27

4.4K 550 186
                                    



jeongguk: senin ağzını yırtarım

jeongguk: o ne biçim bir gülüştü öyle?

jeongguk: Namjoon'la konuşurken o kadar genişçe gülümsüyordun ki az kalsın dudakların yırtılacaktı

roseanne: Kıskançlık yapacaksın bari daha şirin bir şekilde yap

jeongguk: anime pornosu izleyen hyeong'umla konuşurken öyle gülümsüyordun ki o dudaklarını Hello-Kitty'nin dudaklarına çevirmek istiyorum

roseanne: Hello-Kitty'nin ağzı yok ki

jeongguk: işte gelmek istediğim nokta

roseanne: Jungkook

jeongguk: efendim?

roseanne: Lütfen az öteye git, mümkünse sonsuza dek

jeongguk: imkansız

jeongguk: provanı daha yeni bitirdim önümüzdeki iki saat boşum, hyeong'larım yemek yemeye şehirdeki lokantaya gittiler

roseanne: Sen neden gitmedin?

jeongguk: salak mısın?

jeongguk: oraya gidersem seninle nasıl konuşabilirim ki?

jeongguk: uzun zaman sonra şans ayağıma kadar geldi

roseanne: Senin derdin ne?

jeongguk: seni baştan çıkarmak, seninle öpüşmek

jeongguk: benim için şarkı söylemeni sağlamak

jeongguk: şirkete istifanı vermen

jeongguk: ha bir de Namjoon hyeong'a bir daha gülümsememen

roseanne: Sen delirdin mi? O meteora nasıl gülümsenmez?

roseanne:

roseanne: Tanrı'm şuna bak!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


roseanne: Tanrı'm şuna bak!

jeongguk: bakıyorum zaten

roseanne: Bir gülüşü var

jeongguk: evet?

roseanne: Seni hiç ilgilendirmez

jeongguk: beni kıskandırmak için mi yapıyorsun bunu?

roseanne: Hayır

roseanne: İşsiz miyim ben?

jeongguk: Namjoon hyeong'un fotoğraflarını teftiş edecek kadar işsizsin ama

roseanne: Onu işsiz olduğum içim yapmıyorum

roseanne: O zaten benim işim

jeongguk: bunu bana nasıl söylersin? direk yüzüme

jeongguk: senin için evde yalnız kalmama rağmen hem de

jeongguk: bir de hiçbir şeyi umursamıyorum diye ortalarda geziniyorsun HAH!

roseanne: Tamam üzgünüm

jeongguk: üzgün müsün gerçekten?

roseanne: Evet fazla abarttım

jeongguk; üzgünsen bana gelmeye ne dersin?

roseanne: Yüz verince astarını istiyorsun

jeongguk: ben sana geleyim?

roseanne: Ben kıçına engeli basayım?

jeongguk: ben köşemde kendi yalnızlığımı çekerim tamam, ama olurda yalnız kalmaktan korkup aklımı yitirirsem ve ibretlik olup akıl hastanesine kapatılırsan, bütün bu emeklerim çöp kovasına basketbol misali atılırsa ve sasaengler akıl hastanesini basarsa, vicdan azabından öl

roseanne: Ölürsem bir anlamı kalmaz

jeongguk: neyin?

roseanne: Bütün bu çabalarının

roseanne: Ve bütün bu güzel anıların

roseanne: Öldükten sonra pek anlamı kalmıyor, sadece hüzünlü bir şarkı gibi zihninde yankılanıp duruyor ve sen hep üzgün hissediyorsun

roseanne: Hüzünlü bir anın olmak istemezdim, Jeon Jungkook

jeongguk: benimle çık

roseanne: Hayır

jeongguk: o zaman evlenelim

roseanne: Hayır

jeongguk: istifa et

roseanne: Neden sürekli istifa etmemi istiyorsun? Eğer benden hoşlanıyorsan beni sürekli görmek senin için de iyi değil mi?

jeongguk: bunun çok iyi bir fırsat olduğunu biliyorum ama tuhaf hissediyorum

jeongguk: sanki en başta tanıdığım o sokak şarkıcısı artık karşımda değil, şu an karşımda sürekli gülümseyen oldukça kibar birisi var. o hiçbir şeyi umursamayan kız sanki bir anda her şeyi umursamak için kendini zorluyormuş gibi.

jeongguk: bana hep zorunda değilsin diyorsun ya, sen zorunda olmadığın şeyler için sürekli kendini zorluyorsun ama?

jeongguk: artık hüzünlü şarkılar bile söylemiyorsun

jeongguk: oysa duymayı en çok istediğim şey senin sesin

roseanne: Hüzünlü şarkıları sevmediğini sanıyordum

jeongguk: evet hüzünlü şarkıları sevmiyorum

jeongguk: senin söylemeni seviyorum, bu yetmez mi?

prayer's rotten shelter, [rosekook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin