Bu bölümü ithaf yapamayacağım nicki hatırlayamadığım için ama o kendini biliyor. Just for you u.u 💛
Bilirsiniz geçmiş bazen çorap söküğü gibidir. Anlatmaya nereden başlayacağınızı bilemezsiniz ama başladığınız yerden sonra devamı öyle bir gelir ki susmak bilmezsiniz. Ormanda bulduğum göl kenarında oturmuş yansımama bakıyorum. Geçmişi kendime hatırlatmak için yansımama anlatmaya karar veriyorum ama işte o kritik yerdeyim. Nereden başlayacağım?
Ben küçük bir çocukken herkes gibi bir süreliğine normaldim. İnsanların daha sonradan normal kaldığına dair pek bir inancım yok. Bu yüzden böyle söylüyorum. Zaman ilerledikçe ve ben on iki yaşına geldiğimde hayatımın kararmaya başladığı anlardı. Halüsinasyonlar, dezorganize belirtiler (anlamsız kelimeler, çabucak bir düşünceden diğerine geçmek, anlamsız şeyler yazmak, tekrarlanan hareketler), herkesten uzaklaşma, ruh hali oynamaları, katatoni ve daha niceleri başlamıştı. Bu şizofreninin başlangıcıydı. Kimse ilerleyeceğini düşünmemişti. Kimse kendi ailemi katledeceğimi düşünmemişti.
15 yaşına geldiğimde bir hücreye kapatılmış ve köpek gibi zincirlenmiştim. Hareket etmeye çalıştıkça zincirler derime hasar veriyordu. Bende çıkarılmak için uzun bıraktıkları zincirleri boğazıma dolamış ve ilk intiharımı etmiştim. Duyduğum seslerde bunu yapmamda etkili olmuştu. Birileri sürekli benimle konuşuyordu. Yap diyordu. O böyle dedikçe bende durmuyordum. Ben durmadıkça ruhumdaki canavar besleniyordu.
18 yaşına geldiğimde 3 sene boyunca hapsedildiğim hücreden çıkarılıp ormana atılmıştım. Belki de ölmem bekleniliyordu ama bir şekilde hayatta kalmayı öğrenmiştim. Bu sayede içimdeki katil intikam hırsıyla daha fazla gün yüzüne çıktı. Ormanda rastladığım yolunu kaybetmiş insanların derilerini yüzerek, boğazlarından bıçaklayarak, kafataslarını patlatarak, kalbinden bıçaklayarak öldürmüştüm. Sesler hiçbir zaman susmuyordu. Gerçekle hayali ayırt ettiğim ise pek fazla söylenemezdi. Öldürdüğüm insanlar gördüğüm halüsinasyonlarla birlikte bana saldırıyor, hakaret ediyor, gülüyor ve hapsetmeye çalışıyordu. Bunların zihnimin kirli oyunlarından ibaret olduğunu çok geç anladım.
19 yaşına geldiğimde tedavi olmak için hastaneye kaldırıldım. 8 senem ise hastanede iyileşmeye çalışmakla geçti. Gerçi 8 senenin hepsi çöpe gitmemiş oldu. Büyük bir ölçüde düzeldim. Normal bir insandan pek bir farkım kalmadı. Yinede zihnimin sürekli meşgul olması için oyun oynamaya kendimi adadım. Oyun oynarken hiçbir şey düşünmüyor, kaybettiğim çocukluğumu yaşıyor, sevildiğimi hissediyor ve en önemlisi kazanıyordum.
Ben gerçek hayatta hiçbir zaman kazanan biri olmamıştım.
Gözyaşları görüşümü bulanıklaştırdığında aklıma yine Baekhyun geliyor. Acaba bunlardan hangisini öğrenmişti? Benden tiksiniyor muydu? Gerçi ben bile kendimden tiksiniyordum. Bunu sormadığımı varsaydım. Hastalıklı iğrenç pisliğin tekiydim. Elimde tonlarca insanın kanı vardı. Ondan beni sevmesini ya da denemesini beklemek imkansızı istemek gibi olurdu. Ne öğrendiyse beni öldürmek istemişti. Oysa ben iyileşmiştim. İyileşmemiş miydim? Düzelmek için çok uğraşmıştım. Senelerimi vermiş ve başarısız mı olmuştum? Başarılı olsaydım, Baekhyun beni severdi öyle değil mi? Bana gerçekten sarılırdı ve kalbimi ısıtan gülümsemesini bahşederdi. Neyse, unutun gitsin. O beni asla sevmeyecek çünkü başarısız herifin tekiyim. Elimdeki bıçağı şah damarıma yaklaştırdığımda acı içindeki tebessüm dudaklarıma misafir oldu. Yaşamayı değil, ölmeyi hak ediyordum. 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10. Derin bir nefes al ve bıçağı sapla. Yapabilirsin, yapabilirim.
"Seni geri kafalı, aptal herif! Dur!"
Hayalimdeki Baekhyun durmam için yalvarıyordu. Oysaki Baekhyun burada bile değildi. Ben sadece hayal kuruyordum. Birazdan her şey sonlanacaktı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Elimi kaldırıp indirdiğimde bitecekti. Bende öyle yaptım. Elimi kaldırdım ama indiremedim. Elimi tutan ince, kıvrımlı ve uzun parmaklar buna engel oldu. Burnum Baekhyun'un kokusuyla dolup taşarken gözlerimi araladım. Baekhyun görüş alanıma girerken az önce duyduğum sesinin hayal olmadığını anladım. Nefes nefese kalmıştı.
"Seni aptal! Ne bok yediğini sanıyorsun?!"
Cevap vermeden ona bakmaya devam ettim çünkü biliyorsunuz o sinirliyken fazla albenili görünüyordu.
"Konuşma yetini mi kaybettin? Suratıma bakmak yerine cevap versene!"
Biliyorum, size tuhaf gelebilir ama gülmeye başladım.
"Gerçeksin," diyebildiğim tek şey bu olmuştu. İlk defa mutluluğu damarlarımda, hücrelerimde, kalbimde hissetmek nefesimin kesilmesini sağlamıştı.
Bu nasıl bir his böyle? Ah, Tanrım…
"Aptalsın," demesine rağmen o da benimle beraber gülüyordu.
"Burnumu kırmanın hesabını sana sonra ödeteceğim. Hadi kalk, evimize gidiyoruz."
Evimiz. "-iz" eki kulağa hiç bu kadar güzel gelmemişti...
Bölüm Sonu.
Oh be sonunda rahatladım. Ee nasıldı? Bu ficide fluff dedim ama sonradan fluff olacak djdhds Bakmayın başların böyle olduğuna yahu shshd Hadi kaçtım ben! 💜
Total: 625 kelime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game Bağımlısı / / ChanBaek
FanficBirbirlerini tanımayan iki çift ve bir gün kapıya kadar gelen aşk... Eğer yeni tanıdığınız biriyle evlenmeyi kabul ederseniz ve hakkında hiçbir şey bilmiyorsanız sabah kalktığınızda onu hiç uyumadan oyun oynarken görürseniz ne yapardınız? Başlangıç:...