"Naber çocuklar?"
Masadaki eğlenceli sohbet gelen kişiyle bölündü ve herkes ciddiyetle o yöne döndü. Tanıyamadığım sesin sahibine döndüğümde tüm vücudumdan bir titreme geçti. Yutkundum, bana bakan zümrüt yeşili gözlerine baktım. Yapabildiğim tek şey yutkunmaktı. Ne bağırıp çağırıyordum ne de kaçabiliyor. Titreyerek ona baktığımı fark edince kafasını Alparslan'a çevirip gülümsedi.
"Kuzenine hoşgeldin demeyecek misin?" diyerek kollarını açtı. Alparslan üstündeki şoku atlatıp ayağa kalktıktan sonra ona sıkıca sarıldı. Kısa sarılmalarından sonra Alparslan yan masadan bir sandalye çekip oturmasını sağladı.
"Hoşgeldin, hayırdır hangi rüzgar attı seni buralara?" diye konuştu. Sessiz çocuk gitmişti resmen. Mutluluğunu hissedebiliyordum. Masaya göz gezdirdiğimde diğerlerinin de ondan bir farkı yoktu. Herkes tanıyordu onu.
"Biliyorsun okul değiştirdim. Bizimkilerde son sene diye bir süre gitmemem için okuldan izin aldı. Bende sizi ziyarete geleyim dedim." diyerek sırıttı. Bana kaçamak bakışlar atıyordu. Burnum sızlamaya başladı. Ağlamak üzereydim. Burada olmaz kendimi tutmam lazım. Ben bu düşüncelerle boğuşurken herkes konuşmaya başlamıştı.
"İyi yapmışsın Batuhan. Kendini özlettin valla." diyerek kıkırdadı Defne. Bakışlarımı ona çevirdim. O da bana baktı. Ve aydınlanmış gibi gözlerini ben ve Batuhan arasında gezdirdi.
"Siz tanışmıyordunuz değil mi? Batuhan bu Gökçe okulumuza yeni geldi. Gökçe bu da Batuhan kendisi bizim çocukluk arkadaşımızdır. Alparslan'ın da kuzeni." dedi. Onu tanımıyormuş gibi davranmalıydım. Eğer bir şeyi belli edersem bir problem olduğunu anlarlardı. Bu istediğim son şey bile değildi. Yüzüme yine o yapmacık gülümsememi yerleştirip zorlanarak elimi uzattım.
"Memnun oldum." dedim. Kurduğum cümle ile kaşlarını kaldırdı daha sonra yandan bir gülüş sergileyip kafasını eğdi. Amacımı anlamıştı. İçimden bunu bozmaması için dua ederken elimi bir sıcaklık kapladı. Ona odaklandım. Elimi hafifçe sıkıp bıraktı.
"Bende memnun oldum." diyerek gülümsedi. Önüme döndüm tekrar. Belli etmemeye çalışsam da durgunlaşmıştım ve bu Defne'nin dikkatini çekmişti. Dirseği ile dürtükledi. Ona baktığımda 'Ne oldu?' dercesine göz kırptı. Kulağına yaklaşıp fısıldadım.
"Buradan gidebilir miyiz iyi hissetmiyorum." dedim. Kaşlarını çatarak aynı şekilde konuştu.
"Hasta mısın?" dedi. Eve gitmek istiyordum. Batuhan'dan uzak neresi varsa oraya gitmek istiyordum, bakışları beni boğuyordu. Karnım ağrımaya başladı. Şuan stres altında olduğum için karnım ağrımaya başlamış olmalıydı. Tekrar Defne'ye odaklandım.
"Karnım ağrıyor eve gitmek istiyorum." dedim.
"Glutenli bir şey mi yedin? Hastaneye gidelim mi?" diye sordu. Kafamı iki yana salladım.
"Hayır gerek yok eve gidip dinlensem geçer." diyerek hafifçe gülümsedim.
"Tamam o zaman bende geliyorum." dedi ve diğerlerine döndü.
"Biz kalkıyoruz sonra görüşürüz tekrar." diyerek eşyalarını topladı. Bende aynı anda ayağa kalkıp çantamı sırtıma attım.
"Hayırdır ne oldu? Birlikte giderdik." diyerek atladı Mert. Gülümsedim. O sırada Defne kasaya gitmişti.
"Karnım ağrıyor eve gideceğim." dedim. Alparslan oturduğu yerde dikleşti.
"Hastaneye götürelim mi?" dedi. Cümlesini bitirdiğinde Batuhan hafifçe kaş çatıp ona baktı.
"Teşekkür ederim ama gerek yok eve gitmem yeterli olur." dedim. Ayağa kalkınca kaşlarımı çattım.
"Tamam, o zaman ben götüreyim." dedi ve masada duran telefonunu ve arabasının anahtarını aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROTA
Roman pour AdolescentsKüçüklüğünden beri öz babanın tacizine maruz kalıp bunu kimseye anlatamamak nedir bilir misin? Canını uğrunda feda edebileceğin annenin, bu sapığın gerçek yüzünü göremeyip hala ona derin bir aşkla bağlı olması peki? Yardım çığlığımı bu sefer duyabil...