sonunda bu yorucu kışın da sonu
gelmişti,karlar erimeye başlamış ve
çiçekler göğe baş kaldırır gibi
karların arasından çıkmıştı.Jeaques şehrinde kış zor geçmişti.
şehirdeki çoğu insan tarımla
uğraşıyordu bu yüzden kış boyunca
herhangi bir bitki ekemediler fakat onlardan daha da zor durumda olan
birileri vardı.12 yaşında bir çocuk yırtık ve yamalı bir kıyafet içerisinde bir çift mezarın başında oturmuş ağlıyordu.
annesi ve babası Jeaques şehrinin yakınındaki bir köyde istikamet etmekteydi bu soğuk ve yorucu kışın ayazına karşı ailesinin güçsüz köylü bedenleri dayanamamıştı.
soğuktan donarak öldüler...
Çocukları üşümesin diye evlerindeki tek battaniye'yi oğullarına vermişlerdi kei'ye.
Kei pişmanlık hissediyordu annesinin ve babasının ölümünden kendini sorumlu tutuyordu.
"eğer o battaniye'yi bana vermeselerdi..."
Sessizce ağlamaya devam ederken babasının ölmeden kısa bir sure önce söylediklerini hatırladı.
"Kei ağlama dik dur Annen ve ben daha iyi bir yere gideceğiz seni burada bırakmak zorundayız sakın üzülme seni öbür taraftan izliyor olacağız her başarında biz de sevineceğiz her mutsuzluğunda yanında olacağız o yüzden bizim için dik durmalısın ve güçlü olmalısın bencillik ettiğim için özür dilerim fakat sana güveniyorum oğlum."
Kei sakinleşti mezarların başından kalktı ve gözünü silip evine doğru yola çıktı.
Mezar köyün çıkışında olduğu için evine varması biraz zaman aldı.
Evinin kapısına bakarken tekrar ağlamaya başladı daha geçen hafta annesi bu kapıda onu karşılıyor babası güler yüzle oturup ona el sallıyordu.
Evin içine yavaş adımlarla ilerledi
Her baktığı yerde bir anısı vardı eğlendiği,üzüldüğü,sinirlendiği ve acı çektiği.
Duygularına daha fazla hakim olamayarak evin ortasında bayıldı.2 gün sonra gözlerini açtığında karşısında evinin tavanını bulamadı onun yerine simsiyah bir dünya karşısındaydı heryer ve her şey simsiyahtı
vücudunu hissedemiyordu.Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordu fakat bir zaman sonra küçük de olsa bir ışık görmüştü ve ışık gitgide büyüyordu
aniden gözleri acımaya başladı vücudunu bile hissedemediği bu yerde gözlerinin acısını hissedebilmişti.Beklemediği bir şekilde gözleri karanlıktan ve ışıktan farklı bir şey görmeye başladı.
Yaşlı,beyaz saçlı ve uzun sakallı 70li yaşlarda görünen bir adam lotus poziyonunda* oturup kendisine bakmaktaydı.
"Seni küçük insancık demek huzuruma çıkacak kadar cesaretlisin!"
kei titremeye başladı çünkü karşısındaki adamın yüceliği karşısında sakin kalamıyordu.
"Ne oldu velet dondun kaldın."
kei kendini cevap vermeye zorladı
"e..efendim be...ben bilmiyorum özür dilerim."
Kei dik durmaya çalıştı çünkü kimseye karşı boyun eğmek istemiyordu.
Yaşlı adam gözlerini çocuğun üzerine dikti çocuk çok titrek ve korkak görünüyordu ama gözlerinde bitmek bilmeyen bir azim vardı ve bu onun hoşuna gitmişti.
"hey çocuk sana bir hediye vereceğim azmin hoşuma gitti" yaşlı adam elini salladı ve keinin omzunda savaşan iki ejderha dövmesi oluştu.
Kei daha ne olduğunu bile anlayamadan odasında tekrar uyandı hala gördüğü rüyanın etkisinde'ydi kolları ve bacakları uyuşmuştu.
Üstünü ve başını kontrol ederken aniden boynunda bir soğukluk hissetti ve boynuna baktı mavi ve kırmızı renklerinde olan ve savaşan iki ejderha dövmesi hala orada duruyordu yaşlı adamın dediklerini hatırladı biraz üstüne kafa yordu fakat dövmenin ne işe yaradığını anlayamadı o da şimdilik umursamamaya karar verdi.
Artık bu evde yaşayabileceğini düşünmediğinden evdeki tüm parayı alıp yola koyuldu.
Nereye gittiğini kendisi de bilmiyordu artık gidebileceği hicbir yeri yoktu.
Annesi ve babası yeni öldüğünden ruhsal durumu dengeli değildi hala kafası bulanıktı kendini bu duygu bataklığından kurtarmıyordu ve soğuktan etkilenen küçük bedeni titriyordu.
Gözü kararmaya başladı,dengesi bozuldu ve uçurumdan aşağı düşmeye başladı.
Sonunun geldiğini anlamıştı hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti.
Annesi,Babası,köylüler ve sevdiği kız köy yaşlısının torunu freya
Artık hiçbirinin önemi yoktu sonunda ağlamaya başladı.Henüz 12 yaşındayken ölecekti
Gözlerini kapattı ve ölümü beklemeye başladı.Şaşırdı hala vücudunu hissedebiliyordu
ne olduğuna anlam veremedi gözlerini açtı ve etrafına bakındı.artık uçurumdan düşmüyordu büyük bir dağın tepesindeydi ve karşısında orman vardı ormana doğru baktı.
Çeşit çeşit renkte ağaçlar,bitkiler ve hayvanlar vardı.
Kafası iyice karışmıştı çünkü daha önce dünyada bu tarzda ağaç,bitki ve hayvanların olduğunu ne duymuştu ne de görmüştü.
Buradaki hayvanların boyları en az 2 metre ağaçlar ise gökyüzüne baş kaldırırmışçasına uzundu.
Şaşkınlıktan kurtulup
Ellerine baktı ama daha da şaşırdı çünkü bu eller onun değildi 18 yaşlarında bir insanın elleriydi!-----------------------------------------------
1-Lotus pozisyonu: meditasyon pozisyonu bizim bağdaş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sore O Yame Nasai
FantasyAcılarından yeniden doğmuş bir insanın güçlenme yolundaki macerasına eşlik edin!