~CEYLİN ~
Güneşin ılık ışıkları tenimi yalayıp içimi ısıtırken yastığıma daha sıkı sarılıp gözlerimi araladım.İşte, yeni bir gün daha başlamıştı.Ve benim için yeni bir gün demek yeni bir kavga demekti.
Her sabah kendime çektirdiğim işkenceye başladım.
Neden?
Annem biraz daha anlayışlı olmak yerine neden sürekli baskı yapıp bana üvey evladı gibi davranıyordu?
Bu sorunun cevabını hiçbir zaman cevaplayamayacağımı biliyordum, cevabın bende değil de annemde olduğunu bildiğim gibi ama küçük bir umut, belki annem bu cevabı bir gün verirdi.Kendini benden uzaklaştırmak yerine diğer anne ve kızlar gibi olabilirdik.
"Ceylin!"
Aşağı kattan annemin her zaman ki sert, soğuk ve otoriter sesini duyduğumda eş zamanlı olarak gözlerimi sıkıca yumup tekrar açtım.O umutla beklediğim gün bugün değildi.Yorganımı itekleyerek kalktım ve günlük rutin işlerimi aynı monotonluğuyla yapıp aşağı indim
Annem kahvaltı masasında beni bekliyordu.O masadan nefret ediyordum ve kahvaltı etmekten de.İstemeyerek sandalyeme oturdum ve çayımı yudumladım.Sıcak sıvı boğazımdan kayarak boş mideme ilerlerken annemin hiçbir duygu belirtmeyen yüzünü inceleme fırsatı bulmuştum.Büyük bir dikkatle ve ciddiyetle kahvaltısını yapıyordu.Yuvarlak hatlı yüz yapısının onu daha sıcakkanlı göstermesi gerekirdi fakat o her zaman soğukluğunu ve duygusuzluğunu koruyabiliyordu.Bazen onun gibi olmayı istiyordum, hissiz gibi davranmak...
"Dershanedeki sınavdan kaç aldın?"
Başını dahi kaldırıp bakmayarak yönelttiği soruyu duyunca ister istemez gerilmiştim.İşte yine başlıyorduk!
"Dört yüz doksan bir."
Tuhaf çıkan sesimle söylediğim şeyden sonra annem kaşlarını çatarak bana baktı.Bu bakışları her hücremi lastik gibi gererken çayımdan bir yudum daha aldım.
"Kaç yanlış yaptın?"
Annem artık çatalını ve bıçağını bırakıp tamamen bana dönmüştü.
"İki."
"İki yanlış dokuz puanına mâl oldu, öyle mi?"
Sesi her zamankinden çok daha fazla soğuktu.Sanki sesinin önünde buzdan katmanlar vardı ve her dakika daha da çoğalıyordu.Sakin kalmaya çalışarak bardağımı sıkıca kavradım.
"Gerçekten mi? Sadece iki yanlış birinciliğini alıp götürdü ve sen bu kadar rahat davranabiliyorsun.Daha ne yapmamı bekliyorsun ha?! Başarılı olman ve en iyi üniversiteyi kazanman için daha ne yapmalıyım?!"
Kalbimdeki sızı git gide artarken masadan yavaşça kalktım ve arkamı döndüm.Sadece birazcık daha anlayışlı olmayı hiçbir zaman denemeyecekti.Aramıza buzdan devasa duvarlar örmüştü ki onları hiçbir zaman eritemeyecektim.Bunu artık kabul etmiştim.Babamın ölümünden sonra her gün hayalini kurduğum, büyük bir heyecanla beklediğim o anne kız ilişkisi hiçbir zaman olmayacaktı.Babam giderken annemi de, benim gerçek annemi de götürmüştü sanki.
Kapıya doğru giderken annemin sinirli solumaları kulağıma kadar ulaşıyordu.Durup ona doğru döndüm.Yüzüne acı bir şekilde baktım.
"Dersanede birinciydim, anne."
Anne kelimesi boğazımda düğümlenmeye sebep olsada hızla arabamın anahtarlarını ve çantamı vestiyerden alıp evden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lâl Taşı
VampireKırmızı. Birçok kişiye güzel gelebilirdi.Ama benim için siyahtan bile daha karanlıktı.Kan kırmızısı.Kanın rengiydi. Kırmızı. İçimde yaşayan vahşinin, masum birinin bedeninden ellerime bulaşan günahın rengiydi. Kırmızı. Deliler gibi ihtiyaç duyduğum...