GİRİŞ
Yerde umutsuzca yatıyordum. Kardeşim ise elleri ve ayakları zincirlenmiş halde hüzünle beni izliyordu. Gözleri ağlamaktan şişmiş yüzü ise korkudan sapsarı olmuştu. Yerden kalkacak halim yoktu yine de doğrulmak için kendimi zorladım fakat ne fayda hiçbir işe yaramamıştı. Üzerimden sanki koca bir tır geçmişti. Başım zonkluyor, vücudumun her yeri sızım sızım sızlıyordu. İtiraf etmeliyim ki iyi dayak yemiştim. Sıcak bir şeylerin yanağımdan süzüldüğünü hissettim. Kan mıydı o? İçinde bulunduğumuz yeri incelemeye başladım, bir kazan dairesi olmalıydı. Her yer kan içindeydi. Büyük ihtimalle kan izleri bana ait olmalıydı. Ah hayır! Bu da neyin nesiydi şimdi? Neler oluyordu böyle? Sesler boğuklaşıyor, gözlerim yavaş yavaş ağırlaşıyordu. Her şey bulanıklaşmaya başlamıştı. Ve...
KARANLIK!