HAVA

242 15 1
                                    

Bölüm Şarkısı: Imagine Dragons-Believer

Her Son, Yeni Bir Başlangıçtır...

-Mehmet Aydemir

NOT: HİKAYE 3. BÖLÜMDE BAŞLAYACAKTIR. İLK 2 BÖLÜM HİKAYEYİ ANLAMANIZDA YARDIMCI OLMAK İÇİN YAZILMIŞTIR.

Kış mevsiminin soğuk aylarında laboratuvarda işler oldukça karışmıştı. Bilim adamları oradan oraya koşuyor işin içinden çıkmaya çalışıyorlardı.

Yaşlı adam siyah deri koltuğuna oturmuş, duvarı boydan boya kaplayan camından şehrin beyazlara örtülmüş manzarasını izliyordu.

Kapıdan gelen tok sesi işiten yaşlı adam, sakince seslendi.

"Gir."

Kapıyı açan koruma yaşlı adama bakarak gülümsedi.

"Efendim 4 tanesinin yeri saptandı."

İşte bu, yaşlı adamın duyduğu şu dakikada en güzel cümleydi.

Yüzünü rahatlamış bir ifade esir aldı.

"Ekibi hazırla. Gidiyoruz."

🌪️

Siyah pencerenin arkasından göründüğü kadarıyla, bir çayırlığa gelmişlerdi. Küçük bir ovaydı burası.

Sapsarı buğdaylarla çevrelenmiş bir ova.

Yerden biraz daha yüksek olduğundan esen rüzgar şiddetini arttırmıştı.

Yaşlı adam etrafı süzdüğünde güneş ışığını soğuran bazı buğdayların gökyüzüne bir hortum içerisinde yükseldiğini fark etti. Bu görüntü onun kırışıklıklar bulunduran yüzünün gevşemesine ve tebessüm etmesine yol açtı.

Bunu yapan kişiyi gördüğünde ona doğru ilerledi.

Arkasından gelen adamları yaşanan olayı dehşet ve büyük bir hayranlıkla izliyorlardı. Böyle bir şey görmeyi bekliyorlardı ancak hadi ama! Hayatlarında kaç kez buğdayların gökyüzüne yükseldiğini görebilirlerdi ki? Hem de minik bir kız çocuğunun eli sayesinde.

Yaşlı adam ileriye baktı.

Küçük kız gülümseyerek ellerini oynatıyordu gökyüzüne. Gökyüzü sanki gülümsüyordu küçük kıza. Bulutlar ve rüzgar eşlik ediyordu bu dansa.

Yaşlı adamı gören küçük kızın gökyüzünü andıran gözleri hissettiği korku ve çaresizlikle irice açıldı. Gözleri hafif griye kaçıyordu.

Küçük kızın arkasında 2 katlı bir ev vardı. Evden bir adam çıktı.

60 yaşlarında gözüken adam kaşlarını çatarak alnındaki kırışıklıkları iyice belirginleştirdi. İlk yaşlı adama, sonra onun arkasındakilere, en son da küçük kıza çevrildi mavi gözleri.

Seyrek beyaz saçları esen rüzgarla karışıyordu.

Adam hızlıca yaşlı adamın önünde yıkılmaz bir duvar gibi durdu.

Kararlı bakışları yaşlı adamın kahverengi gözlerini delip geçiyordu.

"Onu almak için önce cesedimi çiğnemeniz gerekecek beyefendi!"

Yaşlı adam gülümsedi.

"Siz küçük kızın dedesisiniz öyle değil mi?"

Adam afalladı, ama hislerini saklayabilen bir adamdı. İfadesiz suratını gösterdi karşısındakilere.

"Evet, dedesiyim."

Yaşlı adam rüzgarın azalmasını fırsat bularak evi gösterdi.

"İsterseniz içeride konuşalım. Bu konuşacaklarım çocuk hakkında önemli şeyler içeriyor. ."

Adam güvenmese bile söz konusu ufaklığı olunca başıyla onayladı.

Evin duvarlarının beyaz boyası uzun süredir yenilenmemekten sararmıştı.

Ahşap kapıdan içeri girdiklerinde onları beyaz bir hol karşıladı. Uzun holde ilerlediler ve oturma odasına geldiklerinde kahverengi koltuklara yavaşça oturdular.

"Anlat bakalım. Ne konuşacaksın torunum hakkında?"

Yaşlı adam yavaş yavaş ölen ciğerlerine derin bir nefes çekti.

"İlk olarak şunu sorayım. Minik kızın adı nedir?"

Adam yan tarafında bulunan camdan görebildiği kadarıyla küçük kıza baktı içinde beliren sevgiyle.

" Jennifer Canace."

Yaşlı adam karşısında duran bu tabloya gülümsedi.

"Biz Moon Laboratuvarlarından geliyoruz. Özel yetenekleri olan çocukları geliştirmek istiyoruz. Eğer izniniz olursa, Jennifer'ın havayı kontrol etme yeteneklerini geliştirebiliriz. Torunumdan ayrılıyorum diye düşünmeyin. İstediğiniz vakit laboratuvarlarımıza gelebilirsiniz."

Yaşlı adam bir süre tavana baktı.

" Aslına bakarsanız orayı bir okul olarak da düşünebilirsiniz. Jennifer gibi olan bir çok çocuk var. Ve biz onları eğitmek istiyoruz."

Adam uzun bir süre düşündü. Gözleri tekrar torununa kaydı.

Bitmeyen büyük bir heyecan ve mutlulukla buğdayları hareket ettiriyordu.

Hepsi torunum için... Diye geçirdi içinden.

" Kabul ediyorum. Ancak torunuma zararı dokunacak herhangi bir olayda onu geri getiririm!"

Yaşlı adam gülümsedi.

"Merak etmeyin. Torununuz emin ellerde."

Yavaşça kalktılar yumuşak koltuklardan.

Yaşlı adam kapıdan çıktı ve hâlâ buğdaylarla vakit öldüren kıza baktı.

"Gel bakalım ufaklık. Çok eğlenebileceğin bir yere gidiyoruz."

Küçük kız korkuyla ve bir yandan içinde beliren merak tomurcuklarıyla yaşlı adama baktı.

Yaşlı adam buruşuk elini Jennifer'a uzattı.

Jennifer bir ele bir de yaşlı adamın gülümseyen yüzüne bakarken gözleri bir an dedesine kaydı.

Dedesinin burukça gülümsemesi minik kalbini acıtsa da gözleriyle onaylamasını görünce dediğini yaptı.

Yaşlı adamın elini tuttu.

İşte o kız 5 yaşındaki haliyle, Moon School'un ilk öğrencisiydi.

Bölümün bu kadar kısa olmasına bakmayın. Aslında buna tanıtım diyebiliriz. Okulun ilk öğrencilerini tanıtacağım ilk 4 bölümde.

Görüşmek üzere🖤

MOON SCHOOL#Özel Güçler Serisi(İlk Kuşak)-ASKIYA ALINDI- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin