otuz bir

2.8K 223 71
                                    

"Pekala size iyi eğlenceler." Sehun, Jongin'in bileğinden tutarak arkasınsan sürüklemeden önce masada oturan ve kendilerinin varlığını çoktan unutmuş olan Chanyeol ve Luhan ikilisine söylendi. Chanyeol, akşama kadar başının etini yemişti en sonunda da Luhan'ı gördüğü zaman sanki evde kendisine eziyet eden o değilmiş gibi yavru kediye dönüşmüştü. Luhan'ın yanında sürekli utanıp, konuşurken kekeliyordu.

Sehun, daha fazla dayanamadı Chanyeol'e. Hem Jongin karşısında sıcaktan dolayı  kızarmış yanakları ile otururken, abisinin bu utangaçlığını çekecek değildi. Sehun elbette ki Chanyeol'u çok fazla seviyordu ama abisinin bazen aşırıya kaçan duygusallığı sinirlendiriyordu onu.

Jongin'in paltosunu eline almış, dışarı çıkmadan önce giymesine yardım etmişti. Sehub'a göre Jongin tam anlamıyla bir bebekti. Öyle olmasa bile korunmaya ihtiyacı varmış gibi hissediyordu. Hayatı tamamen Jongin olmuştu artık, başka hiçbir şey düşünemiyordu.

"Sehun kendim de giyebilirdim." diyerek itiraz etse bile Jongin'i duymamazlıktan geliyordu. Beresini de güzelce takıp, atkısını boynuna sardıktan sonra kendi paltosunu da giyip yine Jongin'in elini tutarak kafenin dışına çıkarttı.

Saat on buçuğa geliyordu ve hava soğuktu. Nereye gideceklerini bilmiyordu aslında sadece Jongin ile baş başa olmak istemişti.

"Sehun, sen beni böyle kat kat doladın ama kendin sadece palto giydin?" diyerek mızmızlandı.

"Ben üşümüyorum çünkü Jongin. Sahil boştur şimdi, yürüyelim mi?" dediğinde Jongin yüzünde tebessümle bakıyordu ona. Jongin böyle güzelken, nasıl sevemezdi onu?

"Sahili neden bu kadar çok seviyorsun acaba?"

"Belli bir sebebi yok, kafa dinlemek için ideal bir yer." dediğinde Jongin cevap olarak omuzlarını silkmişti ve yaklaşık on dakikalık yürüme mesafesinden sonra sahile gelebilmişlerdi.

Kafede tıka basa yemelerine rağmen yine de sokak lezzetlerinden almayı es geçmemişlerdi. Güzelce yemişler, içmişlerdi. Şimdi de ellerinde biraları ile el ele tutuşarak ayın altında yürüyorlardı.

"Benimle birlikte olduğun için mutlu musun Jongin?" diye sordu Sehun. Merak ediyordu bunu, düşünmek istemese de Jongin'in kendisini sevdiğine dair bir miktar şüphe vardı içinde çünkü Jongin'in dudaklarından doya doya bir 'seni seviyorum' lafını duyamamıştı.

"Sana ilk mesaj attığımda, sadece eğleneceğimizi düşündüm. Birkaç gece eğleneceğiz ve bitecek, gariptir ki bitmesini istemiyorum." demişti Jongin ve birasından yudum aldı. Sehun gözleri hilal şeklini alana kadar gülmüş, hafifçe ıslanmış dudaklara bakarken için çekiyordu.

"Yani benimleyken mutlusun demek oluyor bu?"

"Kesinlikle. Seninleyken, seninleyken ve seninleyken. Hep mutluyum." dediğinde Sehun hamle yapmak istemişti  onu öpmek için fakat aralarına girerek "Jongin!" diye bağıran bir ses yüzünden yapamamıştı.

Jongin, karşısında gördüğü kişi ile panik olmuş elini Sehun'un elinden kurtardmıştı. Sehun bir anda bomboş kalan eline baktı, sonra hevesle karşısındaki adama bakan Jongin'e.

"Yifan hyung, ne işin var burada?" Adam iyice yanlarına geldiğinde  Sehun çatık kaşları ile bakıyordu ona.

"Sadece dolanıyorduk arkadaşlarla, sen ne arıyorsun ve bu kim?" dediğinde Sehun cevap vermek adına dudaklarını aralasa da Jongin'den bir darbe daha yemişti.

"Arkadaşım, hyung." dediğinde Sehun için Dünya dönmeyş durdurmuştu artık. Ne konuştuklarını dinleyemiyordu, kırgınlıkla Jongin'e bakıyordu sadece. Neden böyle söylemişti ki? Sehun'un kalbini kıracağını bile bile neden söylemişti?

Birkaç saniye daha konuştuktan sonra Yifan arkadaş grubunun çok gerisinde kalmamak adına veda etti Jongin'e. İkisi yalnız kaldıklarında, ne dediğinin daha yeni farkına varıyordu Jongin. Panikle Sehun'a döndüğünde diğerinin kırgın bakışlarını görmeye sebep olduğu için bir güzel sövdü.

"Sehun." diyip ona yaklaşmak istese de diğeri engel oldu ona.

"Bu neydi şimdi?" dedi sesi titreyerek. "Ben sana sevgilim diyorum, sen beni arkadaşın olarak mı tanıtıyorsun?"

"Sehun dinle beni. Bir anda öyle söyledim özür dilerim."

"Bir an için mi benim kalbimi kırdın yani?" dediğinde yanağına süzülen yaşı sertle sildi. Ağlamak istemiyordu ama boğazı çoktan düğümlenmişti.

Jongin derin bir nefes verdi, bazen kendinden nefret ettiği oluyordu ama hiçbirinde şu anki kadar yoğun olmamıştı.

"Yifan hyung, benim seks arkadaşım. Bir an karşımda görünce ne diyeceğimi bilemedim. Özür dilerim." dediğinde Sehun sinirden gülmüş, sonrasında elindeli bira tenekesini sertçe yere atmıştı.

"Ben sana aşığım diyorum. Bu senin sandığın gibi çocuk oyuncağı değil tamam mı? Her şeye göz yumdum, kalbimi bir ok gibi delip geçse de sırf sana aşığım diye ses çıkartmadım! Ama sen beni sevgilim olarak tanıtamıyorsun bile!" diyerek dökmüştü içini. Canı çok fazla yanıyordu, böyle olmasını istemezdi kesinlikle.

"Sehun." Jongin'de ağlamaya başlamış, kısık sesi ile özür diliyordu fakat hiçbir işe yaramayacağını biliyordu.

"Ben sana hiçbir şey demiyorum artık." Sehun tekrardan sinirle gözyaşlarını silerek, yerden boşalmış bira kutusunu alıp arkasında Jongin'i bırakarak uzaklaştı yanından. Diğeri ise tek başına, bir banka oturmuş yağmur eşliğinde ağlıyordu.

-

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
drive you wild •sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin