2. BÖLÜM

145 10 3
                                    


Hala kapıda dikiliyordum. Bakışları beni korkutuyordu. Ne o çekilmek için bir harekette bulunuyordu ne de ben içeri girmek için. Bir süre daha baktıktan sonra kapıda kenara çekildi. Bıraktığı yer o kadar dardı ki eğer oradan geçersem kesinlikle vücutlarımız arasında temas olacaktı. Ben bunu istemiyordum. Eğer öyle bir şey olursa etkisinden günlerce çıkamazdım. Boş bıraktığı alana baktım ve tükürür gibi konuştum.

"Çekilirsen eğer içeri gireceğim." bıyık altından gülmeye başladı. Daha sonra tam olarak çekildi. İçeri girdikten sonra hesap sormaya başladı.

"Bu saate kadar neredeydin?" diye başladı. Umursamadan dar koridorda yürümeye devam ettim.

"Bu saate kadar neredeydin dedim sana." odama doğru yürürken birden bileğimi tutup sıkmaya başladı. Hayır hayır olamaz. Ne olur bana dokunmuş olmasın. Dayanamıyorum. Dokunduğu yere sanki bıçak saplıyorlardı. Canım yanıyordu. Hemen arkamı dönüp bileğimi ondan sertçe çektim.

"Sen ne cüretle bana dokunursun!" diye bağırdım. Ve sesime hakim olma gereksinimi duymadan sözlerime devam ettim.

"Sen kimsin de bana hesap soruyorsun?! Ha cevap ver ne hakla bunu yapıyorsun. Sanane benim hangi saatte, nerede, ne yaptığımdan? Senin benim hayatımda hiçbir yerin yok. Bu yüzden benim üstümde hak sahibi değilsin!" diyerek sustum. Bana bakıyordu yaptığı tek şey bakmaktı.

"Ben senin babanım. Tabi ki hesap sorarım okulun saat dörtte bitiyor. Saat beş buçuk. Madem geç geleceksin haber vermek zorundasın. Endişelendim senin için." dedikleriyle kahkahayla gülmeye başladım. Baba mı demişti o?

"Baba mı? Güldürme beni, senden baba olur mu sanıyorsun? Senden anca şerefsiz olur. Ek olarak benim için endişeleniyorsan benden uzak dur hayatımdan defol. Sırf küçüktüm diye yaşananları unuttuğumu mu sanıyorsun?" bu dediğimle sinirlendi. Bakışlarında yanan alevleri görüyordum resmen. Ne olduğunu anlayamadan beni duvara yapıştırdı. Bütün vücudum ile temas halindeydi. Ben hala şoku atlatamazken o dudaklarıma doğru yaklaşıyordu. Korkudan ağlamaya başladım. Bana zarar verecekti ona karşı kendimi savunamazdım. Ama ne olursa olsun kendimi bırakamazdım, elimden ne geliyorsa yapmalıydım. Onu duvardan destek alarak tüm gücümle itmeye çalıştım. Karşı duvara hafifçe çarptı. Bunu fırsat bilip odama koşmaya başladım. Arkamdaki adım seslerini çok iyi duyuyordum.

Odaya girdiğim gibi kapıyı kapatıp kilitlemeye çalıştım. Elimi kilide atmıştım ki kapının kolu eğildi ve itilmeye başlandı. Gücüm ona yetmezdi. Ama yapmak zorundaydım. Bir ayağımı kapının önüne sabitleyip bir yandan da omuzumla kapıyı itiyordum. Sonunda kilitleyebilmiştim. Üç veya dört defa kilidi çevirdim. Hızlı hızlı nefes almaya başlamıştım. Kapı kırılacak gibi vurulmaya başlandı. Gücü karşısında şaşkınlığa uğradım resmen. Kilitli olsa da kapıya vurmaya devam ediyordu ve kilit bölümünden yukarısı her vuruşunda aralanıyordu. Ahşap kapıyı kırmasından korkuyordum.

"Aç kapıyı! Elimden kurtulacağını mı sanıyorsun?! Sen benimsin. Benden kurtuluşun yok, şimdi saklanmış olabilirsin ama vazgeçmeyeceğim . Anladın mı beni? Anladın mı güzel kızım?" son cümlesini o kadar sakin söylemişti ki kanım çekildi resmen. Gittiğini düşünüp rahatlayacaktım ki birden kapıya bir kez vurdu. Yerimde sıçradım. Odada bulduğum eşyaları kapının önüne dizmeye başladım. Bir yandan da gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Dayanamıyorum. Ben nasıl yaşayacaktım bu evde.

Yatağıma gidip korka korka ağlamaya devam ettim. Keşke şuan yanımda biri olsaydı. Beni sımsıkı sarıp bu adamın yaklaşmasına engel olacak biri. O kadar ihtiyacım vardı ki bu bilinmez kişiye.

Gözyaşlarım azalmaya başlayınca üzerimdeki rahatsız kıyafetleri çıkarıp pijama takımımı giydim. Bu saatten sonra odadan çıkmak istediğime emin değildim. Bu yüzden uyuma kararı alıp yatağa girdim. Tam uykuya dalmak üzereydim ki zil çaldı. Sesleri dinledim. Annem gelmişti belli ki ve derinden gelen konuşmalara odaklandım.

ROTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin