I.

339 47 22
                                    


Doyoung

Oturduğu yerde genç omeganın bir oraya, bir buraya koşuşunu izledi. Sıhhiyeciler genelde sessiz, ağırbaşlı ve kısır omegalar olurdu. Aileleri olmazdı, hastaları dışında sorumlulukları olmazdı ve bunun için daha da yararlı olduklarına inanılırdı. Doyoung bunun onlara karşı yapılmış bir merhamet göstergesi olduğuna inanıyordu. Bir omeganın görevi iyi bir eş ve taşıyıcı olmaktı. Kısır olan omegalar ise bu görevlerin ikisini de yerine getiremiyordu. Onlara kendilerini adayacakları bir şey vermek, onlar için yapılabilecek en müsamahakâr hareketti.

Ne yapacağını bilemediği için sadece karnına sarılı bandajlarla oynuyordu. Görünüşe göre Jungwoo meşguldü ve onu rahatsız etmek istemiyordu. Zaten bir gün için yeterince sorun çıkarmıştı onun başına. Lucas ise birkaç dakika önce gitmişti. Baş alfanın onu çağırttığını söyleyen bir alfanın peşine takılmadan da ona sert bakışlarını atmayı unutmamıştı. Bir şekilde Doyoung'un Jungeoo'ya zarar vereceğini düşünüyor olmalıydı. Doğrusunu söylemek gerekirse Doyoung'un kendini dik tutacak hâli bile yoktu.

Kapının gıcırtısı boş kabinde yankılandı. Doyoung kimin geldiğini sadece kokusundan bile anlayabilmişti. Hafif bal kokusunun altında yatan korku ve endişeyi alıp, koruma iç güdüsü ile hemencecik ayağa fırladı. Karnı ve kemiklerindeki ağrıya aldırmadan kapıya koştu. Adını bilmediği omega kocaman açtığı gözleri ve aralık dudakları ile kendisine bakıyordu. Kısık bir 'İyisin.' duyduğunu düşünse de buna aldırmayıp ellerini omeganın yanaklarına koydu. Vücudunu olası yaralar için iyice kontrol ettikten sonra ancak rahat bir nefes verebilmişti.

"Neredeydin? Sana bir şey yaptılar mı?"

Şaşkınca kendisini izleyen çocuk başını iki yana salladı. Yanlarında biri daha olduğunu farklı bir ses duyunca ancak idrak edebilmişti.

"Neyiz biz, yamyam mı?"

Derin bir sesti lafa karışan ve Doyoung bir yerlerde bu sesi duyduğunu sanıyor, nerede olduğunu ise kestiremiyordu. Gencin yüzü ise hiçbir şekilde bildiği birininkine benzemiyordu. Sert, erkeksi bir yüzü vardı ve omeganın yanında tıpkı bir kule gibi dikiliyordu. Göğsü alfalara özgü bir gururla kabarmıştı, koyu kahverengi saçları ise yüzünün her yerini çevreliyordu.

"Bilmem, öyle misiniz?" diye cevap verdi. Tanımadığı alfanın karşılığı ise tek kaşını kaldırmak oldu. Sırıtışı yanağının iki yanımdaki gamzeleri ortaya çıkarmıştı.

"Hayatını kurtardığımızı düşünerek bir sonraki sözlerini seçmeni öneririm kaçkın. Kaba insanları sevmeyiz."

Bir süre öylece alfaya baktı. Odada oluşan sessizlik kulaklarını uğuldatmaya başlamıştı ve bu, yorgun bedenine biraz fazla geliyordu.

"Uğraşma onunla Jaehyun. Zaten canı burnunda."

Jungwoo'nun sesi araya girdiğinde bacaklarının bağının çözüldüğünü hissetti. Önündeki omeganın üzerine yıkılmadan önce Jungwoo yanına koşmuş, kolunu korumacı bir şekilde beline sararak ağırlığını üstlenmişti.

"Hey," diyerek ellerini siper etti kendine adının Jaehyun olduğunu öğrendiği genç, "sadece karşılık veriyorum. Suçum yok."

Huysuz bir homurtu çıkardı Jungwoo.

"Her neyse, çık buradan."

Sıhhiyeci onu eli ile kovarken yatağa ulaşmışlardı. Diğer kolundan tutan isimsiz omeganın yardımı ile yatağa uzandı. Sırtını yastığa yasladığı sırada kapının açılış ve kapanış sesini duyabilmişti. Sinirleri o kadar uyarılmıştı ki alfanın kokusunun nasıl olduğunu bile fark edememişti. Şimdi ise kaybolan şeftali ve sandal ağacı kokusunu seçebiliyordu. Bir alfa için garip bir şekilde tatlı bir kokuydu.

"Ben sizi yalnız bırakayım."

Omzunu rahatlatıcı bir tavırla okşayan Jungwoo'ya gülümsedi. Sonunda odada ikisi kaldıklarında ortam yine sessizliğe bürünmüştü. Yanındaki çocuğun elleri arasında bir oyuncağı döndürdüğünü görebiliyordu. Kendisi de tekrar bandajları ile oynamaya başlamıştı. İki yabancı olarak ne konuşabilirlerdi ki?

"Haechan." diyerek sessizliği bozdu isimsiz çocuk. "Adım Haechan. Kendime bu adı seçtim. Seçebileceğimi söylemiştin."

Yüzüne bir gülümseme oturttu.

"Haechan güzel bir isim, sana yakışmış."

Kısık bir kıkırtı duydu. O kadar çocuksu ve neşeliydi ki Doyoung bu kıkırtılara katılmadan edemedi.

"Ben de Doyoung. Düz olarak, öyle özel bir yakışırlığı yok yani."

Bir tur daha kıkırtı sardı kabinin içini. Sonrasında da tekrar susmaya başladılar. Bu sefer rahatsız veya gergin değillerdi. Geçirdikleri berbat gecenin sonunda huzurlu sessizliğin kendilerini toparlamasına ihtiyaçları var gibiydi. Bunun için sustular. Henüz ne olacakları belli olmasa da bir anlığına her şeyin iyi olacağını düşünmek istedi Doyoung. Uzanarak tuttuğu el, geçmişinden ona kalan tek şeydi. Belli olmayan geleceğinde ise de sahip olacağı tek şeye benziyordu.

içime sinmeyen bölümleri düzenliyorum ki kurguma adam gibi devam edebileyim. şimdiden bildirimler için üzgünüm. ❤️

dark night • markhyuck × dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin