7 Nisan 2015
Birinci randevu ikinciye, ikincisi ise üçüncüye yerini çok çabuk bırakmıştı. Genelde kafede buluşuyorlardı. Her ne kadar arkadaşları ikisine rahat vermese, konuşmalarını dinleyip resimlerini çekse de Jaehyun ikisinin de burada daha rahat olduklarını biliyordu.
Doyoung ile bir düzene kurulmak çok kolaydı. Her ders çıkışı turuncu saçlı çocuk - tabii şimdi saçlarının rengi akıp, yerini şeftali renkli bir tona bırakmıştı ve Jaehyun bunun dünyanın en güzel şeyi olduğuna inanıyordu. - kafeye gelir, Jaehyun'un mesaisi bitene kadar beklerdi. Sonrasında birlikte Doyoung'un yurduna yürürler, yol boyunca da birbirlerinden bahsederlerdi. Kahverengi saçlı çocuk Doyoung hakkında bir çok şey öğrenmişti. Ona hyung demese de kendinden bir yaş büyük olduğunu, Tıp bölümünde okuduğunu, yakınlarda bir yurda taşındığı için kafeye artık daha sık uğradığını öğrenmişti. Bunlar arkaplan bilgileriydi tabii. Jaehyun aynı zamanda Doyoung'un çabuk kızaran bir teni olduğunu, yemek yerken aynı bir tavşana benzediğini, acı bir şeyler yiyince hıçkırmaya başladığını, soğukta ısınmak adına nefesini tuttuğunu ve dünyanın en güzel gülüşüne sahip olduğunu da öğrenmişti.
Jaehyun elindeki not kağıdı ile gergince oynadı. Bu, Doyoung'a vereceği on altıncı not olacaktı. Johnny'nin de gaz vermesi ile bütün cesaretini toplamış, ufak kağıda Doyoung'dan hoşlandığını ve onun erkek arkadaşı olmak istediğini yazmıştı. Yüzüne söylemeye cesareti yoktu, yazmakta daha iyiydi her konuda, bu yüzden Edebiyat okuyordu.
Her seferinde olduğu gibi " ding " sesini duyunca kafasını kaldırdı. Bu sefer tezgahın arkasında değildi, Doyoung'un ilk geldiği zamandaki yerde oturuyordu. Bu, arkadaş olarak dördüncü, eğer işler iyiye giderse de sevgili olarak ilk randevuları olacaktı ve Jaehyun şimdiden heyecandan bayılacak gibi hissediyordu. Karnında herkesin dediği gibi kelebekler değil, hipopotam sürüsü vardı sanki. Midesi altüst olmuş, kendinden büyük çocuk bütün nefes kesiciliği ile kafeye girerken kusmaya yakın hissetmişti.
Parıltılı gözler onun üstüne düşünce turuncu saçlı çocuk gülümsedi. Adımlarını oturduğu masaya doğru atarken Jaehyun bu kısa vakti büyük olan çocuğun üstünü incelemek için kullandı. Siyah ve kırmızı bir forma altına siyah yırtık bir pantolon giymiş, üzerine ince beline iltifat eden siyah beyaz bir kemer takmıştı Doyoung. Ama asıl dikkatini çeken parça orada değil, tam da ufak burnunun ve tavşanı andıran gözlerinin üzerindeydi. Altın çerçeveli bir gözlük takıyordu.
" Çok bekledin mi? "
Nazik ses kulaklarını ulaşınca kahve saçlı çocuk girdiği transtan çıkarak ufak bir kahkaha bıraktı. Terleyen ellerini not kağıdının üstünden çekerek masaya koydu ve oturması için Doyoung'a işaret etti.
" Hayır, mesaim biteli yarım saat falan oldu. "
İkisi de siparişlerini verdi. Jaehyun Doyoung'un kahvesini sert sevdiğini öğrenmişti, kendini uyanık tutması için olduğunu söylüyordu ona. Bir gün meraktan tadına bakmış, sonrasında ise bir kaşık şekeri ağzına boca etmişti. " Bu şey iğrenç. Nasıl bununla yaşayabiliyorsun? " diye sitem etmiş, cevap olarak ise umursamaz bir omuz silkme almıştı.
" Gözlük taktığını bilmiyordum. "
Açılan konuyla bir büyük olanın yüzünde hoşnutsuz bir ifade belirdi. Bu konudan konuşmaktan hoşlanmıyor, daha çok utanmış gibi görünüyordu. Jaehyun özür dilemek için ağzını açacak oldu ki yumuşak bir ses sözünü böldü.
" Genelde lens kullanıyorum. Gözlerim biraz bozuk, hatta yarı körüm diyelim. Ama maalesef lenslerimin tarihi geçmiş ve yenisini almaya vaktim olmadı. "
Küçük olan anladığını belirtir bir şekilde başını salladı. Gördüğü kadarı ile Doyoung gözlükleri ile olan görünüşünden pek hoşlanmıyordu. Buna ne sebep oldu bilmiyordu, ona göre gözlükler turuncu saçlı çocuğu olduğundan daha şirin göstermişti. Bunu ona da göstermek adına masaya bıraktığı küçük notu alarak cebinde taşıdığı kalemi çıkardı ve köşeye olabildiğince ufak yazmaya çalışarak bir şeyler daha karaladı.
" Bu bugünki notum mu? "
Hafifçe başını salladı küçük olan. Sonra boğazını temizleyip, yanaklarını süsleyen küçük pembelikler ile katlanmış notu karşısında oturan çocuğa uzattı.
" Evet. "
İnce parmaklar not kağıdını tutarken Jaehyun gerginlik ile dudaklarını dişledi. Gözleri tezgah arkasında duran Johnny ve Taeil'e doğru kaybı bir süreliğine. Kağıt hışırtılarını duyunca daha çok panik yaptı. Yalvaran gözlerle arkadaşlarına baktı ama tek gördüğü şey iki baş parmak ve cesaret kırıcı kıkırtılar oldu. Bazen cidden arkadaş seçimlerini sorguluyordu.
Tekrar önüne döndüğünde Doyoung hâlâ önünde tuttuğu yeşil renkli kağıdı okuyor, gözlerini bir kağıda bir de karşısında oturan genç çocuğa kaydırıyordu.
" Şey, hemen cevap vermek zorunda değilsin. Sadece, um... Bir süredir konuşuyoruz ve bunun kötü bir şey olmayacağını düşündüm. "
" Jaehyun. "
" Kabul etmek zorunda da değilsin tabii. Her zaman arkadaş kalabiliriz. "
" Jaehyun. "
" Bak, şu an çok gerginim, belki de kalkıp git- "
" Jaehyun! "
Bu sefer sesi daha sert çıkmıştı Doyoung'un. " İşte geliyor. " dedi Jaehyun içinden, " Reddedileceğim.".
" E-efendim? "
Kafasında bin bir türlü sahne kurmuş, her senaryoyu düşünmüştü genç olan. Yine de aklına gelmeyen tek şey dudaklarının üstüne bastırılan yumuşak dudaklar ve çekildiğinde yerini alan ıslak nefesti. Hayır, Jaehyun bunu hiç düşünmemişti. Afallamasının sebebi buydu.
" Çok konuşuyorsun, boş konuşuyorsun. "
Gözlerini kırpıştırdı. Bir kez, iki kez... Üçüncüsünde yutkundu ve cevabını bildiği bir soruya dudaklarını araladı.
" Yani bu evet demek mi oluyor? "
Ufak bir kıkırtı ve baş sallaması, cevabı bu oldu.
Biliyorum sadece iki hafta oldu, yine de senden hoşlanmadan edemiyorum. Kafeye geldiğin günden beridir aklımdasın. Senden hoşlanıyorum Doyoung, erkek arkadaşın olabilir miyim?
Ve gözlüklerin çok tatlı görünüyor, utanman çok gereksiz. Bu hâlini daha çok sevdim.
⌀
Annesinin gülüsü, tipe bak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
someone you loved • dojae
Fanfiction"Sanırım sevdiğin biri olmaya çok alışmışım." • • Jaehyun, birlikte oldukları her gün için Doyoung'a bir not bırakmıştı.