AİR~1 | Geçmişin Acı Kamçısı

500 21 26
                                    

Gelecekten bir mektup;

B.S. 103

Doğrusu, artık nasıl başlanır bilmiyorum. "Barakanızın önünden geçen soğuk suyun azizliği üzerinize olsun" mu demeliyim ya da basit bir selamla sade başlangıca mı yönelmeliyim, emin değilim. Zihnimde inanılmaz bir boşluk var, korkarım koca elleri ruhuma dek uzanıyor. Tasavvur yeteneğim o eller tarafından çalındı ve siz de iyi bilirsiniz ki Diyar, daima hırsızları kolluyor.

Şu vakitten sonra masamın üzerinde çıplak bir fahişe bedeni gibi uzanan eski, sarı parşömene bağrımdaki duyguları dökmek zor. Nefeslenerek pencereye doğru başımı çevirdiğimde ise gök yıldızlarının çoktan lacivert ve siyahın seviştiği kubbede gözükmeye başladığını görüyorum. Merak ediyorum Bayan, gözlerim dolu dolu; önceden şu ucu bucağı olmayan gökyüzüne bakıp da ne görüyormuşum? İhtirasla dolup hafif hafif sallandığımı, onun gelmesini beklerken adeta gökyüzüne kur yapar gibi zarif hareketlerle mektup yazdığımı anımsıyorum. Ne oluyormuş yani, şu göğe bakıp da ne görüyormuşum? Tanrı'yı mı, nedense şimdi beni terk etti gibi hissediyorum...

Zamanı, erimesini seyrettiğim bir mum sayesinde hesaplayabiliyor ve dün gece gördüğüm gök yıldızını yerinde bulamayınca bir kez daha dumura uğramış gibi kalakalıyorum. Ah, buradakiler onlara gök yıldızı dememden nefret ediyor lâkin Askania lisânına öyle alıştım ki yıldızları gök ve deniz olarak ayırıyorum. Onlar denizdekilere beş kollu sarmaç diyorlar, Askanialılar ise deniz yıldızı; ne yazık ki ben de onlara bir Askanialı gibi seslenmeye alıştım.

Hâlim vaktim içler acısı olsa da yıldız kelimesi bana hâlen daha umut veriyor, Sevgili Bayan. Yıldız deme zevkini dilim tadamıyor lâkin mürekkebim durmadan ihtiras hâlini alıyor. Bundandır ki, üzüntüm bu kelimeyi dillendiremememden kaynaklanmıyor. Üzüntüm derin; hayatımda ilk defa bir piyon gibi kullanıldığımı, üstelik bu piyon olma durumunun ta başlangıçtan geldiğini hissetmemden beri üzüntüm çok derin. Şu değersiz, paçavra, beş para etmez hayatımda ilk defa kuşkusuz bağlı olduğum varlığa, Tanrı'ya isyan ettim ve bu tam şu an beni inanılmaz kıvrandırıyor.

Her şeyi gördüm Bayan, ömrüm boyunca şahit olabileceğime inanmadığım birçok olaya tanıklık ettim. Dürüst olacağım, neredeyse hepsinde ağladım. Sonra bu odaya geldim ve neden neredeyse hepsinde ağladığımı sorguladım. Ölümlere alışkınım, gök altıma insin yer üstüme yükselsin ki yalan söylemiyorum, ağladığıma bakmayın Bayan ben yine de ölümlere alışkınım. Hepsini de affettim, affetmekten başka maharetim yoktur benim. Lâkin bu, yardım edin lütfen, bu nasıl affedilir bilmiyorum. Yine de içimi size bile açamıyorum, artık içimde size karşı bile hoş duygular besleme yetimi kaybettim.

İçini kimseye açmamak, kimseyle paylaşmamak... Bunlar insanı delirtiyor. Sanırım bu acınası yalnızlık beni Tanrı'nın huzurunda daha da acizleştiriyor. İnsanı çift yaratan Tanrı, beni yalnızlıkla sınayıp duruyor.

Yine de gücenmişliğim, bu elim titreye titreye yazışımın nedeni o da değil. Eğer yıllardır eziyet çekiyorsanız o eziyetten yakınmamayı öğrenmişsinizdir. Tanrı bana bu eziyeti verip duruyor ve artık onun karşısında lâlım. Bu sefer, sizi endişelendirmek istemem, demeyeceğim: Sizi endişelendirmek isterim Sevgili Bayan, sanırım bu soğuk sarayda ölüme terk ediliyorum.

Kadere inanmayan bir adamın kaderine ismimi yazan vasiyete de, dışarıda hazırlanan büyük ateşe de, beyazı ala dönmüş gözlerime de hüsranla şahitlik ediyorum. Bana zarar veriyorlar, korkarım zararların bende kalıcı etki yarattığını bilmiyorlar. Yüzleri unutamadığımı, sözlerin tesirinden yıllarca çıkamadığımı bilmiyorlar. Ben ki karnından çıktığı valideden bile utanan küçük kız çocuğu, bugün size acı çeken bir kadın olarak çekinmeden, tüm çıplaklığıyla gerçekleri aktarmayı diliyorum. Çünkü buna ihtiyacım var. Çünkü insan içindekileri dışarı aktarmaya muhtaç zavallı bir yaratıktır.

İSYAN | Aşkın İlk Rengi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin