"-sonra adam ortadan kayboldu."
Peter bir kahkaha attı. İkimiz Queens sokaklarında el ele tutuşmuş yürüyor ve hayatlarımız hakkında sohbet ediyorduk. Nihayet her şey yolundaydı. Yılbaşı balosundan bu yana yaklaşık üç hafta geçmiş ve Liz Allan bile bizi rahat bırakmıştı. Hayatımda her şey iyi gidiyor ve ben sonunda kendimi tamamlanmış hissediyordum.
"Eve gitmek zorunda olduğundan emin misin?" dedi Peter beni kendine çekip başımı kolunun altına sıkıştırırken. Kolunu tutup kendimi kurtarmaya çalışırken gülüyordum. "Zorundayım. Günlerdir eve geç gidiyorum diye annemden azar işiteceğim."
"Annenin benimle olduğuna memnun olduğunu sanıyordum."
"Memnun. Yine de kızının gece yarılarına kadar sokaklarda olmasını istemiyor." Kolunun altından çıkıp durdum ve sahte bir tehditkarlıkla ona baktım. "Sen eve hep geç mi gidersin Peter Benjamin Parker?"
"Aslında evet." dedi munzur bir gülümsemeyle. "Ned ile yaptığımız legoları bitirmek bazen çok uzun sürüyor."
Omzuna vurdum. "Tam bir ineksin."
"Teşekkür ederim."
Tekrar yürümeye başladığımız sırada kaldırımda karşımızdan gelen kişi dikkatimi çekti. Gözlerimi kısarak baktığımda bunun eski komşumuz Rosie olduğunu gördüm. O da beni fark etmiş olacak ki adımlarını hızlandırdı ve yanıma ulaştığında "Bu gördüğüm küçük Mia'm mı?" diye bağırdı. Ben de Peter'in elini bırakıp ona ilerledim ve "Rosalinda!" diye seslendim. Eski dostlar olarak bir süre sarıldık.
Geri çekildiğimde "Queens'e geri döndüğünü bilmiyordum." dedim şaşkınlıkla. "Bir haftalığına annemi görmek için geldim." dedi. Ardından bakışları hala arkamda duran Peter'e kaydı. Onun orada olduğunu unuttuğum için kendimi kötü hissederek "Rosie, bu Peter." dedim. Cümlenin devamını nasıl getireceğimi bilmiyordum ancak söylemem gereken şey ağzımdan çıkmıyordu. "Arkadaşım." diye devam ettim ve Peter'in yüzündeki bakışı görür görmez pişman oldum.
Rosie samimiyetle gülümseyerek Peter'in elini sıktı. "Memnun oldum Peter. Ben Alison'ın eski komşusuyum. Al benim kardeşim gibidir." Şakayla karışık bir sitemle "Üniversiteye gittiğinden beri unuttuğun kardeşin." dedim. Rosie güldü ve beni arayacağını söyledikten sonra yanımızdan uzaklaştı.
Hiç istemediğim halde Peter ve yaptığım hatayla baş başa kalmıştım. Az önce ondan arkadaşım diye bahsetmiş olmak yeterince kötü değilmiş gibi şimdi de Peter'in gözlerindeki o hayalkırıklığıyla baş etmek zorundaydım.
Tekrar elini tutmak için uzandım ancak Peter beni istemediğini belirtir gibi ellerini kıpırdattı. Durumu kabullenerek elimi geri çektim ve yan yana yürümeye başladık. Peter elleri cebinde yürüyor ve düşünceli görünüyordu. Bir şey demeye korkuyordum çünkü sessizliği bozarsam kavga edecektik ve ben bunu istemiyordum.
Sonsuzluk gibi gelen bir süreden sonra evimin önüne geldiğimizde Peter "İyi geceler Alison." dedi ve hiç arkasına bakmadan yürümeye devam etti. Bir süre yerimde durup gidişini izlesem de sonunda dayanamayıp arkasından koşmaya başladım. Ona ulaştığımda kolunu tuttum ve bana bakmasını sağladım. "Peter." dedim çaresiz bir sesle. "Konuş benimle."
Kolunda duran elime baktı. "Alison yarın konuşalım olur mu? Kalbini kıracak bir şey söylemek istemiyorum."
Kırdığım pottan sonra bile beni düşünmesi kendimi daha da kötü hissetmem sebep oluyordu. "Hayır şimdi konuşmak istiyorum. Bana ne düşündüğünü söyle Peter, lütfen."
Derin bir nefes aldı. "Ne düşünüyorum biliyor musun? Beraber atlattığımız bunca şeye ve tüm hislerimize rağmen neden hala beni arkadaşlarına erkek arkadaşın olarak tanıtamadığını. Sen bunu söyleyebilir misin?"
Başımı iki yana salladım. Deminden beri ağlamamak için verdiğim mücadeleye rağmen birkaç damla yaş gözümden firar etmişti. Peter şefkatle yüzümü avuçları arasına aldı ve ıslak yanaklarımı parmaklarıyla sildi. "Artık benden hoşlanmıyor musun?" Sesindeki anlayış canımı acıtıyordu.
"Korkuyorum." dedim sonunda. Bunu onunla birlikte kendime de itiraf ediyordum. Ona sevgilim demek her şeyi gerçek kılacak ve ona tamamen bağlanmak olacaktı. O zaman onu kaybetmekle nasıl başa çıkacaktım?
Bacaklarımın daha fazla beni taşıyamadığını hissettiğimde kaldırıma oturdum ve yanıma oturan Peter'i izledim. Bana biraz önce sorduğu soruyu düşündüm. Ondan çok hoşlanmanın da ötesinde bir yerdeydim.
Yanıma oturduğunda başımı omzuna yasladım ve "Özür dilerim." dedim. "Aramızdaki şeye isim koymak benim için çok zor. O zaman daha büyük, daha gerçek bir şeye dönüşecek ve zamanı gelip de bittiğinde-"
Hızla bana döndü. Bu hareketiyle başımı omzundan çekmek zorunda kalmıştım. "Neden şimdiden bunu düşünüyorsun ki? Hala benimle ilgili şüphelerin mi var?"
Başımı iki yana salladım. "Her şeyin bir sonu vardır Peter."
Peter ayağa kalktı. Artık gözlerinde şefkat yerine hayalkırıklığı ve öfke vardı. "Sen sonumuzu düşünerek hareket ediyorsan hiç başlamamak daha iyi olur Alison. Hoşçakal."
Gecenin karanlığında gözden kaybolurken bir kere bile arkasına bakmadı. Yine de ben dakikalarca gidişini izledim.
🕸 🕸 🕸
Ertesi sabah Peter ile aramızdaki şeyin bitmiş olduğunu bilerek uyanmak berbattı. Kendimi tam bir enkaz gibi hissediyor, bir yandan da bu kadar kısa sürede Peter'e bağlandığım için kendime kızıyordum. Sabah kalktığımda ilk iş telefonumu kontrol etsem de hiç mesaj yoktu.
Akşama kadar aynı şeyi milyonlarca defa tekrarladığım halde Peter ne mesaj atmış, ne de aramıştı. Bu sırada ben ilişkimiz hakkında bol bol düşünmüş ve bazı kararlar almıştım. Bunları uygulamaya geçirmek için ilk iş olarak Peter'i aradım.
Merhaba ben Peter Parker, muhtemelen şu anda dünyayı kurtarıyorum o yüzden lütfen mesaj bırakın. Şaka yaptım büyük ihtimalle oyun oynuyorumdur. Bay.
Sesli mesajıyla birlikte yüzümde küçük bir gülümseme oluşsa da hemen kendime geldim ve hazırlanıp evden çıktım. Peter ile konuşmam gerekiyordu, hem de hemen.
Önce evlerine gittim ancak kimse orada değildi. May çalışıyor olmalıydı ve Peter ya beni görmemek için kapıyı açmıyordu ya da gerçekten evde yoktu. İlki olmaması için bildiğim tüm Tanrı'lara dua ettim.
Aklımda olan son yere de baktığımda Peter'in orada olacağını umuyordum. Bu ilk gerçek randevumuzda beni getirdiği apartman ve balkondu. Apartman hala inşaat halinde olduğundan hemen girdim ve hatırladığım kata çıktım. İki daireden birinin kapısı açıktı. İçeri adımımı attığımda kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Bir şekilde Peter'in burada olduğunu biliyordum.
Balkona baktığımda yanılmadığımı gördüm. Peter hala ilk geldiğimiz gündeki gibi duran yerde, battaniyelerin üzerinde oturuyor ve manzarayı izliyordu. Hiçbir şey söylemeden yanına oturdum ve ben de ayaklarımızın altındaki Queens manzarasına bakmaya başladım.
"Özür dilerim." dedim konuşacak gücü bulduğumda. "Sana erkek arkadaşım demenin sana daha çok bağlanacağım anlamına geldiğini düşündüm ve bu beni korkuttu. Dün gece öyle gittiğinde fark ettim ki ben sana zaten bağlanmışım Peter. Babasının bile terk ettiği biri olarak senin de bir gün gideceğini varsaydım hep. Ama haklıydın sonunu düşünerek bu yola çıkamam. Gelecekte bize ne olursa olsun şimdiki zamanımı seninle geçirmek istiyorum."
Ona döndüm. Hala dışarı bakıyordu. "Sen de hala izin veriyorsan kız arkadaşın olmak istiyorum Peter Benjamin Parker."
Sözümü bitirir bitirmez dudaklarımın üzerine kapanan dudaklarıyla gülümsedim. Deminden beri onu kaybetme korkusuyla atan kalbim şimdi heyecanla atıyordu. Ben de ellerimi onun ensesine kaydırdım ve öpüşüne karşılık verdim. Birkaç dakika içinde nerden geldiğini anlamadığım bir cesaretle tişörtünü çıkarıp göğsünü öpmüştüm.
Peter geri çekilip bana şaşkın gözlerle baktı ve bileklerimi tutup beni durdurdu. "Alison bunu yapmak zorunda değilsin." Onu tekrar öptüm ve içimden gelen şeyi söyledim. "Yapmak istiyorum."
Ondan sonra yaşananlar hayatımın en unutulmaz anlarıydı.
Seviştiler yani anladınız mı ben anlatamadım çünkü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Movie Lovers • Peter Parker
Fanfictionmovielover isimli film blogunun sahibi Alison bir gün beklenmedik bir mesaj alır ve kendini okulunun en popüler çocuğu Peter Parker ile garip bir ilişki içinde bulur