~BADE~
"Tekrar başımıza bir şey gelirse seni öldüreceğim."
Ceylin'in ile o taşın olduğu yere gidiyorduk. Orada ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk ve hazırlıksızdık. Yani orada tekrar bir olay yaşarsak bu sefer ölebilirdik.
Elimde olsa oraya gitmezdim ama Ceylin'i tek gönderemeyeceğim için gidiyordum. İçimde bir yerde aslında merak ettiğimi biliyordum.
Yine de bazı şeylerin bilinmemesi daha iyi değil miydi?
"Geldik."
Düşüncelerimden sıyrılıp Ceylin'in ardından dışarı çıktım. Eskisi gibiydi. Sadece uzaktan bakıldığında belli olan çember vardı. O çember alan da patlamanın gerçekleştiği yerdi.
"Neden kimse gelip bakmadı? Sonuçta burada patlama oldu. Araştırma yapılması gerekiyordu."
Ceylin de anlamadığını belirterek başını salladı.
"Sadece bu alanda olanları etkilemiş olabilir."
Ceylin'e hak vererek vardığımız alanı incelemeye koyuldum.
"Sanırım haklısın. Çünkü sadece bu çemberin içindeki bitkiler yanmış. "
Ayrıca yerde patlayan taştan kalan ufak tefek renkli taşlar bulunuyordu.
Eğilip yerde duran avuç büyüklüğünde ki taşı aldım. Elime alır almaz rüzgar dalgası çarpmış gibi sersemledim. Ayrıca anlam veremediğim bir enerji veriyordu bana. Enerji patlaması yaşıyordum sanki. Her yeri yıkıp yakmaya yetecek gücüm var gibi hissediyordum."Bade, ne oldu? İyi misin?"
Bu gelen güçle hem şaşkın hem de mutlu bir şekilde Ceylin'in yüzüne odaklandım.
"Sen de bu taştan al. Çabuk! "
Ceylin'in bir şey anlamadığını bakışlarından fark etmiştim. Ses çıkarmadan eğilip bir taşı da o aldı.
Hafifçe titreyerek elindeki taşa sanki donmuş gibi bakıyordu. Ben de elime ilk aldığım dakika heykel gibi kalakalmış ama zaman geçince alışmıştım. Hala tuttuğum taşın bana verdiği tuhaf hissi alıyordum ama biraz daha rahattım.
Elimden bırakmak bile istemiyordum. Bana her şeyi vermiş gibiydi taş.
"Bu harika!"
Gülerek eline bir taş daha aldı.
"Buraya iyiki gelmişiz."
Ben haklıydım bakışları atmasını görmezden gelerek etrafı incelemeye devam ettim.
" Bu taş kalıntılarının dışında bir şey yok."
İkimizde aynı anda birbirimize dönerek kısa bir bakışma yaşadık.
"Bu taşların burada kalması çok yazık olur değil mi?"
Ceylinde gözlerini kırpıştırarak atmaya çalıştığı masum bakışlarla beni onayladı.
"Doğayı da korumalıyız üstelik. Kim bilir ne kadar zararlıdır bu taşlar. "
Onun taşlara yolladığı üzgün bakışlarını görünce kendimi daha fazla tutamadım. O da benim gibi gülerek elindeki taşları ceplerine koymaya başladı.
"O zaman..."
Vakit kaybetmeden yere çömelip elime küçük taşları aldım.
"Toplayalım!"
Son kez ayağa kalkıp çember bölgeyi incelediğimizde başka taş parçası kalmamıştı.
"On dört dakika sonunda bitti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lâl Taşı
VampireKırmızı. Birçok kişiye güzel gelebilirdi.Ama benim için siyahtan bile daha karanlıktı.Kan kırmızısı.Kanın rengiydi. Kırmızı. İçimde yaşayan vahşinin, masum birinin bedeninden ellerime bulaşan günahın rengiydi. Kırmızı. Deliler gibi ihtiyaç duyduğum...