kızıllığın ötesi.

394 39 32
                                    

Doyoung

Kan kokusu kulübeyi sararken genç çocuk ağzını elleri ile kapattı. Vücudu titriyor, kanın metalik ve tatlı kokusu akciğerlerine doldukça midesi bulanıyordu. Dışarıdan çığlık sesleri duyuluyor olsa da, onu bulmaları an meselesi olsa da titreyen bedeni bir türlü saklandığı yerden çıkmasına izin vermiyordu. Korku bütün vücudunu ele geçirmiş, uzuvlarını işlevsiz bırakmıştı.

Öne eğildiğinde yaşlı alfanın cesedinin donuk sarılıklarını kendine bakarken buldu. Bir alfa bir sürünün baş alfasını öldürürse o sürünün liderliğine sahip olurdu. Efendi Kang öldüğüne göre, sürünün yeni lideri artık Seokmin'di ve Doyoung azıcık onu tanıdıysa kendisi için geleceğini biliyordu. Genç alfa Doyoung'u hiçbir zaman sevmemiş, onu hiçbir zaman sürülerinde istememişti. Şimdi Efendi Kang'ın onu neden çağırdığını anlamıştı. Kaçıp kendini kurtarmasını istiyordu. Öleceğini bile bile yine de Doyoung gibi küçük bir detayı hatırlayabilmişti. Yaşlı alfa, betanın hiç sahip olmadığı babasından bile daha çok babalık yapmıştı ona. Şimdi onu cansız bir şekilde yerde yatarken görmek genç çocuğun canını yakıyordu.

Seokmin'in kokusunu duymadığından emin olunca tahta kapıyı yavaşça açtı. Betaların doğaları gereği kokuları çok sönük olurdu, dikkatle koklanmadıklarında ise asla hissedilmezdi. Doyoung hiçbir zaman bir beta olduğuna şimdiki kadar sevinmemişti.

Göz yaşlarını ve kaçmaya çalışan titrek nefesini dudaklarını ısırarak içinde tuttu. Usul adımlarla kan gölünün ortasında kalmış cesede yaklaştı. Adamın göğsü pençeler yüzünden açılmış, kaburgaları dışarıya fırlamıştı. Ölü gözleri hâlâ az önce Doyoung'un saklandığı dolaba bakıyordu.

"Üzgünüm," diye fısıldadı genç beta "sen bana her şeyi verdin ama ben sana bir cenaze töreni bile veremeyeceğim. Cidden çok üzgünüm baba."

Akmayan yaşlarını gözlerinden silip kapıya yöneldi. Etrafta kimsenin olmadığını görünce koşar adım kulübeden çıkıp, tahta yapının etrafından dolandı. Arkada bulunan küçük bir kiler vardı. Yaşlı adamın bahsettiği kutuyu alıp, kimseye görünmeden uzaklara gitmek için yeterli zamanı olmasını umuyordu sadece.

Kilere ulaşınca etrafı kolaçan etti. Etrafa yayılan kan ve kül kokusundan dolayı çoğu koku gölgelenmişti ama yakınında birilerinin olmadığına emindi. Kurt formunda kokuları daha iyi algılayabilirdi lâkin o şekilde fazla dikkat çekerdi, onun için şimdilik bu şekilde hareket etmesi lâzımdı. En azından yeterince uzaklaşana kadar.

Kilerin kapısı bir gıcırtı ile açıldı. İçerisi karanlıktı, neredeyse hiçbir yeri göremiyordu genç çocuk. Kör bir şekilde duvarlara tutunarak ilerledi. Masalara, çuvallara ve çeşitli aletlere takılsa da düşmeden kilerin sonuna, Efendi Kang'ın çoğunlukla kullandığı 'çalışma' masasına ulaşabilmişti.

"Nerede bu lanet şey?" Sinirli bir şekilde söylenirken elleri masada gezindi. Sonunda metal bir kutuya çarpınca durdu. Ufak kutunun etrafını elleri ile hissetti. Minik bir anahtar deliğine denk gelince gülümsedi ve kutuyu eline aldı. Onu pelerininin iç cebine koyup, tekrar duvarlardan destek alarak çıkışı buldu. Gecenin siyahlığında yükselen alevlerin aydınlığına çıkınca karanlığa alışmış gözlerini kıstı. Çadırları, kulübeleri ve etraflarında ne varsa yanıyordu. Çığlık sesleri ateş çıtırtılarına karışırken Doyoung gözlerinin isten dolayı yandığını ve yaşadığını hissetti. Son on yılını yanlarında geçirdiği, pek nazik olmasalar da ona ev açan insanların yanıp kül oluşunu izlemeye daha fazla dayanamadı. İçindeki kurt dışarı çıkma hevesi ile ulurken yutkundu ve arkasını döndü. Ormana doğru adımlarını hızlandırdı. Yakınlarında başka birinin kokusunu hissetmiyordu, henüz vakti vardı.

dark night • markhyuck × dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin