Düzgün ve şık kıyafetler ile atılan konuma gelmişlerdi. Esmer olan karşısında ki renksiz eve baktı. Modern bir havası vardı ve bunu çoktan sevmişti. Yanında ki tavşana benzeyen ise tam tersine burayı kasvetli bulmuştu. Kapıyı çalıp beklemeye başladılar.
Çalan kapı ile sarı saçlı hemen koşmaya başladı. Hyungu arkasından onu uyarsa bile dinlemiyor ve son hız kapıya gitmeye devam etti. Ulaştığı kapının yanında ki duvarla bütün boy aynasından üzerini ve saçlarını düzeltti. Kapıyı açmak için uyuşuk hyungunun yanına gelmesini bekledi ve o gelir gelmez kapıyı açtı.
Karşısında ki şık giyimli, sevimli gülüşlü esmere ve tepeden tırnağa sevimli olan kardeşine baktı. "Hoşgeldiniz!"
Neşeyle şakıyıp kenara çekildi ve eve girmelerini bekledi. Yoongi misafirleri selamlarken Jimin'de bir değişiklik olduğunu fark etmişti. O üniversiteye kabul edildiğinde bile bu kadar heyecanlı görünmüyordu.
Hep birlikte salon ve mutfağın ortasında bulunan yemek masasına yerleştiler. Taehyung'un tam tahmin ettiği gibi ev gri, beyaz ve siyah mobilyalar ile modern bir hava veriyordu. Jungkook bundan rahatsız olmuştu. Salonu süzen gözleri mutfağı bulurken gülümsedi. Mutfak salonun aksine pastel tonların en yumuşaklarıyla bezenmiş, etrafa parıltılar saçan renklerle daha da hareketli bir görüntü kazanmıştı.
Jimin, Yoongi'nin hemen yanına, Taehyung'un karşısına oturdu. Bu onun daha çok heyevanlanmasına neden olmuştu. O çocuktan hoşlanmıştı. "Başlayın lütfen."
Yoongi nazik bir şekilde misafirleri yönlendirip Jimin'in dürttü. Küçüğü dikkatini toplayaınca beyaz tenli tekrar önüne döndü. Tavşan dişli çocuk kendisine bakarak gülümsüyordu. "Hyung! Kediye benziyorsun!"
Heyecanla bağıran gence karşın Taehyung içtiği suda boğulma tehlikesi atlatmıştı. Samimi konuşması iyi bir şey değildi. Öyle değil mi? "Ah. Jungkook, saygılı bir şekilde konuş lütfen. O'nun adına üzgünüm."
Ev sahiplerine mahcup bir gülüş atıp başını eğen esmere hayranlıkla baktı Jimin. Bu kadar mütevazı olmadı hoşuna gitmişti. Bu sırada beyaz tenli konuşuyordu. "Hayır, hayır. Sorun yok. Beni yakın görmesi hoşuma gitti. Resmiyete gerek yok."
Tavşan çocuğun yediği azar yüzünden düşen yüzü, beyaz tenli kedinin konuşması ile düzelmişti. Tekrar kocaman gülümserken Yoongi'ye bakıp sevimlice gözlerini kırpıştırdı. "Hyung! Hyung! Gerçekten kediye benziyorsun! Sizce de öyle değil mi?!"
Çocuk yine bağırarak konuştu. Heyecanını gizleyemiyordu. Masada ki herkes gülüyordu. Taehyung, kardeşinin yaramazlığından dolayı mahcup bir gülüş sergilerken Jimin, karşısında ki mahcup adamın güzelliğine gülüyordu. Yoongi gülmüyordu. Çünkü, hadi ama! O kediye benzemiyordu! "Ben kediye benzemiyorum velet. Sen tavşana benziyorsun."
Yoongi suratsız bir şekilde söyleyince, Jungkook onu sinirlendiğini düşünerek gülüşünü soldurup başını eğdi. Diğerleri koyu bir sohbete girerken küçük çocuk sadece yüzünü asıyordu. Kalbi kırılmıştı küçüğün.
*****
Kalbim kırıldı ben de Jungkook'un kalbini kırdım.
Byü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Incorret Message •vmin•
FanfictionPark Jimin, her pazartesi Vodafone'u taciz etmekten çekinmiyordu. Kim Taehyung, her gün çalıştığı ofisinde gelen saçma sapan operatör mesajlarıyla savaşmayı hiç ama hiç sevmiyordu. **Açıklama ile kitap içeriğinin alakası yoktur. Olaylar biraz fazl...