''Cevabını bekliyorum ufaklık. Eğer ölmek istiyorsan şu taraftaki ormana gideceğiz ama eğer diğer seçeneği seçeceksen evime hoşgeldin.'' dedi. Boğazımda bir düğüm oluştu yutkunamıyordum. Cevap vermek yerine yürümeye başladım. O muhteşem evine doğru yürümeye başladım...
Rüzgar'ın hemen arkamdan gelerek sırıttığını hissedebiliyordum. Hiç birşey söylemeyerek kapıyı açtı ve bende girdikten sonra kapıyı kapattı. Evde kimse yoktu ve sinir bozucu bi sessizlik hakimdi. Bu bile ürpermeme sebep olmuştu. Kocaman geniş salona doğru giderken Rüzgar kolumu tutup beni merdivenlere yönlendirdi. Yavaş adımlarla yukarı çıktığımda Rüzgar koridorun sonundaki odadan içeri giriyordu. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Odadan içeri girdiğimde yatağın üstünde oturuyordu. ''Bu iş bitince bi daha beni rahatsız etmeyeceksin'' sessizce konuşmuştum. Yataktan kalkarak bana yaklaştı ve ''Eğer işini doğru düzgün yapmazsan söz veremem'' dedi gülerek. Ona baktıkça midem bulanıyordu. Şu an tek bildiğim şey onunla birlikte olmak istemediğimdi. Bana gittikçe yaklaşırken aynı şekilde bende geri geri gidiyordum. Sırtım duvara çarptığında ise içimden kendime küfür ediyordum. Merakımın sonu bu işte! Korkuyordum hemde hiç olmadığım kadar. Bağırıp çağırmak, çığlık atmak istiyordum ama şu an yapabildiğim tek şey bana sadece aramızda santimler olan yüzüne bakabilmekti. Bana yaklaştığı her an kalp atışımda aynı şekilde hızlanıyordu. Yapamam. Ben asla... ıhh hayır! İki elimi göğüsüne koyarak onu ittirdim. Yaptığım hareket karşında bir an afallayarak geri sendeledi. Böyle bir şey yapmamı beklemiyordu. Odadan çıkmak için kapıya doğru giderken kolumdan sertçe tutup beni çekti ve yatağa fırlattı. Kalkmak için hamle yapacağım sırada Rüzgar benden önce davrandı ve üstüme çıktı. Ne kadar ''Bırak!'' diye bağırsamda beni dinlemedi. Ellerimle göğüsüne vurarak onu üstümden itmeye çalıştım. Ama o kadar güçlüydü ki boşuna çabalıyordum. Bileklerimden tutup başımın iki yanına sabitleyince hareketlerimi dahada kısıtladı. Şu an sadece bağırabiliyorudum. ''Kes sesini!!'' diye kükreyince bağırışlarımda kesilmişti. O kadar sinirliydiki gözlerinden ateş fırkıracaktı resmen. ''Ben istediğimi almadan hiç bir yere gidemezsin!'' diye bağırıp dudaklarıma yapışması bir oldu. Şaşkınlıktan ve korkudan hareketsiz öylece yatıyordum. O da uzun bi süre dudaklarımda kıpırdamadan kaldı. Şu bi gerçekki baş döndürücü harika bir kokusu vardı. Eğer durum böyle olmasaydı onunla kesinlikle birlikte olurdum. Ama şu an sadece korku ve tiksinti duyuyordum ona karşı. Dudakları o kadar yumuşaktı ki... Yavaşça dudaklarını kıpırdatarak beni öpmeye başladı. Ben karşılık vermiyordum. Ama o öpmeye devam ediyordu. Öpüşü gittikçe sertleşmeye başlayınca bişeylar yapmam gerektiğini hatırladım. Ama şu durumda hiç bişey yapamıyordum. İki elimi başımın üstüne kaydırıp tek eliyle tutarak diğer elini boşa çıkardı. O kadar güçlüydü ki hiç bi şekilde ondan kurtulamazdım. Boşta olan eliyle bacaklarımı okşayarak yukarı doğru kaydırdı. Hemen sonra eteğimin düğmesini açmak için hamle yaptı. İşte o anda içimdeki korku daha çok kendini göstermeye başladı ve göz yaşlarımın yanaklarımdan yuvarlanmalarına engel olamadım. Göz yaşlarım akarken aynı anda da bir hıçkırık kaçtı boğazımdan. Rüzgar birden durdu ve geri çekildi. Öfke dolu gözleriyle bana bakıyordu. Ve nefes nefese kalmıştı. Hoş kokan nefesi yüzümü yalarken kendimi bambaşka bi dünyadaymış gibi hissediyordum. Öyle güzel kokuyordu ki... Ama şu an korkum hepsini bastırıyordu. Rüzgar ruhsuz bi şekilde çok kısa bir kahkaha attı ve sonra ''Sen ciddi misin?! Bütün kızlar benimle olmak için ağlarken sen benimle olmamak için mi ağlıyorsun?'' dedi kaşlarını kaldırarak. Dilim tutulmuştu sanki. Hiçbir şey söylemeyince yine hafif ve ruhsuz gülümsemesiyle birlikte başını iki yana salladı ve ani bir hareketle üstümden kalktı. Yüzüme bile bakmadan odadan çıktı. Bir kaç dakika boyunca öylece kaldım. Olayın şokunu hala atlatamamıştım. Bana dokunmamıştı. Sırf ağladığım için hiçbir şey yapmamıştı bana? Neden? Acaba tekrar gelip kaldığı yerden devam eder mi? Neden onu engellememiştim? Neden buluşmaya gittim onunla? Ben... ahh doğru düzgün düşünemiyorum bile şu an. Hızlı adımlarla odadan dışarı çıkıp aşağı salona indim. Rüzgar'ı görünce bir an duraksadım. Televizyonun karşısındaki koltuklarda hareketsiz bir şekilde oturuyordu. Boş bakışlarıyla televizyona bakıyordu ama televizyon kapalıydı. Salondaki varlığımı hissettiğinde kafasını kaldırıp bana baktı. Ardından yanıma gelip kolumu tuttuğunda yine içimdeki korku kendini göstermişti. Hiç bişey söylemeden beni kapıya doğru sürüklemeye başladı. Bağırışlarıma duymuyormuş gibi yapıp beni sürüklemeye devam etti. Arabasının yanına gittiğimizde beni içeri tıktı. Ben daha kapıyı açamadan o şoför koltuğuna oturmuş kapıları kitlemişti bile. Daha fazla dayanamayıp ''Sen ne yaptığını sanıyorsun be?!'' diye bağırdım. Gaza daha çok yüklendi ve araba mümkünmüş gibi daha çok hızlandı. Cevap vermeyince daha çok sinirlendim ''Sana diyorum!!'' diye bağırdım tekrar. Birden frene basınca nerdeyse ön camdan dışarı fırlayacaktım. Yüzünü bana doğru çevirip ''Eğer sesini kesmezsen yarım bıraktığım işe geri dönerim ve bu kez yarıda bırakmam'' dedi sinirle soluyarak. Cevap vermedim çünkü ne yalan söyleyim korktum. Araba tekrar eski hızını kazanmaya başlayınca camdan dışarı bakıp nereye gittiğimizi kestirmeye çalıştım. Hava çoktan kararmıştı bu yüzden etrafı tam olarak göremiyordum ama fazla yabancı gelmiyordu. Eve döndüğümde ki eğer Rüzgar'dan kurtulup dönebilirsem Ceren'in soru yağmuruna tutulacaktım. Neyseki Rüzgar'la olduğumu bilmiyordu. Biraz yürüyüş yapıp geleceğimi söylemiştim. Ama bu baya uzun sürmüştü.Rüzgar arabayı durdurduğunda bende etrafıma bakıyordum. Bi saniye!? Burası bizim evimiz. Ne yani beni evime mi bıraktı? Yok artık! Hayretler içinde kalan gözlerimi Rüzgar'a çevirdiğimde ifadesiz yüzüyle bana baktığını gördüm. Hiç bir şey demeyerek kapımı açmaya çalıştım ama kilitliydi. ''Aç şu kapıyı!'' dedim. Ama kılını kıpırdatmadan bana bakmaya devam ediyordu. Kilitleri açmak için şoför koltuğunu yanına uzandığımda Rüzgar kolumu tutup beni engelledi kafamı kaldırıp baktığımda yüzümüzün birbirine çok yakın olduğunu farkettim. Ondan uzaklaşmaya çalışarak kolumu çekmeye çalıştım ''Bırak beni!'' dedim ama tabikide bırakmadı ve kolumu daha çok sıktı. ''Şimdi beni yi dinle. Bir daha benim işlerime burnunu sokarsan bu kadar kolay kurtulamazsın anladın mı beni?'' dedi bıçak kadar keskin sesiyle. Cevap vermeyince kolumu daha çok sıkıp ''Anladın mı beni?!'' diye bağırdı bu kez. Kolumun acısıyla inledim ve hemen ardından sıktığım dişlerimin arasında ''Anladım'' diye tısladım. Sonunda kolumu kurtarabildigimde hemen kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Hemen ardından da Kağan'ın arabasının sessiz sokakta yankılanan sesini duydum.
HERKESE İYİ BAYRAMLAR. :* VOTE SAYISI İSTEDİĞİM SEVİYEYE ULAŞMAZSA YENİ BÖLÜM KISA SÜREDE GELMEYEBİLİR... OYLARINIZI BEKLİYORUM. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ
Teen FictionDerin daha lise bire giderken bir kazayla birlikte ailesini kaybetti.Kazanın sebebi hala bilinmiyor. Geriye birtek en yakın arkadaşı Ceren kaldı. Yeni ev, yeni okul, yeni arkadaşlıklar. Hepsinin tek bir sebebi var. Bir kazayla birlikte bütün bir hay...