Akşam olmuştu. Uyuyacak bir yer bulmalıydık. Ayrıca çantamızdaki azıklar bize yetmeyecekti.
"Şimdi ne yapacağız? Ya biz uyurken bizi öldürürlerse?"
"Merak etme. Bir şey olmayacak. Sen de azıcık cesaretli olsan diyorum?"
"Ben cesaretli biri değilim ki. Nasıl yapayım?"
"İçinde o potansiyel var. İnan bana, bunu görebiliyorum."
Başını eğip gülümsemişti. Bende yalan söylemiyordum. Gerçekten yapabilirdi fakat... Ah ne biliyim? Sanki en sona saklar gibi bir hâli vardı?
Karanlık çökmeden bir mağara bulduk ve oraya girdik. Dar bir yerdi ve tek kişinin kalabileceği bir genişliği vardı.
"Hoseok sen git uyu. Ben gözetmenlik yapacağım."
"Olmaz! Gündüz daha çok lâzım olacaksın. O zaman ne yapacağız?"
"Sen beni sadece seni koruyan biri olarak mı görüyorsun!? Ben seni arkadaş olarak görmeye başlamıştım!"
Hoseok
Tabii ki onu öyle görmüyordum ama nasıl açıklayacağımı da bilmiyordum. Arayı bozmak istemiyordum da.
Yumin
"Git uyu. Birdaha uyarmayacağım."
Oflayarak mağaraya girdi. Ben de mağarayı kolayca gözetleyebileceğim yüksek bir yere çıktım. Ne kadar dayanırdım bilmiyordum. Daha önce tam bir gün uyumamışlığım vardı fakat burda gözlem de yapmam gerekiyordu.
Güneşin ışıkları yeni yeni kendini gösteriyordu. Gözlerimi ağır ağır açıp kapattım. Sanırım 1-2 saatliğine kestirmiştim. Uzaktan birisini gördüm. Buraya doğru geliyordu. Hoseok'u bulmasına izin veremezdim. Mağaranın önüne gelince tetiği çektim. Oku serbest bırakıp önü öldürmüştüm. Hoseok esneyerek çıkacaktı ki cesedi görmesiyle bağırıp içeri geri kaçtı.
"Aah! Kanı buraya akıyor!"
Bu sefer de koşarak mağaradan çıkmıştı. Göz devirip indim. Ayağım biraz sızlamıştı sadece.
"Bu kadar korkak olma! Onu vurmasaydım gelip seni bulacaktı ve belki de öldürecekti?"
"Teşekkür ederim. Ama sen de iyi görünmüyorsun. Uyumalısın."
"Ben iyiyim."
Üzgün bir şekilde bana baktı. Sanırım iyiliğimi istiyordu. Bakışlarımı başka yere çektim.
"Hadi yayını ve çantayı al da gidelim buradan."
Artık kendi ayakları üzerinde durmalıydı. Yürümeye başladık. Açık bir araziye gelmiştik. Hoseok hiçbir şey yokmuş gibi ilerleyecekti ki onu durdurdum.
"Sessiz ol ve beni takip et."
Buralarda tuzak olabileceğini düşünüyordum. İster oyuncular ister yapımcılar kursun. İnsanların sağı solu belli olmuyordu. Yerden bir taş alıp açık araziye attım. Birden patlayan bombayla geri çekildim.
"Vay be! Nasıl da bilemedik!? Meğersem burda hep mayınlar varmış!"
"Biz değil sen. Ben tahmin ettim. Artık burdan geçemeyiz. Ormanlık alandan devam etmeliyiz."
Ormana girip ilerlemeye devam ettik. Amacım diğerlerini de bulup öldürmek ve kazanmaktı. Duyduğum karın guruldamasıyla Hoseok'a döndüm.
"Çok mu acıktın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Survivor~JHS~
Fanfiction"İnsanların bazıları hayatını nasıl güzel yaşayacaklarını planlarken bazıları ise sadece hayatta kalmaya çalışıyor... Burası Survivor ve ben, bazı insanların peşinde koşmaktan bıktm..." Sadist bir kız ve asil bir erkek. İkisi de Survivor'a farklı n...