1.BÖLÜM : "DEPO"

33 7 2
                                    

Ölüm müydü insanların hayatlarını mahveden? Yoksa içlerindeki kalleş ruhları mı? Islak toprak neleri anlatıyordu mezarlıklara?

Binlerce hayat tek bir elemente yaşanmışlıklarını kusuyordu ve bu hikayeleri dinleyen her bir ölü tekrardan ölüyordu. Toprak İçerisindeki cansız bedenlerin anılarıyla dolup taşıyordu.

Kimisi güzel, kimisi acı yığını anıları taşıyordu.

Herkesin hayatında güzel sayılabilecek hatıralar eminim ki vardır. Belki de bu yüzden bu kadar güzel kokuyordu toprak. Güzel anılar güzel kokardı. Yağmur bu güzel anıları gün yüzüne çıkartıyordu. Bu yüzden mi yağmur sonrası toprak kokusu güzeldi? Kim bilir!

İnsan kendi adını koyabilir miydi? Ben koymuştum. Benim adım Sadem. Yıllar önce kendi benliğinden koparılmış Sadem'dim.
1997 yılında dünyaya gelmiş bir kız çoçuğuyum. Doğum günümü bilmiyordum fakat en azından yılını biliyordum. Kendi adımı kendim vermiştim. Adım gibi sade sıradan bir hayat yaşamayı çok isterdim. Gel gör ki hayat bazen acımasıza davranabiliyor.
14 yaşındayken yetimhaneden kaçma planına alet olmıştum.

Sebep ne mi?
Sebep bize yapılan işkenceler...

Biz 6 çoçuk 5 yıl önce yetimhaneden bir gece paçamızı kurtarmıştık. Ben, Nil, Yağız, Emre, Alaz ve Demir işte bizim toplama kampına benzer ailemiz buydu. Evimiz ise bir süre sokaklardı. Yetimhaneden kaçtığımız ilk bir sene kaldırımlar, boş inşaatlar bize evdi. Çöpten yiyecek yemek var ya heh işte tamda öyle yaptık. Birilerinin beğemeyip attığı yemekler bizim bazen ziyafetimiz oluyordu. Üzerimizde kaldırımın kokusu sinmiş çoçuklardık.

Biz gecenin çoçuklarıydık.

Kaldırımlar bize yatak, çöpler ise mutfaktı. Bir sene boyunca o gri kaldırımların bize kol kanat germesine şahit olmuştuk.
Gündüzleri saklanıyorduk her an bir polis bizi bulur yakalar ve bizi birbirimizden ayırır diye. Geceleri ise bizim rahatça gezebileceğimiz zaman dilimiydi. Her geceyi gündüz gibi yaşıyorduk. Geceler bize güneşin sıcaklığından daha sıcaktı.

Yağız ve Alaz yetimhaneden kaçtığında reşit olmak üzereydiler. Biraz daha sabretseler kurtulacakları fakat bizi o şekilde orada bırakmadılar. Anca beraber kanca beraberdi kısacası. Bunlar benim ailemdi. Böyle bir fedakarlığı ancak ailemiz yapmaz mıydı? Benim aile tanımımda buydu. Sokaklarda geçirdiğimiz bir sene sonra grubun reşit üyeleri iş bulmuş ve bir ev tutmuştuk.

Şimdi ise büyümüştük ayaklarmızın üzerinde durabiliyorduk. Bazen etik dışı da olsa Alaz, Emre, Demir ve Yağız çalışıyordu. Bende part time işlerde çalışıyor para kazanıyordum. Nil ise rahatına düşkündü çalışmaya hiç gelemiyordu. Grubun erkek üyeleri asıl evi geçindirendi.
Bir evimiz vardı. Sıcak bir çorbamız olmasa da soğuk bir makarnamız mutlaka vardı. Bizim hikayemiz buydu.

Mutluyduk.

Ta ki bugün Sezer Mahallesinin en pislik çetesinin işine çomak sokmadan önce.

Gençleri uyuşturucuya sürükleyen bu pisliklerin bir kamyon dolusu uyuşturucusunu yakalatmıştık. Çete lideri dair 5 kişi göz altına alınmıştı.
Bu gururu yaşayamadan bizi yaka paça yakalayıp depo gibi bir yere kitlemişlerdi.

"Bizi buraya tıkan şerefsizi bir bulursam kemiklerini bu şehrin sokaklarına dikmezsem bana da Emre demesinler."

"Alo Emre ile mi görüşüyorum," dedi Demir. "Hmm, demek şuan meşgul, ne yapıyormuş ne yapıyormuş, birazdan kafasını koparacak adamları tehdit mi ediyormuş." Demir, Emre ile dalga geçmeye başlamıştı. Cidden şuan ki durumun farkında mı değillerdi? Yoksa kaybedecekleri bir şey yok muydu?

GECENİN ÇOCUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin