KAÇIŞ

2.7K 111 0
                                        

İyi okumalar 🙂

Gece çok sessizdi. Bunda Akın'la aynı arabada yalnız olmamın da etkisi vardı ama şehir dışındaki kuytu yolun sessiz olmasındaki etkisi daha büyüktü. Bu sessizlik beni ürküyordu ama biraz sonra göreceğim şey kadar değil. Yan tarafımdaki camdan dışarıya baktığımda ağaçların arasından geçen bir gölge gördüm. Gölge arabayla aynı hızda ilerliyordu. Doğru görüp görmediğimi anlamak için gözlerimi kısıp gölgeye baktım. Akın konuşunca otomatik olarak başımı ondan yöne çevirdim ama tekrar pencereden baktığımda gölge yoktu.

"Melek! Sen ne düşünüyorsun?"

"Hıı. Ne konuda?" Dikkatimi toplamaya çalışırken saçmaladım ama Akın kibarca söylediklerini tekrar etti. Dışarı bakarken onu biraz olsun dinleyebildiğim için anlattıkları aklımdaki boşlukları doldurdu.

"Bu mekanı beğenirsek alacağım. Bu önemli kararı senle vermek istiyorum." Bunu söylemesi beni şaşırtmıştı. Benimle ortak bir karar vermek mi istiyordu? Öyle olmasa bana sormazdı değil mi? Bu mantıklı bir cevaptı. İç sesim genelde mantıklıydı ve aklımda Akın'ın kafesi ile ilgili soru işaretleri vardı.

"Kafene ne oldu? Onu kapatıyor musun?" Dediğimde Akın güldü.

"Kafem hala yerinde, onun benim için önemi büyük," diyen Akın'ın gözlerine bakarken mavinin güzelliğinden bir kez daha etkilendim. Kafenin ismini de birlikte koymuştuk. Aslında mavi sadece bir öneriydi ama o dikkate aldı ve hatta uyguladı. O günü hatırladığımda yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Mekanın bir adı var mı?"

"Cennet" O bu ismi söylediğinde ismin tanıdık gelmesi şaşırmama neden oldu. Daha önce bu mekanı duymuş gibiydim ama nerde duyduğumu hatırlamıyorum. Akın arabayı ara yola girerken gördüğüm "Cennet" isimli tabelayla oraya yaklaştığımızı anladım. Böyle tenha bir yerde inşa edilmiş mekânı alması iyi miydi bilemiyorum. Mekânın önüne geldiğimizde hâlâ tereddütlüydüm.

"Melek hadi ama mekanı dolaşıp bir karar vereceğiz ve ben hep yanında olacağım." Bana bu sözleri söylerken bakışlarına dayanamadım. Hayatımda ilk defa bara girecektim, burayla ilgili tereddütlerim olsa da görmek istiyordum. Sonunda tereddüdü bırakıp Akın'ın beni elimden tutup içeri çekmesine izin verdim. Yaşım tutmadığı için beni içeri almazlardı ama Akın'la beni hiç soru sormadan içeri aldılar.

İçeri girdiğimizde hiç de beklediğim gibi değildi. Mekan kapatılmıştı, bar kısmının ışıkları yanıyordu ama dans pisti olduğunu tahmin ettiğim yer kapalıydı. Barda birkaç çalışandan başka kimse yoktu. Barla ilgili bildiklerim izlediğim filmler ve Eda'nın abisinin çektiği videolardı ama burası orada göründüğü gibi değildi. Belki de onun gittiği yer daha düzgün bir yerdi ve elit. Buranın o kelimeyle yakından uzaktan alakası yoktu. Akın'a beni nereye getirdin diyen bir ifadeyle bakarken o sert bakışlarla etrafını süzüyordu.

Bana bakan odadaki en ilginç şey gibi bakan birkaç adamdan gözlerimi kaçırdım. Akın belimdeki elini daha da sıkılaştırıp beni dans pisti olduğunu düşündüğüm yerden geçirdi. Ayağım burkulduğunda düşmemek için Akın'a sarıldım. Adamlara baktığımda gülümsediklerini gördüm. Çok komik! Akın kolunu belime sardığında kulağına; "Burayı sevmedim. Lütfen geri dönelim," dedim. Müziğin sesinden duyup duyamadığını anlayamadım ama Akın daha hızlı yürüyordu. Barın sonunda bir sürü kapısı olan bir koridora çıktık. Odalardan birine girdiğimizde Akın siyah saçlı, kaslı kolları dövmelerle dolu bir adamın elini sıktı.

"Kusura bakma ama ona burada dokunamazsın. Onu arayan biri var ve buraya geliyor," dediğinde ben anlamadığım için Akın'a baktım.

"Bana 10 dakika ver," dedi ve adam dışarı çıkıp kapıyı arkasından kapattı. "Beni burada bekle ve çıktığımda kapıyı kilitle," diyen Akın'ın elinden tuttum.

KAN VE GÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin