Aşk, insanın karşılaştığı en güzel ama en gizemli şeylerden biri olmalı.
Son günlerde Kate 'de birkaç değişiklik vardı. Sürekli gülümsüyor ve mutlulukla işine devam ediyordu. Rosa da pek bir sakindi . Jack 'e gelecek olursak o halen, karşısına çıkan yakışıklı adamı merak ediyordu. Sinir küpüne de bakın, aman dikkat edin de yeniden kudurmasın, Kate yüzünden.
-Kate, neredesin? Sabahtan beri seni arıyorum.
-Üzgünüm Bay Jackson ama bana adımla hitap edebileceğiniz bir durum göremiyorum ortada. Lütfen mesafemizi koruyalım.
-Hepsi o herif yüzünden değil mi? Şuna da bak, nasıl değişmişsin?
-(Kate hafifçe gülümsemekle yetindi)
Rose odaya girdiğinde , Jack hızla odadan çıktı, kapıyı çarparak. Koridorda yürüyorken çıkardığı sesler ve bağırışlar halen duyulabiliyordu. Fazla mı öfkeli?
-Ne olmuş yine buna? Ah, paylaşılamıyorsun galiba. Ben de gençlik zamanlarımdayken öyleydim. Mahallemden bir geçerdim , bütün delikanlılar bana bakardı. İltifat üstüne iltifat..
-Bayan Rose, iyi misiniz? Buraya sizin anılarınızı paylaşmak için gelmedim. Cidden herkese bir haller oluyor bugünlerde..İkisi de kahkaha attıktan sonra, dosyaları incelemeye koyuldular. Biraz uzun bir süreden sonra kendilerini koltuğa zar zor atabildiler.
-Ahh, Bayan Rose cidden kim bu JEON JUNGKOOK? Tüm dosyaları inceledik ama Bay Karanlık olduğuna dair kesin bir kanıt yok. Şu saatten sonra onu bulsak bile kanıt yetersizliğinden hapse atamayız. Geçen gün yazdığı notta da, bıçakta da, araştırma ekibi hiçbir parmak izi bulamadı. "Yani herkes oraya gidip , o notu ondan sonra oraya koyabilir." ifadesi oraya çıkıyor. Mahkeme de aynı görüşte; suçlu ama parmak izi yok. Ne yapacağız biz?
-Belki de bize verdiği ipucundan yararlanmalıyız. Neydi şu , hah,buldum ;" Gölgeler nereyi daha çok sever ya da güneşin doğduğu ama karanlığın dinmediği yer mi demeliyim."
-Bu ne demek, yeter artık bıktım..
-Aklıma bir şeyler geliyor ama.. Dur bakalım; bahsedilen yerde güneş doğuyormuş, yani bu herhangi bir yer olabilir. Gece de dinmiyormuş; aynı bizim buradaki "Çiçekli Park" a benziyor. Değil mi? Hani orada da güneşin doğduğu anlaşılıyor ama üzerindeki duvar yüzünden hep karanlık kalıyor ya..
-Haklısınız!! Nasıl düşünüverdiniz?
-Durun canım, belki de yanlıştır. Tahmindi sonuçta.
-Hayır, eminim. Burada başka öyle bir yer yok. Şehri mesken tuttuğunu da yazmıştı. O zaman kesinlikle orası.
- Yaşasın!! Sonunda çözdük.
-Evet.. Bayan Rosa?
-Efendim?
-Sizce biz yakın mıyız?
-(anlamsızca bakışlar atarak) Tabi ki, abla ve kardeş gibiyiz. Neden?
-Güzel. Sence aşk nedir?
-Aşk, bilmem ama bildiğim kesin bir şey var. Sen ona aşıksın, değil mi?
-Ha-Hayır , ne alaka ? Hem Kırmızı dosya nerede, ah ,yine mi yere düşürdüm?
-Bak sennn, nasılda konuyu değiştiriyorsun. Ne yapacağım seninle, çok fena aşık olmuşsun sen.
Tüm şakalaşma ve dosya konuşmaları bitince,Çiçekli Bahçe'nin yolunu tuttular . Jack hala ortalıkta gözükmüyordu. Nerede olduğunu kimse bilmiyordu,(yazar dışında).Yolda giderlerken saat 18.30'du. Hava da pek karanlık değildi. Rüzgar da biraz sert esiyordu doğrusu. Sonunda bahçeye geldiler. Burası halk için yapılmış, muazzam bir yerdi. Güller, laleler ve daha nice çiçekler..
-Aman Tanrım! Burası çok güzel.. Değil mi, Bayan Rose?
-Haklısın canım, çok güzel.
-Peki, nerede bizim küçük katilimiz?
-Küçük mü? Resmen dalga geçiyorsun benimle..
-Just Kidding
-İyi bakalım, yürü.
Sonunda bir çığlık duydular. Bir erkeğin sesiydi bu. Korkunç derecede kararan hava, onların daha da ürpermesine neden oldu. Hiçbir şey yapamadılar...
-B-Bayan Rose, ben korkuyorum doğrusu.
-.....
-Bayan Rose?
-.....
Kate arkasını döndü yavaşça ,Rose yerinde değildi. Daha da kötüsü kararan hava yüzünden hiçbir şey göremiyordu ve bir katil ile aynı yerde olmanın korkusunu, en derinden hissediyordu. Korkmakla kalmak istemedi. Telefonunun ışığını açtı ve çıkış kapısını aramaya başladı. Görevlinin sesini duydu.
-PARDON!!KİMSE VAR MI BURADA?
-..............
-Kahretsin duymadı.
Görevli kişi en son anahtarlarıyla kapıyı kilitleyip, dışarı çıktı.
-Gitti.. Ne yapacağım ben? Mükemmel
Yavaşça yere çöktü ve ağlamaya başladı. Umutsuzluk dört bir yanını kaplamıştı. Bıkmıştı artık bu işten de. Sonunda çöküş anını yaşıyordu.
Derken birden bir el hissetti omzunda. Kafasını kaldırmadı, kaldıramadı. Bir süre sonra;
-Lütfen, lütfen.. Ölmek istemiyorum, daha yaşayacak günlerim var,daha 20 yaşındayım..
-Efendim?
-S-Sen..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Brutal Shadow- (was End)
RomanceÇıkmaz sokaklardan birinden yükselen acı çığlığın ardından, yere soğuk bir ceset daha düştü . Ve yüzünde belirgin bir ciddiyetle, ufak ıslıklarla ,hızlı adımlarla , oradan uzaklaşan karanlık bir gölge göründü... Bu polisiye ve aşk romanına dayanabi...