KUTU

58 14 2
                                    

                                      "Birkutu gibidir insan, içini açabildiğinde anlarsın damarlarındaki kanı." 

Profesör, içindeki heyecanla meraklı bakışlar atarak ortadan ikiye ayrılmış kutuya yaklaşırken Renan, tedirgin bir ses tonuyla bağırdı.

-"Dikkat edin profesör."

Belindeki çantadan koruyucu eldivenlerini giyinerek, ameliyata giren bir doktor edasıyla önce, parçalanmış, her yerinde çatlaklar oluşan kara nesneyi çevreleyen arkadaşlarına kısa bir bakış attı. Onların da tepkisini görmek istiyordu. Pamir bile uzun bir aradan sonra takındığı ciddi tavırla, meraktan büyümüş gözlerini kutuya dikmişti. Yavaşça eğildi. Ağır bir hareketle onu avuçladı ve tekrar ayağa kalktı. Kutu artık ürkek bir kuş gibi ellerinin arasındaydı. Ortasından çatlatılan bir cevizi açmaya çalışır gibi, elleriyle kutuyu tamamen ayırmaya çalışsa da başaramadı. Pamir yardım etmek istedi.

-"Bir de ben deneyeyim hocam."

Kutuyu sakince eline alan Pamir, ellerinde titreşimler hissetmeye başladı. Metal nesneden sanki elektrik dalgaları yayılıyor ve dirseklerine kadar sızı oluşturuyordu. Onu fark eden diğerlerinin sözcülüğünü Renan yaptı.

-"Ne hissediyorsun?"

-"Dirseklerime kadar uzanan bir sancı var."

-"Dayanabilecek misin?"

-"Bak sen şu işe profesör. Renan hanım beni düşünmeye başlamış."

Renan sinirli bir gülüş atarak –" Seni değil aptal. Dedi. –"Ben elindekinin içinde ne var onu merak ediyorum."

Pamir, aldığı cevap karşısında sırıtmıştı ki az sonra yüzü buruşmaya başladı. Profesör, kaygılı bir sesle sordu.

-"Yüzündeki ifade, dirseğine vuran sancının eseri mi?"

-"Hayır hocam. Kutu...Kutu giderek ağırlaşıyor."

Profesör şaşkın bakışlar atarken metal nesnede tekrar bir titreşim gördü ve Pamir' in giderek daha kötü bir hâl almaya başlayan yüzüne daha fazla dayanamayarak kutuyu elinden aldı. Ama koca bir kaya gibi ağırlaşmış kutuya elleri çok fazla dayanamamış ve onu yere düşürmüştü.

Zeminle temas ettiği anda bir balon gibi patlayan kutunun parçaları etrafa saçılırken, profesör korkuyla yere kapaklandı. Görüntüler yeniden Pamir' in ekranına ağır çekimde gelmeye başlamıştı. Metal nesneden fırlayan bir parçanın Renan' ın göğsüne doğru uçtuğunu gördü ve refleks ile kendisini onun üzerine attı. Bir yandan da üzerlerinden teğet geçen sivri uçlu parçacığı izliyordu. Yine ağır çekimde... Hafif bir toz bulutu üzerlerini kaplarken profesör bağırdı. Sesinde korku vardı.

-"Çocuklar, iyi misiniz?"

Renan olayın şokuyla üzerindekinin Pamir olduğunu ilk etapta idrak edememişti ve sanki bir un çuvalına davranır gibi dizleriyle sertçe ittirdi. Karnına gelen darbeye karşı kendini korumaya çalışan Pamir inildeyerek cevap verdi.

-"Renan gayet iyi profesör. Hayatını kurtaran adamı tekmelemese o da iyi olacak."

Hâlâ yerden kalkmaya çalışan Renan' a dönerek kendisini işaret etti. Sesinde sinirli bir sitem vardı.

-"Tanıtayım. Canını kurtaran adam. Yani ben."

Kadın ayaklanırken şoku yeni atlatmış gibi, spor giyinimindeki tozu silkmeye çalışıyordu. Durgun bir ses tonuyla –"Özür dilerim." Dedi. –"Ben bir an.. Ne olduğunu anlamadım. O tekme sadece korunma iç güdüsünün eseri. Beni yanlış anlama."

Renan yaptığının farkında değildi. Pamir, onun sesindeki mahcubiyeti sezdi ve bir elini, çocuk sırtı sıvazlar gibi omzuna koydu. Sesini yine alaycı bir dille büzüştürmüştü.

-"Tamam, tamam affettim ama bir daha olmasın."

Az önce utangaç bakışlarla hayatını kurtaran adama attığı tekmeyi kendisine yakıştıramayan Renan' ın yüzünde şimdi kayıtsızlık vardı.

-"Ah! Bu durumdayken bile dalga geçiyorsun. Suyunu çıkarma istersen."

Pamir cevap vermek için ağzını açmıştı ki arkalarından yükselen ses onları kendine getirdi.

-"Beni de düşündüğünüz için teşekkürler çocuklar."

Bu defa ikisi de mahcup bir ifadeyle arkalarına dönmüşlerdi.

-"Özür dileriz hocam."

Gabriel bir şekilde ayağa kalkmıştı. Yaşına rağmen vücuduna bakan bir karakter olmasının avantajı... Ancak yüzü yerdeydi. Gözleri zeminde geziniyordu.

Sert esen rüzgarın şiddetli sesine inat, giderek azalan toz bulutunun arasında 'yıkılmadım, ayaktayım' imajı veren profesörün baktığı yere yüzlerini çevirdiler. Az önce patlayan ve paramparça olan kutuya...

Daha doğrusu olmayan bir kutuya... Kaybolmuştu.

Profesör Gabriel, meraklı bakışlarla çevreyi incelerken kutuyu arıyordu. Burada olmalıydı. Diğer çalışanlar onlardan oldukça uzak olduğundan balon patlaması gibi çıkan sesin onlara tesir etmeyeceğini düşündü. Görünen o ki sesi duyan bir kişi bile yoktu. Çoğu omzundaki bir yüz havlusuyla- sıcağın derideki ter etkilerini giderme havlusu- işlerine devam ediyordu. Saçılan parçalardan canını kurtardığına şükür etse de öfkeli bir ses tonuyla sordu. Siniri, ilginç buluşlarının bir anda ortadan yok olmasının eseriydi.

-"Nereye gitti bu lanet olası kutu."

-"Göremedik hocam. Acaba içi boş muydu.?"

-"Sanmam. Tahminimce sık kullanılmayan ve benim de ilk kez gördüğüm, yoğun oksijenle açılan kilit sisteminin kullanıldığı bir kutunun boş olması aklıma gelecek en son şey."

Renan' ın tiz ve heyecanlı sesiyle tekrar kendilerine geldiler.

-"Ortada bir kutu yok Profesör ama sanırım içindekileri şuanda görüyorum."

-"Nerede?"

Bakışlarını sabitlediği yeri işaret etti.

-"İşte orada."

Renan' ın gösterdiği yer, toprağın içinde parlamaya devam eden iri iskeletin bulunduğu alandı. Kemik yığını, anlaşılması güç bir şekle sahip olsa da az önce kutu çıkarılırken kırılan kopan parmak kemiklerinin bulunduğu yerde, koyu renkli ama mavi bir ışık saçan iki küçük, üçgen taş vardı.

-"Çok garip çocuklar."

-"Ne yapmamız gerektiğini bir türlü anlayamadım. Bir girdâba kapılmış gibi suyun akışına doğru ilerliyoruz sanki."

Onu başıyla onaylayan Pamir hocasına dönerek –" İskeletin şovu, buraya kadar mıydı sizce hocam" dedi.

Gabriel, içindeki adrenalinin soğumasını istemiyordu. Az önce yaşadıkları normal bir olay değildi. Göbeklitepe' nin ortasında, boyutları normal insan kemiklerinden daha iri büyüklükte tap taze bir iskelet bulmuşlardı. Ve ellerinin arasında sıkıca tuttuğu bir kara kutu... Burada bitmemeliydi. Üçgen taşlara elini uzatırken mırıldandı.

-"Sanmıyorum Pamir, hiç sanmıyorum."

MİLATTAN ÖNCE (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin