Tanrı dünyaya aynı gün bir yıl arayla iki çocuk bahşetti. Biri bir sarayda, diğeri yoksulluk içinde bir çeltik tarlasında. Biri yıldızların seçimiyle aldı ismini, diğeri ise ismini yaşadığı halktan aldı.
Tanrı bir oyun yarattı. Eline kırmızı bir ku...
Ben de bilmezdim. Seni böylesine çok seveceğimi...
"Prensim." demişti Ten. "Kunuri'deki ziyaretimiz ne kadar sürecek?"
Yanımda atıyla beni takip eden güzel gülüşlü adama baktım.
"Bugünlük birlikte vakit geçirelim istiyorum Ten. Yarın ise daha fazla geç olmadan halk ile konuşup, çözüm üretmeliyiz."
"Pekala." diyerek kocaman gülümsemişti.
Kalacağımız yeri sessiz sakin olduğu için özellikle seçmiştim. İki adet giriş kapısı bulunuyordu ve arka taraf kiraz çiçeklerini görüyordu. Bizi korumakla mükellef olan saray askerleri ise giriş kapısında bulunacaktı. Böylece ilk defa başbaşa vakit geçirebilecektik.
"Gideceğimiz yeri çok beğeneceksin." diyerek gülebildiğim kadar güldüm sonrasında ise atımın dört nala koşmasını sağladım. Ardımdan ise Ten bana yetişmiş ve askerleri geride bırakmıştık.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Vardığımızda atlarımızı bağlamış ve içeriye doğru geçmiştik. Ten'in elini sıkıca kavramış arka kapıya doğru ilerlemiştim. Kiraz çiçeklerinin birer birer sarmaladığı bahçeye bakarak tebessüm etti.
"Çok güzel." demişti.
Yanımdaki güzel gülüşlü adama bakarak tebessüm ettim. "Evet, çok güzel." demiştim.
Kızaran kulaklarına bakarak güldüm. Utangaçlığın en çok yakıştığı insandı o.
"Hep yapmak istediğim ama bu yaşıma kadar yapmadığım bir şey var Ten."
"Tabii ki." demişti ellerim arasındaki fenerlerden birine uzanırken.
Dileklerimizi fenerlerin üstüne yazmış ve gerçekleşmesi için gökyüzüne Tanrı Haemosu'ya*3 doğru göndermiştik.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ardından kapının girişine geçmiş ve oturmuştuk.
"Sizce aşk ne?" demişti elleriyle oynarken.
Kafasını omzuma doğru yaslayıp biraz düşündüm.
"Bence aşk bir kelime olsaydı. "Birlikte" olurdu. Birlikte katlanmak her şeye.. Birlikte paylaşmak. Yansakta birlikte yanmak. Sevgiyi paylaşıp diğer yarını bulmak. Aşk fazla karışık kelimelerle anlatılabilmek için. İnsanlar sadece "Seni seviyorum." cümlesine sığınıyorlar."
"Haklısınız..." demişti beni tebessüm ettirecek cümlesine başlarken."...ama bence aşk sessizlik çünkü seni seviyorum demek zorunda değilsiniz. Sevdiğin insanla birlikteyken seni seviyorum demek zorunda değilsiniz ama sıcaklığı hissedebilirsiniz. Bu anlarda sıcaklığı hissedebilirseniz bence bu aşktır."*4
"Kalbim çarpıyor bu gece." diye mırıldandım. "Senin kiraz dudakların arasından bu kelimeleri duymak ne kadar güzel bir bilsen Ten."
Omzunun üstündeki başını öptüm nazikçe. "Haklısın aslında aşk sessizlik olmalı. "Birlikte" olmak yeterli "sessizlik" içinde senin sıcaklığını daima hissetmem için."
Elimi omzuna koyup iyice sardım bedenini. İzleyecek bir çok yıldızlı gecemiz vardı bizim. Kiraz çiçekleri altında ruhumuza dokunacağımız bir çok ânımız...
"Kim bilirdi ki..." demiştim. "Bir çeltik tarlasındaki güzel gülüşlü bir adama aşık olacağımı?"
Tanrı Jowangshin*5 kalbimizde yaktığı bu ateşi umarım daima korurdu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
***************
*1 Sweet Night - V (Itaewon Class Ost). *2 Hanbok geleneksel bir Kore kıyafetidir. *3 Haemosu , Kore Mitolojisinde gök tanrısıdır. *
4 NCT Ten'in kendisine ait bir konuşması. *5 Jowangshin, Kore Mitolojisinde ateşin ve kalbin tanrısıdır.
