18- Bu gece, kurtar beni

196 16 0
                                    



** 

Tek şansımı da kaybetmiştim. Yürüyüp giden kalabalığa bakındım. Başımı çevirdikçe dünyanın ayaklarımın altından kaydığını hissediyordum. Kendimi tokatlamaya başladım. Bunun sadece bir rüya olmasını istiyordum, ama hissettiklerim ilk defa bu kadar gerçekti. 

Geçmesini istedim. Bu lanet olası hissi içimden atmak ve yoluma devam etmek istedim. Hayatıma girdiği için Sehun'u asla affetmeyecektim belki, ama hayatımızın içine sıçtığım için kendimden hep nefret edecektim. Yine yıkımdan başka bir şey getirmemiştim. 

Birkaç saat öncesi 

"Hiç birisini kaybettin mi?" 

Konuşma çabası beni deli edecekti. En başta onu savunmakla hata etmiştim, şimdi her ne olduysa bir anda aynı araca denk gelmeye başlamıştık ve sürekli kolumu dürterek beni en sevdiğim şarkıyı durdurmak zorunda bırakması bile yaptığım şeyden pişman olmama yetiyordu. 

"Sana ne?" 

Sanki onu terslememişim gibi konuşmaya devam ediyordu. "Peki birisini sevdiğini nasıl anlarsın Luhan?" 

Gözlerimi devirdim ve çıkardığım kulaklığı tekrar kulağıma götürdüm. Tam kulaklığı takacakken, kızın eliyle buna engel olması üzerine durdum. Bu ani hareket, beni kelimelerinden daha fazla rahatsız etti. 

"Beni iyi dinle." 

Kafamı şaşkınlıkla ona çevirdim. Derdi neydi böyle? Ciddi yüz ifadesi ona bakışlarımdaki şaşkınlığı görmesi üzerine yumuşadı ve hafifçe gülümsedi. Herkesin hayatında normal insanlar olurken, nedense benim çevremdeki herkes farklı çeşit manyaktı. 

"Ah, yani müziği her zaman dinleyebilirsin. Sıkıldım da biraz." 

Ben de senden sıkıldım. 

"Sıkılınca insanlara böyle sorular mı sorarsın Jisoo?" 

Gözlerini aşağı eğdi. Birkaç saniye sonra kafasını kaldırıp yüzüme baktığında, bakışları az öncesinden çok farklıydı. 

"Şu an soru sandığın şeyler, belki de cevaplardır." Ayağa kalktı ve cümlesine kulağıma doğru eğilerek devam etti. "Kaybettiğin birini hatırlamanın yolu nedir Luhan? Bir daha yanında olamayacak birini nasıl görebilirsin? Düşün." 

Araba durunca aşağıya indi. Rahatlayarak derin bir nefes verdim. Çevremdeki herkesin konuşmalarındaki bu garip tınıdan, en kötüsü anlamlandıramadığım dolambaçlı cümlelerinden bıkmıştım. 

Daha dün tanıştığım geveze bir kızın bile aniden böyle konuşmaya başlaması tuhaflığı bile geçmişti. Kendimi tuzaklarla dolu bir labirente kısılmış gibi hissediyordum. Sanki bu benim hayatım değildi ve bir denek olarak böyle şeyler yaşamak zorunda bırakılıyordum. Bu insanlar da robottu ve beni test ediyorlardı. Evet, tanıştığım herkesin bir ölçüde manyak olması imkansızdı çünkü. 

Biraz daha gittikten sonra ben de indim ve okula girdim. Bütün gün boyunca her şey neredeyse aynıydı. Tabi Sehun'un yüzünü görmüyor oluşum hariç. Her ne yüzünden bugün okula gelmediyse, o şeyin biraz daha uzun sürmesini diledim. Kafamı ondan ve diğer her şeyden uzaklaştırmam gerekiyordu. Gerçi o burada olmasa da, koridorda yürürken, sırada otururken, arkadaşlarıyla gülerken ve diğer tipik rutinleri ve  gerçekleştirirken gözümün önünde beliren silüeti beynimi ondan tamamen arındırmama engel oluyordu. Öyle bir hale gelmişti ki, sanki ondan arınmak için çok geç kalmıştım. Bir virüs gibi düşüncelerimi sararak beynimle bütünleşmişti ve onun yok olması için beynimi tamamen kesip atmalıydım. 

SATRANÇ/HUNHAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin