jeongguk: senin ağzını yırtarımjeongguk: o ne biçim bir gülüştü öyle?
jeongguk: Namjoon'la konuşurken o kadar genişçe gülümsüyordun ki az kalsın dudakların yırtılacaktı
roseanne: Kıskançlık yapacaksın bari daha şirin bir şekilde yap
jeongguk: anime pornosu izleyen hyeong'umla konuşurken öyle gülümsüyordun ki o dudaklarını Hello-Kitty'nin dudaklarına çevirmek istiyorum
roseanne: Hello-Kitty'nin ağzı yok ki
jeongguk: işte gelmek istediğim nokta
roseanne: Jungkook
jeongguk: efendim?
roseanne: Lütfen az öteye git, mümkünse sonsuza dek
jeongguk: imkansız
jeongguk: provanı daha yeni bitirdim önümüzdeki iki saat boşum, hyeong'larım yemek yemeye şehirdeki lokantaya gittiler
roseanne: Sen neden gitmedin?
jeongguk: salak mısın?
jeongguk: oraya gidersem seninle nasıl konuşabilirim ki?
jeongguk: uzun zaman sonra şans ayağıma kadar geldi
roseanne: Senin derdin ne?
jeongguk: seni baştan çıkarmak, seninle öpüşmek
jeongguk: benim için şarkı söylemeni sağlamak
jeongguk: şirkete istifanı vermen
jeongguk: ha bir de Namjoon hyeong'a bir daha gülümsememen
roseanne: Sen delirdin mi? O meteora nasıl gülümsenmez?
roseanne:
roseanne: Tanrı'm şuna bak!jeongguk: bakıyorum zaten
roseanne: Bir gülüşü var
jeongguk: evet?
roseanne: Seni hiç ilgilendirmez
jeongguk: beni kıskandırmak için mi yapıyorsun bunu?
roseanne: Hayır
roseanne: İşsiz miyim ben?
jeongguk: Namjoon hyeong'un fotoğraflarını teftiş edecek kadar işsizsin ama
roseanne: Onu işsiz olduğum içim yapmıyorum
roseanne: O zaten benim işim
jeongguk: bunu bana nasıl söylersin? direk yüzüme
jeongguk: senin için evde yalnız kalmama rağmen hem de
jeongguk: bir de hiçbir şeyi umursamıyorum diye ortalarda geziniyorsun HAH!
roseanne: Tamam üzgünüm
jeongguk: üzgün müsün gerçekten?
roseanne: Evet fazla abarttım
jeongguk; üzgünsen bana gelmeye ne dersin?
roseanne: Yüz verince astarını istiyorsun
jeongguk: ben sana geleyim?
roseanne: Ben kıçına engeli basayım?
jeongguk: ben köşemde kendi yalnızlığımı çekerim tamam, ama olurda yalnız kalmaktan korkup aklımı yitirirsem ve ibretlik olup akıl hastanesine kapatılırsan, bütün bu emeklerim çöp kovasına basketbol misali atılırsa ve sasaengler akıl hastanesini basarsa, vicdan azabından öl
roseanne: Ölürsem bir anlamı kalmaz
jeongguk: neyin?
roseanne: Bütün bu çabalarının
roseanne: Ve bütün bu güzel anıların
roseanne: Öldükten sonra pek anlamı kalmıyor, sadece hüzünlü bir şarkı gibi zihninde yankılanıp duruyor ve sen hep üzgün hissediyorsun
roseanne: Hüzünlü bir anın olmak istemezdim, Jeon Jungkook
jeongguk: benimle çık
roseanne: Hayır
jeongguk: o zaman evlenelim
roseanne: Hayır
jeongguk: istifa et
roseanne: Neden sürekli istifa etmemi istiyorsun? Eğer benden hoşlanıyorsan beni sürekli görmek senin için de iyi değil mi?
jeongguk: bunun çok iyi bir fırsat olduğunu biliyorum ama tuhaf hissediyorum
jeongguk: sanki en başta tanıdığım o sokak şarkıcısı artık karşımda değil, şu an karşımda sürekli gülümseyen oldukça kibar birisi var. o hiçbir şeyi umursamayan kız sanki bir anda her şeyi umursamak için kendini zorluyormuş gibi.
jeongguk: bana hep zorunda değilsin diyorsun ya, sen zorunda olmadığın şeyler için sürekli kendini zorluyorsun ama?
jeongguk: artık hüzünlü şarkılar bile söylemiyorsun
jeongguk: oysa duymayı en çok istediğim şey senin sesin
roseanne: Hüzünlü şarkıları sevmediğini sanıyordum
jeongguk: evet hüzünlü şarkıları sevmiyorum
jeongguk: senin söylemeni seviyorum, bu yetmez mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prayer's rotten shelter, [rosekook]
Fanfictionjeongguk: hep hüzünlü şarkılar söylüyorsun jeongguk: sanırım pek mutlu değilsin. (Görüldü ✔️✔️) ancillulaa [2019] ✓