"Sonunda hatırladın demek."
Yanıma gelerek kapıyı açtı ve kulağıma son kez fısıldadı."Minik."
Bedenim bu fazla yakınlaşması ile hafifçe irkilirken o çoktan koridora çıkmış ve gözden kaybolmuştu.Evet bu ikinci karşılaşmamızdı,fakat beni tanımış üstüne üstlük yine "minik" diye hitap etmişti.Açıkçası ben böyle şeyleri hatırlamakta güçlük çekerdim,demek ki onun ki güçlüydü.
Evet kişilik analizimi bitirdikten sonra aşağı inmeye karar verdim.Yavaş adımlarla merdivenlerden inerken gözümle Elif'in nerede olduğuna bakındım.Ama hanımefendi ortalıklarda gözükmüyordu.Aklıma bir an Furkanla kaçıp gideceği düşüncesi gelirken kafamı salladım.Eğer tanıdığım Elif böyle bir şey yapsaydı,onu nasıl azarlayıp,ona nasıl gönül koyacağımı da bilirdi.Gerçi nasıl bir kalbim vardı bilmiyordum ama insanlar üzülmesin diye kimseye bir şey diyemiyordum.Şuana kadar kimseyle küstüğümü bile hatırlamıyorum.En azından diğerleri gibi ciddi anlamda. Aleyna da bana tam bir aptal olduğumu söylüyordu bu yüzden.Ve şunu söylemeliyim ki Aleyna benden daha cesur ve daha yürekli.
Dans eden insanların arasına karıştığımda zorla da olsa geçmeye çalışıyordum ve herkes o kadar kibardı ki geçmeme izin veriyorlardı(!) sağ olsunlar. Tam ilerlerken birinin kolumu tutup çekmesiyle kenara çekildim.Elin sahibine baktığımda Tuna bana bakıyordu.
"Neredeydin kızım,yoktun ortalıklarda.Eniştemiz var da bize mi söylemiyorsun."
Sorduğu sorunun imkansızlığını o da biliyordu.Çünkü daha önce sevgilim olmamıştı,ve asosyal olduğum için daha doğru düzgün arkadaşım yokken sevgilimin olmayacağını biliyordu.Evet belki imkansız değildi ama yoktu işte.
"Şakacı çocuk,bak,sevgilim olsun ilk sana söyliycem ama daha çok beklemen gerek."
"Olsun ulan,yeter ki sen bana böyle bir haberle gel de en sonunda."
Hafifçe sırıttım. "Sen de ne meraklıymışsın beni başından savmaya."
"Yok be güzelim,ondan değil de evde kalmanı istemiyorum.Ha oldu da kaldın ben buradayım,sana beyaz atlı prens olarak gelebilirim."
Evet,Tuna ve onun şu samimi hallerini çok seviyordum.Onun sözleri her zaman beni gülümsetmeye yetiyordu.Okulda Elif ve Erçil den başka tek samimi olduğum kişiydi.Sınıf arkadaşlarımda vardı ama Tuna'nın yeri ayrıydı bende.Bana çok yardımı dokunmuştu bu zamana kadar.
"Teşekkürler beyaz atlı prens,bunu sevgilim olunca konuşuruz."
Gülümseyerek kafasını salladı ve bir süre sonra o da benim gibi etrafa bakmaya başladı.Aklım birden saate kayınca saatin neredeyse 11.30 olduğunu gördüm.Bir an önce Elifi bulup eve gitmeliydim yoksa annemden laf işitmek istemiyordum. Tuna'ya Elife bakınacağımı söyleyerek evin arka bahçesine doğru adımladım. Orada da yoksa artık sinirlerim iyice tepeme çıkacaktı.Onu bulma umuduyla etrafıma baktım bir kez daha.Çok geçmeden çimlerin üzerinde oturmuş Elifi görmemle rahatladım fakat yanında ki Furkanla kaşlarımı çattım.Elifin yanında mutlu olduğunu bilsem de buradan bir an önce gitmeliydik.Hiç düşünmeden adımlarımı onlara yönelttim.Yanlarına gelince Elifin yanında durdum fakat arkası bana dönüktü ve hararetli şekilde Furkan'a birşeyler anlatmakla meşguldü.Fakat beni farkeden Furkan Elife kaş göz işareti yaparak beni gösterdi.Elif bana döndü ve suratına şaşkın ifadesini yerleştirdi.Ve konuşmaya çalıştı.
"Dilem,şey...ben,yani biz." "Gidelim Elif sonra konuşuruz." bu ani çıkışım onu şaşırttı.
Ona kırgın olduğumu ve hatasını bir kere de ben söylemeden anlasın istiyordum ama ne yazık ki çok dik kafalıydı.Elinden tutup onu ayağa kaldırdım peşin sıra arkamdan sürükledim.Bana yetişmeye çalışırken kolunu bıraktım ve söylendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehir
Teen FictionKızın narin saçlarını savuruyordu rüzgar.Fakat kız umursamazdı bir o kadar da.Onu uzaktan izleyen bir çift gözden de haberi yoktu.Sabredemeyen çocuk hızla adımlarını denizin kenarında oturmuş kıza yöneltti."Ne düşünüyorsun" dedi gözleri kapalı olan...