3

20 2 0
                                    

Sabah ezanıyla ağlamaktan şişmiş gözlerimi açtım. Kalkıp abdestimi alıp namazımı kıldıktan sonra Rabbim'e yalvardım. Daha sonra da seccademi toplayıp kendimi yatağa attım. Biraz düşündüm. Nasıl bir durum içindeydim? Elimden ne geliyor? Zaten sadece düşünebiliyorum ya! Babama hiçbir zaman karşı çıkamadım. Çocuklara 'sobaya dokunursan elin yanar, cıs' bana 'babana karşı çıkamazsın!' olarak öğretilmişti. Okudum, büyüdüm ama bu hiç değişmedi. Yapmayacaktın işte. Engel olmayacaktım evliliğe. Kızgınlığım ne diğer aileye ne kendi aileme. Kızgınlığım kendime, bu acizliğime.

Kalkıp yatağımı topladım. Siyah elbisemi giyip toz pembe şalımı bağladım. Kapım çalınıp annem içeri girdi. Başı yerde
=Kübra,  Faruk geldi.
Diyerek çıktı. Bende çantamı alıp çıktım.
İçeride babanla oturuyorlardı.

Hoşgeldin

- hoç buldum. Hazırsan çıkalım mı?
Başımla onayladım.
-müsaadenizle efendim.
+müsaade senin oğlum.
=annene selam söyle oğlum.
-başüstüne  efendim.
=efendim bırak kenara sen benim oğlumsun artık
Faruk başıyla onaylarken ben gözlerimi devirdim. Anne ve babamın yıllardır beğlediği an. Nasıl da mutlular benden kurtuldukları için.

Faruk'un arabaya yöneldiğini görünce duraksadım. Arabayla gitmek zorunda mıyız?

Yürüsek mi?

-gideceğimiz yer uzak.
Mecbur arabadaki yerimi aldım.
Sessizliği boza  o oldu.
nasılsın?

-Pek iyi olduğum söylenemez aslında

lütfen yapma böyle

-Nasıl yapmayayım? Sen ve ben kendimi bildim bileli tanışsak bile 10 kez konuşmadık. Şimdi isteğimiz dışı evleniyoruz.

tamam haklısın ama istersek bu evliliği çok güzel bir hale getirebiliriz.

-bilmiyorum Faruk. Kafam çok karışık.

Seni anlıyorum. Her zaman senin yanında olacağım lütfen bana gardını alma.

-sana gardımı almamı gerektirecek bir sebep yok. Sadece evlenmeyi hiç düşünmezken bunların yaşanması, garip.

Geldik
Çevreme bakındım. Daha önce hiç gelmediğim yeşiller için ahşap bir ev ve bir çardak vardı.
-Burası neresi?

Hatice nine ve Ahmet amcanın yeri.  Hadi gel.
Arabadan indiğimiz de bahçeden bir kadın.

+annaaa oğlanım gelmiş
Faruk koşar adam kadına gidip elini öptükten sonra kocaman sarıldılar. Bende yavaş yavaş yanlarına ilerledim.
+ kızım? Hoşgeldin.
Diyerek kadın beni kendine çekti ve bana da kocaman sarıldı.
+de bakalım bana adın ne?

-Kübra teyzecim

Teyze bir az düşünür gibi oldu. Sonra gözleri kocaman olup Faruk'a döndü
+Faruk oğlum. Yoksa Kübra

Eee dedem. Dedem nerede nine?
Faruk, teyzenin sözünü bölerken telaş içindeydi. Bu tuhaf haline anlam veremedim.
+köye gitti. Onu bırakta sen de bakalım bana bu

Biz açız nine sen bana yumurta toplayacak kap ver biz yumarta toplayalım.
Faruk'un ikinci kez söz bölmesi yetmezmiş gibi koca kadını tutup içeri götürdü.

Ben neler olduğunu anlamadan ortada kalakaldım. İlerleyip çardaktaki masaya çantamı koyup oturdum.

Kısa süre sonra Faruk elinde kapla çıkageldi.
Hadi gel seninle kahvaltı için yumurta toplayalım.

Yanına gittim. Onun yönlendirmeleriyle bir kümese gittik. Giderken
-Faruk neden kadının sözünü öyle böldün?

Sözünü mü böldüm? Hiç farkında değilim.
Yalan söylediğini anlasam da üstelemedim.
Birkaç yumurta toplayıp içeri girince teyzenin kahvaltı hazırlamaya çalıştığını gördüm.
-teyze ben sana yardım edeyim.

+Et kızım et. Hem ne teyzesi ben nine oldum artık teyzelik falan kalmadı.

Maşallah ayaktasın nine. Kaç torunun var?

+hiç yok kızım. Biz  dedeyle çok geç  görücü usulü evlendirdiler. Başta hiç sevmedik birbirimizi sonradan öyle bir aşkla bağlandık ki birbirimize ne aşk. Ama geç kalmışız. Çocuğumuz olmadı. Sonra dışarıdaki uşağı tanıdık. Allah razı olsun evlat gibi oldu bize. Haa şunu da söyleyeyim : onun için çok değerlisin.

-nereden biliyorsun nine?

+Bize çok değer verir Faruk. Buraya kardeşini bile getirmedi. Kimseyle paylaşmaz bizi. Ama seni getirdi.

-yok ninem ondan değildir. Öyle denk gelmiştir.

+Öyle denk gelmiştir değil kızım. Faruk sana değer veriyor

Kübra?
Faruk sesiyle kapıya döndüm.
Hazırladıklarınızı ver de masaya götüreyim.

- tamam getiriyorum.

Tepsiyi kucaklayıp Faruk'a verdim.
+oğlan senin etrafın pervane kızım
İyice utanmaya başlamıştım.
+görücü usulü olsa sana 1 günde bu kadar değer  verir mi?

-bilmiyorum nine. Kimse de 1 günde sevmez ki birini.

+ bir günde sevdiğini söyleyen kim?

Kübra bakar mısın?
Dışarıdan seslenmedi beni kurtarmıştı.
-Ben bir bakayım nine
Faruk'un yanına çıktım.
-Efendim

Faruk aradı elini çıkartarak papatyadan yapılmış bir tacı başımın üzerine koydu.
Elimi başıma atım elime aldım. Çok güzel yapmıştı.
-teşekkür ederim. Çok güzel olmuş. Rica ederim.

+Faruk al bunları oğlum Faruk kapıya ilerlerken taca baktım. Haticeye ninenin söylediklerini düşündüm. Doğru olabilir mi?

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin