Him & I

152 14 10
                                    

Şarkı: Akano - Kamado Tanjirou no Uta (İnstrumental)

"Bu kadar erken kalkmamalıydınız prensim." diye yakınıyordu Ten.

Kendi gözlerini sevdiği adamın gözlerine çıkardı prens. Ten geçen 1 haftanın üstüne halen utangaçlığını atamamıştı. Prens, Ten'in elleri önünde parmaklarıyla oynarken titrek bir nefes verdiğini gördü. Ten farkına vardığı bu aşk yüzünden gittikçe utangaç oluyor, prensin yanında daha çok heyecanlanıyordu. Prensin de pek bir farkı yoktu gerçi. O da aynı şekilde karşısındaki bu güzel gülüşlü çocuk yüzünden heyecanlanıyor ve nefesi kesiliyordu.

"Yapılması gereken şeyler var, Ten." diyerek tebessüm etti ilk başta endişeli Ten'e doğru. Tekrar konuşmadan önceyse dişlerini sıkmıştı.

"Her şeyden öte sevdiğimi düşündüğüm kardeşim ile hesaplaşmalıyım. Birde sanırım unvanım tekrar bana kaldı, ha?" 

"Evet prensim, unvanınız yeniden sizin." diyerek kocaman gülmüştü Ten. 

Prens sağ eliyle Ten'in yanaklarını okşarken yeniden araladı dudaklarını.

"Daima böyle gülmeni istiyorum Ten ama sorun şu ki ben kral olursam, biz ne olacağız? Bu işin sonunda iyi bir şeyler görmek istiyorum. Kral olmam demek nesli devam ettirmek zorunda olmam demek. Bu hoş değil, hiç hoş değil. Bu benim kalbim, benim yönelimim. Saklanmak zorunda olmak bir şeylerden o kadar kötü ki... Tüm saraya, tüm Goryeo'ya seni ne kadar sevdiğimi anlatmak istiyorum. Benim daima seveceğim kişi sen olacaksın, güzelim. Tüm hayatımı adamak istediğim tek kişi de sensin. Kral olacaksam bile eşim olman için... tek eşim olman için her şeyimi veririm. Yanacaksam seninle yanayım. Ağlayacaksam, sevineceksem... hepsi seninle olsun. Öyle de olmalı. Sadece korkuyorum Ten."

İlk defa ağladığını gördüğü prensin yüzüne baktı aynı acıları paylaşırken Ten. Nazikçe  doladı kollarını prensine.

"Korkmayın." dedi. "Çok zorlanacağız biliyorum ama aşabiliriz bunları. Biz birbirimizi sevdiğimiz sürece başkaları önemli değil. Sadece dediğim gibi zorlanacağız. Kabullenmeyecekler belki ama önemli değil. Biz yine de mutlu olmanın bir yolunu bulacağız, eminim." 

Sevdiğine sımsıkı sarılıp tebessüm etti önce Prens. Sonraysa aklındakileri mırıldandı.

"Sonuçta, bu sensin ve benim

Ben seninleyim, aklım yerinde

Aşka sahibiz, çılgın türden bir aşka

Sonuçta, o ve benim

Ben onunum, o benim.*1"

"Sizinim..." dedi Ten "Her şeyimle sizinim."

Prensse gözyaşları arasında sevdiği adamın alnına bir öpücük kondurdu.

Prens odasından çıkmış Prens Jung'u görmek için yola koyulmuştu. Her adımda daha çok sinirleniyor, geriliyordu. Prens kardeşinden hiçbir zaman böyle bir hainliği beklememişti. Herkes yapabilirdi bunu ama kardeşi... Yıkılmıştı prens. Güvendiği sayılı kişilerden birini de kaybetmişti böylece.

Prens Jung'un yanına vardığında kapıyı yavaşça araladı. İçeriye adımlarken bir yandan da gözlerini Jung'a doğru dikmişti. İstemsizce sol kaşı seğiriyordu ve sağ elini kanatacak derece sıkmıştı. Prens Jung ise yanağında ki tokat izinin verdiği morluk ve sinir bozucu sırıtışı ile Prens Taeyong'a bakıyordu.

"Vay canına kimler burada? Zavallı hyung'um ne kadar da yıkılmış görünüyorsun?" demiş ve isterik bir kahkaha patlamıştı.

Prens Taeyong karşısındaki kişinin tamamiyle kafayı yediğine kanaat getirmişti. Bakışları, konuşmaları, yerinde sallanan vücuduyla çıldırmış gibi görünüyordu.

Without You |TaeTen|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin