9.Bölüm"YitirmedenSevmek,Sevebilmek..."

1.8K 160 38
                                    

Merhaba... İyi akşamlar canlar...:) Ben annemi çok özledim,çok özlüyorum bu aralar. Onu her özlediğimde Derya yazıyorum nasıl oluyorsa... Yazınca da eklemeden duramıyorum. Medyaya eklediğim müzikle okumanızı tavsiye ediyor ve gidiyorum. Keyifli okumalar canlar... :)


"Senin bir adın aşk, bir adın hayattır..."

Nazım Hikmet

'Oğuz'dan'


Yanımızda olmadan,yanımızda olmasına gerek olmadan yüreğe düşen sevdalar olurdu. Üstelik öyle bir kazınırdı ki yüreğe anlamazdınız...Yıllar belki de aylar geçerdi. Anlamsız bir anda birden bire aklınıza düşerdi...

Gülümserdiniz...

Gülümsetirdi...

Yüzünü bilmenize bile gerek olmazdı mesela..Kızdığında nasıl görünüyor? Ya da kızardığında yanakları,gözlerini mi kaçırıyor yoksa başını mı eğiyor? Gerek yoktu böyle ince tefferruatlara... Gerçekten sevdaysa teferruattı zaten...

"Oğuz,kalk hadi oğlum..."

Annemin sesiyle yataktan çıktım. Ona kırgındım. Öyle bir yeri kırmıştı ki içimde nasıl birleştireceğimi bilmediğim bir yerler param parçaydı. Hızlıca evdeki işlerimi halledip kapıya yöneldim çıkacakken arkamdan sesini duydum.

"Bir gün bana teşekkür edeceksin."

Başımı eğip derin bir nefes koyverdim. Yüzümde, içimde acıyan yeri bastırırcasına bir gülümsemeyle anneme döndüm.Aklıma Derya'mın söyledikleri geldi nedensizce...

'Oğuz demişti;

İnsan insanı kendisinden tanır evlat... O nasıl sevildiyse öyle sever... Nasıl nefret edildiyse öyle nefret eder... Öyle ya insan insanın aynasıdır aslında. Bakmasını,sırrının arkasını görebilen insandan daha güzel ayna yoktur..İş ki görmek iste...İş ki duymak iste...

Sen ne yaparsan yap en sevdiğin bile olsa yanlıştaysa ve sen uyardığın,yapma dediğinde bile gidiyorsa o yanlışa durdurma sakın. Bırak yapsın yapmak istediğini...Yanında ol..Sessiz ol..sadece sev sadece anla..Ve bir gün gelirse yara içinde sar,sarmala ama asla deme ben demiştim diye..Çünkü o ana kadar yaşadıkları onu olduğu kişi yapacak olan... Sen sadece sevebilirsin sonsuz kere,sonsuza kadar...'

"Geç gelirim anne."

Tam dışarı adımımı atmıştım ki yeniden yeniden ciğerlerimi dağladı annem...

"O ipsiz sapsız adamla daha ne kadar geçireceksin zamanını. Onunla kaybettiğin zamanın telafisi olmayacak biliyorsun değil mi Oğuz? Tıp fakültesine gitmeni istedik babanla ama sen öğretmen olacağım diye tutturdun. Bilmiyorum mu sanıyorsun neden öğretmen olmak istediğini?"

Hani bir yeriniz kesilirdi ya... İlk acı anı sizi hırpalasa da geçeceğine olan inancınız acıyı hafifletirdi. Ta ki o kesik yere dokunana ya da başka bir şey değene kadar... O yara her darbe aldığında sanki ilk defasında ki kadar acırdı.

Hatta daha fazla acırdı...

Ve bazı yaralar durmadan kanardı...

Oluk oluk...

Kabuk tutmazdı.

Ensemi ovdum. Anneme döndüm.

"Evlatlık olmadığıma eminsin değil mi anne?"

Annem şaşırdı. Ve hatta dondu. Ben annemi incitmek istemiyordum. Çünkü annemi çok seviyordum.

Çünkü o anneydi...

Uçurtmalar - Kabadayı Serisi (4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin