2♚

4.6K 362 430
                                    

"Gyu, bebeğim koşma lütfen." sesimi duyduğu gibi durarak bana döndü.

"Ama koşmak istiyorum Lixie Baba." elinden tutup yanımda yürümesini sağladım.

"Parka gidiyoruz, oğlum. Biraz bekle parkta istediğin kadar koşarsın. Tamam mı?" kafasını sallayıp beni kolumdan çekiştirerek hızlı yürütmeye çalışan oğluma ayak uydurdum. Çok inatçı bir çocuktu.

Gyu'yu henüz birkaç aylıkken sokakta bulmuştuk. Henüz yeni evli olan bizde gerekli prosedürleri tamamlayıp, Gyu'yu evlat edinmiştik. Gyu çok inatçı, dediğim dedik bir çocuktu fakat bir o kadar yumuşak kalpli ve duygusaldı da. Örneğin bir keresinde Changbin ve ben el ele tutuştuğumuzda bizi görüp, siz çok güzelsiniz, diyerek ağlamaya başlamıştı. Örneğin sabahları erken saatlerde beni uyandırır ve ona süt vermemi isterdi, ona verdiğim sütü de müstakil evimizin bahçesine koyduğumuz mama kabına döker, içmek için gelen kedileri izleyip tuhaf sesler çıkarırdı.

"Yaşasın park~" nidaları eşliğinde en iyi arkadaşı olan Han'ın yanına koşturan Gyu ile Chan Hyung'un yanına ilerledim.

"Selam, Hyung." gülümseyerek oturduğu banktaki boş kısma oturdum. Yüzü biraz asık gibiydi. Kaşlarımı çatarak eğilerek selamımı alan Hyung'uma baktım. "Hyung, neyin var? Yüzün kireç gibi."

"Ah, bir şeyim yok Felix." ona inanmadım bakışlarımı attığımda omuzlarını düşürerek gözlerini dizlerine indirdi. "Ciddi bir şey yok cidden. Sadece Yonghwa biraz hasta ve Han onun için çok üzülüyor. Han'ı bilirsin, Hwa'ya ayrı bir düşkündür. Han uyumayıp onun başında beklediğinden, Hwa üzülüyor ve onunla oyun oynuyor. Bu yüzden de bir türlü iyileşemedi. Biraz dinlensin diye de Han'ı alıp buraya getirdim işte."

Hyung'umun omuzuna elimi koydum. "Endişelenme, Hyung. Hwa Hyung iyileşecektir." kafasını sallayarak bildirim gelen telefonu açıp bildirime baktı ve bana gitme vakitlerinin geldiğini söyleyerek Han'ı da alarak gitti.

Gyu diğer arkadaşlarıyla oynadığı tuhaf oyundan sonunda sıkıldığında yanıma gelerek belime sarıldı. "Baba, Binie Babam işten dönmüş müdür?" gülümseyerek kollarımı minik bedenine sardım.

"Bana da yer var mı?" diyerek yanımıza oturan adamımla boş olan tarafımdaki kolumu kaldırarak ona yer açtım.

"Binie Baba, Lixie Baba ben acıktım." Gyu mırıldandığında Changbin kolumun altından sıyrılarak doğruldu.

"Evde mi yemek istersin, dışarıda mı?" Gyu benden ayrılmadan minik parmağını çenesinin altında dolaştırarak düşünürmüş gibi yaptı. "Evde yiyelim. Ama tavuk yesek olmaz mı? Sebze yemektek bıktım~" mızmızlanan bebeğime dönerek dudaklarımı büzdüm.

"Öyle deme ama... Sebzeler üzülür." onun tuhaf ama aşırı tatlı konuşmasını taklit ederek konuşmamı ilk kez umursamayan Gyu çoktan dolan gözleriyle, gözlerimin içine dikkatle baktı. "Ü-üzülürler mi?"

İşaret parmağı çoktan ağzına varmış minik bebeğimi dizlerime oturtarak kollarımı ona sardım. "Onları güzelce yersen üzülmezler bebeğim." dediğimde kafasını kaldırıp gözlerini yeniden gözlerime dikti. "Söz onları üzmeyeceğim." diyerek geri boynuma sarılan bebeğimle minik bir kahkaha attım. Kalbine bayılıyordum bu çocuğun.

Yanımda ki Changbin'i hatırladığımda, sessizliğine anlam veremeden ona baktım. Hayran hayran bizi izliyordu. Ona gülümseyerek baktığımı fark ettiğinde, gülümsememe karşılık vererek bir süre daha seyretmeyi sürdürdü.

Sonrasında dayanamamış olmalı ki bana doğru yaklaşıp gülüşümden öptü.

Sen ne harika bir duygusun böyle...

*

Bana hayallerinizden söz edin:3

Sizi seviyorum, kendinize cici bakın~ !

Sizi seviyorum, kendinize cici bakın~ !

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
baby♚ changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin