SEOKJIN
Üzerimdeki pamuk, açık mavi ve beyaz çizgili pijamama tekrardan bir bakış attığımda evlilik hazırlıklarında tıpkı Taehyung'un dediği gibi çok şirin durduğumu ve yetişkin olmakla uzaktan yakından alakam olmadığını anlamıştım. Taehyung salonda bizim çocuklarla mesajlaşırken kaşlarını çatarak bana bakış atmış ardından yastığımı bana fırlatıp odaya çıkmıştı. Bazı zamanlar öylesine öpülesi oluyordu ki nasıl dayanabildiğimi sık sık soruyordum kendime.
Bana söylediği gibi koltukta yatmayacaktım. Her zaman beni ne kadar önemsediğini belli ediyordu eşim ve bu hayatımda en mutlu olduğum şeydi. Sonunda şirince kaşlarını çatması veyahut bana koltukta yat demesi bile içimi gıdıklıyordu. Son bir kez gülümsedim ve odamızın kapısını tıklatmadan açarken yüz ifademi düzelttim. Taehyung da bana uyup aldığı lacivert, beyaz çizgili pijamasıyla yatağa girmiş ve yorganı omuzlarına kadar çekmişti.
Uyumuyordu, biliyordum. Bensiz uyku tutmazdı onu. Sırf bu yüzden üç kez okula şişik gözlerle gitmişti. Evi geçindirmek için çalışmak zorundaydım ve bu sırada Taehyung yalnız kalabiliyordu.
Paytak adımlarla yatağa ilerleyip yorganın bir ucunu hafifçe kaldırdım. Gözleri sımsıkı kapalı olan uyumuş numarası yapan Taehyung'un bedenini kolumla sararken bedenlerimizi birbirine yapıştırmıştım. Yorganı üzerimize örterken kafamı yastığa koymadan önce boynuna eğildim ve hafif bir öpücük kondurdum.
Bunun üzerine yatakta yüzünü bana döndürdü ve kollarıyla beni sarmaladı. Hemen boynumun ucunda başını koyarken mırıldandı. "Sinirliyim sana," diye mırıldandı pijamamın açıkta bıraktığı vücuduma sıcak nefesi değerken. Dudaklarımın yukarıya doğru kıvrılmasına engel olamamıştım. Bana sinirlendiğinde bana sarılıyordu, benim yüzünden ağladığında –bunu sadece bir kez yaşamıştık ve ben buna sebep olmamak için ölümüne yemin ettim- yine bana sarılıyordu. Taehyung'a sırılsıklam âşıktım.
"Biliyorum," dedim eğilip saçlarından mükemmel kokusunu doyasıya çekerken. Ardından bir öpücük kondurdum. "Ama bana âşıksın. Uzak duramazsın."
Bunun üzerine kafasını yüzümü görecek şekilde kaldırdı. Benim suratımdaki gülümseyen ifadeye zıt bir şekilde onun kaşları oyunbozan bir tavırla çatıktı. "Bebek değilim ben Seokjin. Bebek bebek deme bana. Seni kıskanıyorum çünkü herkes seni istiyor..." Sarılarak birleştirdiğimiz bedenlerimizi hafifçe uzaklaştırarak yatakta oturur pozisyona geçmişti.
"Seni kimseyle paylaşmak istemiyorum çünkü çok güzelsin. Kör müsün? Aynaya baktığında kendin bile diyorsun yine harikayım diye. Evliyiz ama insanlar hala sana hayran hayran bakıyor. Sadece ben bakabilmek istiyorum." Başparmağı ve işaret parmağı arasına aldı çenemi. Hafifçe okşarken fısıldadı. "Seni çok seviyorum. Öyle çok ki bunu ben bile kaldıramıyorum. Öyle çok benim olmanı istiyorum ki değil evlilik yetmiyor bana. Seni cam fanusa falan saklamak istiyorum. Düğüne o kızı çağırdım çünkü hala arkadaşlarına seninle bir aralar çıktığını anlatıyordu."
Söyledikleri kalbime işlerken ben de onun gibi yatakta doğruldum ve zaten küçük olan bedenini belinden tutarak kucağıma yerleştirdim. Yüzüle yüzüm arasında kalan mesafe yok denecek kadar azdı. Işıklar kapalıyken bile her hattını görebiliyordum. Ona açıklayamıyordum fakat habersizdi sevgili eşim. Ben de her gün bu duygularla kapışıyordum. Kendisinin ne kadar mükemmel olduğundan habersizdi.
"Kim Taehyung, sevgili eşim, sevgilim, bu hayattaki yegâne mutluluğum..." Bir elim belinde sabitken diğer elimin parmaklarıyla çenesinden hafifçe tutmuş ve yüzüme yakınlaştırmıştım. Nefeslerimiz çarparken dudaklarımla dudaklarını birbirine sürtüp gözlerine dönmüştüm tekrardan. "Ben senin olalı yıllar geçiyor." Burnunun ucundaki bene bir öpücük kondurdum. "Ben senindim. Sana ilk âşık olduğum gün. Seninle çıkmaya başladığım gün. Seninle evlendiğim gün. Ve her gün."
Dudağının kenarına hafif bir öpücük kondurdum. Bunun üzerine hareketlenen hisleri kıpraşmış olacak ki bedenini biraz daha vücuduma yapıştırdı. Şimdi tamamen temas ediyordu bölgelerimiz. "Kendi güzelliğinden habersiz gibi davranmasana. Ben de her gün bu duygularla yaşıyorum ama günün sonunda seninle buradayım. Aynı yatakta..." Sesim oldukça fısıltılı çıkıyordu ve Taehyung'un karanlıkta yüzü uyarıldığını belli ediyordu. "...bedenlerimiz birbirine yapışmış sarılarak uyurken ve birbirimize âşık olduğumuzu söylerken. İşte o zaman diğer her şey yok oluyor. Seni sakladığımı fark ettim zaten. Kalbimde."
Son fısıltımla "Seokjin," diye isyan ederken daha fazla durmamış ve dudaklarıyla dudaklarıma asılmıştı. Bu dudaklarının üzerinde gülümsememe yol açarken öpüşüne karşılık verdim ve sürtünen uzuvlarımı ayırmadan onu yatağa yatırdım. Dillerimiz savaşıyor ve hoyratça sevişiyorduk. Bacakları arasında yerimi aldığımda elim pijamasından içeri çıplak tenine gitmiş ve oradaki diyarları tekrardan keşfetmeye başlamıştı.
Dudaklarımız kısa bir anlığına ayrıldığında elleri ensemdeki saçları çekiştirmiş ve bu inlememi sağlamıştı. "Ben de seni saklıyorum," dedi az önceki konuşmamıza cevap niteliğinde. "Kalbimde, zihnimde, vücudumda hatta eşyalarımda. Her yerde."
Söylediği şeyle eşimin suratına dikkatlice baktım. Dünyanın en güçlü insanı bile olsam onun karşısında dizlerimin bağı çözülür ve kendimi teslim ederdim, biliyordum. Tekrardan öpmeye başladığımda bu sefer benden hızlı davranmış ve üzerimdekini çıkarmıştı. Ona yardım ettikten sonra ben de aynı işlemi ona uygulamıştım. Odada ikimizin sevgi sesleri yankılanırken dudaklarımız yine kısa bir anlığına ayrılmıştı. Nefes nefese tekrardan konuşan yine Taehyung olmuştu.
"Seokjin," diye söze başladı eşim. "Bir çocuğumuz olsun istiyorum."