Minho Hyung ve Jisung balayına çıkmak adına arabalarına binip gittikten sonra, Hyunjin ve Seungmin Gyu'yu oyun oynayarak çok yormuşlardı ve sonunda Gyu Changbin'in kucağında uyuyakalmıştı.
Eve vardığımız gibi Changbin onu odasına götürüp yatırmıştı ancak Gyu Bey inat edip Binie Babasını alıkoymuştu.
Bense üstümü değiştirmiş, elimde kahve kupam, evimizin bahçesinde ki koltuklarda oturuyordum.
Biten kahvemle elimdeki kupayı önümde duran sehpanın üstüne bıraktım.
Ilık esen rüzgar tenimi okşarken başımı koltuğun sırt kısmına yaslayarak gökyüzünü izlemeye başladım.
Younghwa Hyung ve Chan Hyung evlenmişti, bir de oğulları vardı. Biz evlenmiştik, bizimde bir oğlumuz vardı. Minho Hyung ve Jisung'ta evlenmişti. Sırada Hyunjin ve Seungmin vardı. Onlar ne zaman evlenirdi kim bilir, birbirlerine açılmaları bile yıllar sürmüştü.
Hepsi ailem gibiydi, çocukluk yıllarımı onlarla geçirmiştim ve onları çok seviyordum. Ek olarak Chan Hyung ve Younghwa Hyung olmasaydı Changbin ile tanışamayabilirdim bile. Yani onlara büyük bir minnet borcum vardı.
Yanıma çöken beden ile başımı yasladığım yerden kaldırdım ve adamımın yeni uyandığı belli olan yüzünü inceledim. Yüzüne her bakışımda içimi tarifsiz bir huzur kaplayıveriyordu.
Çok seviyordum bu adamı.
Bana dönerek gülümsediğinde, gülüşünden öperek omzuna başımı yasladım.
Huzuru her ne şekilde betimleseler, kalıptan kalıba soksalar da şu an içime doluşmuş olan huzurun yanından bile geçemezdi.
Bu duygu bize özeldi.
*
Sizi seviyorum, kendinize cici bakın~!