I know you're mine

217 22 26
                                    

Şarkı: Billie Eilish & Khalid- Lovely ( Ring and Portrait Remix)


Kimse bilmiyor, kimse bilmiyor.

"Seni sevdiğimi."

"Şimdi ben biliyorum." diyerek açtı gözlerini sevdiğinin itirafına prens.

Şaşkınlık ve sevinç içinde kalmış Ten biraz uzaklaşarak ona bakan yorgun gözleri inceledi. Ölümün kollarından kendi kollarına gelmişti prens. Ölümün kızıllığından, kendi kızıllığına...

"Prensim." diye mırıldandı bir türlü durmak bilmeyen gözyaşları arasında.

"Ağlama,güzelim. Ben geldim."

Tüm kızıllıklardan kaçarak bir tek senin kızıllığına doğru. Aşkına düştüğüm o gülüşü görebilmek adına geldim. Sevebilmek ve daha çok sevebilmek adına... Ellerini avuçlarım içinde, bedenini kollarım arasında saklayabilmek için geldim. Sevgimi haykırabilmek ve gözlerin her kapandığında gözlerinden öpebilmek için.

Tüm güzelliklerden daha güzel olan, Tanrı Jowangshin*1 tarafından kalbime sunulan bu aşkı daha da güzel tadabilmek için geldim. En önemlisiyse güzelim, herkesten koruyup bir tek seni kendime saklayabilmek için.

"Gitmeyeceksiniz değil mi?  Haetae*2 sizi geri getirdi."

"Gitmeyeceğim." diye mırıldandı prens. "Ancak benim için Haetae koruyucu ruhum değil, beni daima bekleyen sensin."

"Artık..." diye mırıldandı Ten. "Muhtaç olduğunuz bu aşktan mahrum bırakmayın kendinizi, o kadının sizi kabul edeceğine eminim."

Prensin onu sevmediğine o kadar emindi ki.

Prens "Hayır." dedi "Sevdiğim biri olabilir ama bir kadın olduğunu nereden çıkardın? Ben, ben bir çeltik tarlasında hiç ummadığım bir anda hayatım boyunca görebileceğim en güzel gülüşlü esmer çocuğa aşık oldum. Kendi içimde bu aşkı yenmeye çalışırken o esmer çocuk tekrar çıktı karşıma, tekrar gülümsedi usulca. Ben Ten, sana aşık oldum. Seni gördüğüm o
iki saniyede sana aşık oldum."

Anlayamaz oldu söylenen şeyleri güzel gülüşlü çocuk. Hiç beklememişti böyle bir şey. Aklından bile geçmemişti sevilebileceği böylesine.

"Sen..." diye başladı cümlesine prens zayıflamaktan iyice kemikleşmiş ellerini Ten'in yanaklarına yerleştirirken. "Sensin sevdiğim böylesine acı içinde... Daima beklemiş olduğumda sendin."

Önce alnına değdirdi dudaklarını aşkının sonra dudaklarına. Sanki 18 yıl boyunca boşa almış olduğunu düşündüğü nefesi şimdi iyi ki alıyormuş gibi hissederek değdirdi dudaklarını dudaklarına. Kaderleri daha çok dolandı birbirine... Tanrı'nın yarattığı bu oyuna gerçekten daha yeni başlamışlardı. Birlikte mücadele edecekleri bu oyuna.

Dudaklarını ayırıp zoraki, titrek bir nefes aldı prens.

"Senden önce yaşamıyordum sanırım, şimdi var olmuşum gibi hissediyorum."

Kemikli elleriyle şaşkın vaziyette donakalmış yüzü okşadı biraz daha. Biraz daha seyretti rüya olabileceğinden korkarak.

"Umarım." dedi. "Ölmemişimdir, çünkü hayalimde bile yoktu sana böyle dokunabilmek, seni seninle sevebileceğim gerçekten hayalimde yoktu benim Ten. Ben gerçekten seni seviyorum. Çok fazla."

Bu sözler üzerine heyecanlansa da bir o kadarda duygulanmıştı Ten. Göz pınarlarından süzülen birkaç yaşı silerken prens, tebessüm etmişti her zamanki gülüşüyle, güzel gülüşlü çocuk.

"Ben minnettarım." diye başladı cümlelerine bu seferde Ten. "Gerçekten benim gibi birini sevmeniz...benim için o kadar anlamlı ki ama bir o kadar da bu sevgiden acı çekeceğimiz bir yerde yaşıyoruz. Siz yeniden veliahtsınız ve kral olacaksınız. Bu sevgi çok acı verici olmayacak mı prensim? Biz iyi bir kadere sahip olabilecek miyiz ki?"

Yeni uyanmış olmanın verdiği mayhoşlukla kırpıştırdı gözlerini prens solumadan hemen önce ciğerlerine sevdiği adamın kokusunu. 

"Sana sahip değilsem her şey anlamsız. Sana sahip değilsem her şey daha acı dolu benim için Ten. Ben kral bile olmak arzusunda değilim artık. Seni kaybedeceğim her şeyden uzak olmak istiyorum ama bir şekilde kral olmak zorunda kalacaksam seni özgürce seveceğim bir krallık yaratacağım.  Her anımda senin olduğun bir krallık."

Bir iki kez öksürdükten sonra aklına gelen şeyle seğirmişti kaşları prensin.

"Sen önce nişanlından haber ver, o varken ne yapacağız?"

Gülerek elleri arasından çıkıp omzuna yerleştirmişti kafasını prensin. Biraz soluklanmak ister gibi beklemişti.

"Ben 2 gün önce nişanı bozdum çünkü sevmediğim biriyle nişanlanamazdım. Halkım yüzünden kaçınılmaz bir şekilde nişanlanmıştık." 

Dağlanmış yaralarının acısını geriye itip sevincini belli edercesine kıkırdamıştı prens. 

"Güzel." dedi prens. "Kaçınılmaz bir şekilde bana ait olacaksın artık." 

"Size ait olacağım." 

"Tüm benliğinle, tüm kalbinle."

"Tüm benliğimle, tüm kalbimle."

"Bende sana ait olacağım, güzelim. Her şeyimle, kaçınılmaz bir şekilde." 

Küçük bir kahkaha patlatmıştı prensin boynuna doğru sokulmuş güzel gülüşlü çocuk. 

"Siz prensiniz, öyle şey mi olur?"

"Olur." dedi prens. "Böylesine sevdiğim sensen, senin için her şey olur." 


*

*

*

Jowangshin*1 : Kore mitolojisinde ateşin ve kalbin tanrısı.

Haetae*2: Kore mitolojisinde koruyucu ruh.

Without You |TaeTen|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin