-arkadaşlarından a-ayıran kişi... b-bendim h-hepsini b-ben y-yaptım... çok ç-çok ü-üzgünüm..." Gözyaşları aceleco davranmış cümlenin sonunu beklemeden pembemsi yanaklardan aşağı süzülmeye başlamıştı bile. Kendini o kadar iç çekiş, o kadar ağırlığa karşı nefesinin kesilmesini engelleyerek gerçeği küçüğünün yüzüne vurmaya kendini hazır sanıyordu, gözünün önündeki görüntüler buğulanmaya başlayınca anladı, demek ki yanılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
〘TR〙「 All Mine - Taek∞k 」✓
Fanfiction【DEVAM ETMEYECEK】 ⋆ ♛ ⋆ ❝Sen bana「aitsin」Tavşan ~❞ - ⌦Ağır Sahneler/Smut ⌦Kaçırma/Tutsaklık ⌦övme/aşağılama [Kink] - [Başlangıç - 31•01•19] [Bitiş - ????] -Taek∞k [#1 - toptaehyung / 14•05•19] [#1 - bottomjungkook / 13•06•19] [#1 - toptae / 27•...