Şu lanet okula neden gidilir ki? Saçmalıktan başka hiçbir şey değil. Her zaman olduğu gibi uyan giyin okula git ve kötü görünümü vermeyi sakın unutma. Yine başlıyorduk işte. Bir sabah kalktığım da zorunluluklarımı unutmayı çok isterdim.
Ayaklarımı zorlukla hareket ettirebiliyordum. Uzun bir kolidor boyunca ayaklarımı yere sürte sürte banyonun kapısını bulabilmiştim. Banyoya girip isteksizce yüzüme birkaç su çarptım. Havluyla yüzümü kurularken gözüm aynadaki yansımama takıldı. Çok güçsüzdü. Yıpranmış, mücadele vermekten yorulmuştu. Suratında yaşama dair en ufak bir iz bile bulunmuyordu.
Bu ben olamazdım. Değildim de zaten. Onlar bilmesede ben biliyordum.
Yansımamla bakışmama bir nokta koyup. Biraz direnç kazanmış olarak odama yürüdüm.
Dolabın önünde durdum. Ne giyeceğimi düşünüyorum. Dolapta siyahdan başka bir renk yok nesini düşünüyorum. Dolaptan birkaç parça seçip giyinmeye başladım. Yan tarafda bulunan boy aynasına baktım. İyi görünüyordum. Kendim olmayan ben iyi görünüyordu..
Her seferinde kendime. Asıl ben olmadığımı hatırlatmak acı çekmeme sebebiyet veriyor. Var olan acıya yeni bir sızı..
Bu sabah neden fazla uyuşuktum böyle?
Kafamı aynadan çevirip başka bir yere bakmaya çalıştım. Sol tarafda bulunan masanın üstündeki telefonumu elime alıp bir şey var mı diye baktım şöyle.
Neyseki hiçbir mesaj, çağrı yoktu. Çok düşük bir ihtimal ama acaba bugün sorunsuz geçebilir miydi? Kimi kandırıyorum tabii ki hayır. Şimdi olmadığı ilerleyen saatlerde olmayacağı anlamını taşımıyor elbet.
Telefonu cebime sokup odadan çıktım. Merdivenlerden inip kapıya gelmiştim. Ayakkabılarımı yavaş yavaş giyip kapının koluna doğru yöneldim.
Bir nefes alıp seri bir şekilde dışarı verdim nefesimi. Yutkundum.. kapının kolunu yavaşça açıp bir adım attım sokağa. Arkam dönük kapıyı diğer elimle kapattıktan sonra yürümeye başladım okul yoluna doğru. Okul sokağına yaklaştıkça insanları sık bir şekilde görmeye başlıyorum. Onlarda ya işe gidiyorlar ya da okula.
Bu saatte başka kim çıkarki sokağa. Bir müddet daha yürüdükten sonra okulun kapısını görmüştüm. Kapıya yaklaşmamı sağlayan her adım kalp atışlarımı hızlandırıyor.
Bir adım daha ve kapıdan içeri girmiştim. Girdiğim saniye bahçedeki gözlerin hedefi olmuştum. Onlara bir an bile bakmadan okul binasına girdim.
Birkaç kat çıktıktan sonra ikinci kapının arkasında bulunan sınıfa girdim. Hızlıca sağ tarafta bulunan en arkadaki yerimi bulmuştum. Oturur oturmaz elime telefonumu alıp kurcalamaya başladım.
Ben kendimi oyalamaya çalışırken sınıftaki birkaç kişinin bana baktığını hissedebiliyordum.
Birkaç dakika sonra bana bakmayı kesip kendi işlerine geri döndüler. İlk hamle iki tane kızdan geldi.
Sınıfa yeni bir çocuğun geleceğinden bahsediyorlardı. Bu biraz saçmaydı. Hangi kaçık dönem ortasında okul değişirdi?
Kısa süre sonra zilin sesi duyuldu. Sınıf yavaş yavaş dolmaya başladı. Sınıfa giren herkesin yaptığı ilk şeydi bana doğru bakmak.
Ardından ikinci zil de duyuldu. Yavaş yavaş hocalar sınıflarına doğru gitmeye başlamıştı. Açık olan kapı kolidorda olan her şeyi görmemi sağlıyordu.
Kapıdan bir bayan girdi. İşte bu da bizimki. Ben hariç diğerleriyle selamlaştıktan sonra masasına oturup çantasından birkaç malzeme çıkarıp bir şeyler yapmaya başladı.
On dakika ona müsade vermemizi isteyip bizi sessiz durmak kaidesiyle bıraktı. Bütün sözler tutulmaz hoca. Bizimkilerin yaptığı gibi. Anında konuşmaya başladılar. Hoca birkaç defa ikaz etti. Sonunda işe yaramadığını görünce pes etti.
Az sonra ise kapı çalındı. İçeri birileri girdi. Sırada bakmakta olan başımı kaldırıp gelenlere baktım.
Bir çocuk ve okul müdürü. Çocuk sınıfa şöyle bir baktı ve en son gözleri beni buldu. Göz göze geldiğimizi hissedince gözlerimi kaçırdım.
Konuştukları çocuk bu olsa gerek. Pek umrumda değil bana takılmasın yeter.
Müdür yeni gelen çocuğu aramıza almamızı ve onunla kaynaşmamızı burada yeni olduğunu söyledi ve çekip gitti.
Masada oturan hoca yeniye adını sordu. Adı Demir miş. Bağzı sorular yönelttikten sonra önümde bulunan kızın yanını işaret edip bir süreliğine orada oturacağını söyledi.
Çocuğun adımları yavaşça önümde ki sıraya yöneldi. Yanına oturacağı kız attığı her adımda onu yiyecekmiş gibi bakmaya başlıyordu.
Sıranın yanına geçip bir süre baktı. İki adım daha atıp benim oturduğum sıraya geldi.
Bana baktı. Dudaklarım düz bir çizgi şeklindeydi ben de ona bakarken.
Eliyle yanımdaki boşluğu işaret edip:
"Oturmama müsade var mı?" dedi arkadaş gibi gözükmeye çalışarak.
Bir an düşündüm. Yeniydi. Diğerlerinin benim hakkımda bildikleri kabar en ufak şey bilmiyordu.
Bir şey söylemedim. Duygusuzca kafamı sallamakla yetinmiştim.
Onayımı aldıktan sonra yanıma oturdu.
Sınıf çok sesliydi. Hoca hala işini bitirmemiş olacak ki böyle.
Yeni yanımdaydı parmaklarıyla oynuyordu. Kafasını çevirdi ve elini uzattı.
"Ben Demir." dedi. Benimle tanışmak için ilk hamleyi atarak.
Sessizlik...
Bütün sınıfın gözleri bizim sıraya doğru işgence ederken havadaki eline bakakaldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ SEVME
Teen FictionBeni sevme çünkü ben kötüyüm. Beni sevme çünkü sana zarar veririm. Beni sevme çünkü senin en büyük acın olurum...