Yeniden yazılmıştır🦋
6.Bölüm: "Bağ."
Asfalt karası gökyüzü hoş bir maviye yenilirken bizler ılık rüzgar nereye eserse o tarafa doğru savruluyorduk.
Şu an, şu dakika, şu saniyede bir çok can hayatın azizliğine kurban gitmiş usulca son nefesini verirken şeytanın kuytusunda gizlenen azrail bazılarına süre tanıyordu. Hayat acımasızdı, anılar katilimizdi ve bizler piyonduk.
Henüz küçük bir kız çocuğuyken, kader ağlarını ilmik ilmik örmüştü. O zamanlar dudaklarıma konan tebessüm sahiciydi. Belki hâlâ öyleydi ama kaderin bizi ayrı taraflara savuracağı hiç aklımın ucundan geçmezdi.Yere düştüğünde bile sol tarafımda baskıcı sızı oluşurken şimdi ikizimin dünyanın bir ucunda olması tuhafıma gitse de onun adına mutluydum. Belki dik başlı olmadığım için ailem tarafından daha çok seviliyordum ama bu yetmezdi. Her seferinde aksini söyleyen dilime beynim karşı çıkıyordu. Arka planda olmaktan bıkmıştım.
Yine de hayır, bunu dile getirmeyecektim.
Renksiz ve hafifçe çatlayan dudaklarıma, dudak balmımı yedirdim. Böyle daha iyi görünüyordu. Kapüşonumu alıp odamdan çıkarken mutfaktan gelen iştah açıcı kokularla gülümsedim. Tahmin ettiğim gibi Neda erkenden uyanmış, kendini mutfağa atmış hünerlerini sergiliyordu. Kapta yumurta olduğunu düşündüğüm şeyi çırpmayı bırakıp arkasını döndüğünde kocaman bir gülücük bahşetti bana."Günaydın," ocağı yaktı. "bak sana en sevdiğin şeyi yapıyorum." pervazın kenarında dikilmeyi bırakıp masaya ilerledim. "Yani krep yapıyorsun?" başını sallayıp sırıttı. "Hem seviyorsun, hem yapması kolay hem de başka bir şey yapmayı bilmiyorum." gülerek başımı iki yana salladım.
Annem ve babam sadece dik başlı bir kız olmadığım için benim üstüme düşerken Neda her zaman yanımda olmuştu. Çağın'dan bile daha çok yakındı. Ilımlıydı. Ailemle aramda ki iletişimim tam anlamıyla hiç bir zaman bağ sayılmazdı. Olamamıştık çünkü, aile olmayı bile başaramamıştık. Kameralara sahte bir gülücük bahşedip, eve gelince herkesin kendi odalarına çekilmesiyle aile olunmuyordu. Neda'yı, annemle babama tercih ederdim. Benim ailem o ve ikizimdi.
Ona Afet diye seslenmemin ise başka bir anısı vardı. Hiç bir zaman unutamayacağım beynimin çatlak duvarlarında sızan bir anıydı.
Ne ara hazırladığını bilmediğim tabağı önüme itip karşımda ki sandalyeye oturdu.
"Portakal suyu?" başımla onayladım.
"Alan yazdı mı?" diye sorduğunda yeşil harelerine ilişen merak ve beklentiyle yutkundum. Portakal suyumdan bir yudum alırken boğazımdan aşağıya doğru inen sıvıyla ne diyeceğimi tartarak bir nevi zaman kazanıyordum.
"Yani," diye cevapladım onu. "yazdı işte bir kaç şey." tek kaşı muzipçe havalandı. "Ne gibi şeyler?" omuz silktim."Al kendin bak." derken cebimden telefonumu çıkartıp ona uzatmıştım. İtiraz etmeden alıp bildiği şifreyi girdi.
Uzun ince parmakları ekranda dolanırken mesajları açtığını biliyordum. Sandalyede rahat bir pozisyon alıp vereceği tepkiyi izlemeye başladım. Zaten pek iştahım yoktu. "Eh," dedi düz bir ifadeyle. "biraz saf ve egolu gibi ama olsun iki güne adam eder, onu naifliğimizle alt ederiz." aynen dercesine başımı salladım.
"O da öyle diyordu, Afet gelse de beni adam etse falan.""Niye demesin?" ayağa kalkıp tabağımla bardağımı kaldırdım. O da beni taklit ederken dış kapıya ilerliyordum. İki hafta sonra yaz tatiline girecektik ve konular bitmiş sayılırdı. Ona rağmen neden okula gittiğimizi bilmiyordum. Sanırım sıkıntıdandı. "Hava da çok sıcak be Çağıl Los Angeles'a gitsek eririz herhalde." ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı geçirirken Neda'ya sırıttım.
"Gitmeyeceğimiz için sorun yok." yeşil gözleri abartıyla devrilirken umursamayıp kapıyı açtım.🦋
Çağın Adal
Elimde kavramış olduğum senaryonun yazdığı kağıtları karıştırırken bir yandan da menajerim, Taylor'ı dinliyordum. "Yani işte ben bile flört edip etmediğimizi bilmiyorum Çağın." Taylor benim sadece menajerim değildi aynı zamanda arkadaşımdı.
Gözlerim ona değinirken dudağımı büktüm. "Belki sana kur yapıyordur." ince ve boyandığı belli olan kaşları çatıldı. "Aynen," dedi dik dik bana bakarken. Ona bakmasamda yoğun bakışlarını üzerimde hissediyordum.
Sırıttım. "seni istemiyorum Taylor." David'i taklit etti. David onun hoşlandığı adamlardan bir tanesiydi sadece. "Ne güzel de kur yapıyor öyle." omuz silkip masanın üstünden ona doğru eğildim."Erkekler nazlıdır biraz üstüne gidersen hallolur." o bana bakmaya devam ederken aniden yanında ki sandalye geriye çekildi ve görüş açıma en sevdiğim, bir o kadar da en gıcık olduğum rol arkadaşım Alan girdi.
"Kesinlikle Taylor," dedi bana bakmadan. "Çağın kendisiyle karıştırmıyor." sahte bir öfkeyle ona baktım. "Alan!" ellerini ben bir şey yapmadım dercesine havaya kaldırıp gözlerini bana dikti. O sırıtırken tek kaşımı kaldırdım. "Ne sırıtıyorsun sen öyle?" dilini dolgun dudaklarında gezdirip erkeksi bir tınıyla kıkırdadı.
"Hiç," irisleri önce masaya koyduğu telefonuna sonra bana değindi."Bugün mutluyum sadece."
•••
Sizce Çağıl mı?
Yoksa Çağın mı?
Ama şunu söylemek istiyorum. Çağıl her ne kadar dile getirmese de yaşadığı hayattan memnun değil çünkü ailesi dışında çevresi daha çok Çağın ile ilgileniyor. Arka planda kaldığını düşünüyor ve bu yüzden içten içe mutsuz bir karakter. Çağıl ise tam tersi hayalini gerçekleştirmiş, her şey elinin altında olduğu için mutlu bir karakter ama belki ailesinin onu umursamadığını düşünüyordur ve bu yüzden mutsuzdur. Kim bilir?
Sadece Çağıl, Çağın'a göre daha ağır başlı bir karakter.
Kitap nasıl ilerliyor? Veya kurgu hakkında ne düşünüyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kullanıcı Adı Hatası
General FictionYarı texting√ Genç adam, atması gereken mesajı yanlış kişiye atar. •Genel olarak ilk bölümlerde texting vardır•