Gitmek kolay mıydı? Tüm hatırlarımı silip buralardan kaçmayı başaramaz mıydım? Gitsem ve bir daha Yağız'ı görmesem sevgim biter miydi? Bu gözyaşlarım diner miydi?
Odama geldiğimde kendimi yatağa attım. Göz yaşlarım seller gibi boşalıyordu. Sevilmeyecek kadar kötü müydüm? Parıltılı elbiselerim, her daim yüzümden eksik olmayan makyajım yok diye mi sevilmedim?
Yağız hep öyle insanlarla birlikte oluyordu. Benimse tek makyajım dudak nemlendiricimdi. Kendime bakmıyordum belki ama bunun ne önemi vardı?Ben gidecektim kararımı verdim. Yakında üniversite sınavı vardı. Liseyi öyle böyle dışarıdan bitirmiştim. Üniversteyi kazanıp farklı bir şehire gidersem belki bu hayatımı değiştirecekti. Bu çoçukları gerçekten çok özleyecektim fakat artık gitmek zorundayım. Yağız'ın aşkı beni yavaş yavaş yok ediyordu.
Tek avuntum zamandı. Zaman ilacı olacaktı kalbimdeki yaranın. Zaman beni alıştıracaktı. Gözden ırak gönülden de ırak olur boşuna dememişti atalarımız.
Göz yaşlarımla geçirdiğim bir gece oldu. Kaç saat ağladığımı bilmiyordum. Hava ışımaya başlamıştı. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım fakat uyuyamadım. Kendimi lavobaya attım. Lavabonun kapısını açmaya çalışırken içerden Alaz çıktı.
"Alaz "
"Sade hanım, günaydın"dedi biraz uykuluydu.
"Günaydın" dedim kafamı eğip. Gözlerime baksa ağladığımı anlayacaktı gizlemeye çalıştım ama nafile. Biden çenemden tutup başımı kaldırdı. Gözlerim gözlerini bulmuştu. Dayanamayıp ona sarıldım. Gözlerimde yaşlar hala bitmemişti. Teker teker onun sol omzuna damlıyordu.
"Şşş! Ağlama Sade." dedi ve beni hafif geri çekip kolumu kavradı. "Gel burya" deyip birlikte alt katta ki bahçeye çıkmıştık. İçeri gidip üzerime bir battaniye getirip beni battaniyeye adeta sardı.
"Biraz hava alalım, sonra anlatmak istersen ben dinleyeceğim" dedi tüm isteğiyle.
Sesizce bir süre kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Duygularım beni patlama noktasına getirmişti. Anlatmasam içimde büyüyen yara beni ele geçirecekti. Gözlerimden bir kaç damla daha yanaklarımı yaka yaka süzüldü. Alaz ne olduğunu anlamak ister gibi bana bakıyordu.
"Vazgeçemiyorum." dedim yutkunarak.
"Yağız'dan" dedi. Gözlerim birden kocaman açıldı. Biliyor muydu? Bunu nasıl öğrenmişti? O kadar çok saklıyordum ki bunu Yağız bile anlamamışken nasıl olurda Alaz anlamıştı.
"Sen.. Nasıl?"" kelimeler dilimden parça parça döküldü.
"Bunu anlamamak için gerizekalı olmak gerekiyor." Cebinden çıkardığı sigarasın dudaklarının arasına yerleştirdi. Ağır hareketlerle çakmağı yaktı. Çakmaktan vuran ateş yüzünü anlık aydınlattı. Sigarasından bi koca nefes içine çekti."Yağız tam bir aptal" diye ekledi. Oturduğu sandalyede geriye daha da yaslandı başını yukarı kaldırıp dumanı gökyüzü ile buluşturdu.
"Alaz benim ne yapmam gerekiyor? Ondan vazgeçme kararı aldım ama bunu başaramıyorum. Burdan gitmek istiyorum"dedim ağlamam kesilmişti. Esen rüzgar iliklerime kadar işliyordu. Alaz gerçekten çok zekiydi beni iki gün takip etse bütün duygularımı anlayacak kapasitedeydi. O yüzden Yağız'a olan duygulatımı anlaması beni başta şaşırtsada şuan nedenini anlıyordum.
"Bunu asla yapmayacaksın. Gidecek bir yerin yok. Gözümüzün önünde olacaksın." dedi. Söylediklerime sinirlenmişti. "Kaçınca kırtulacağını mı sanıyorsun? Eğer öyle ise sende tam bir aptalsın. Nereye gidersen git kalbinde onun sevgisini taşıdıkça o kaçmak isteğin tüm duygular ayağına dolanacak. Gidemezsin."
Lafları gitme düşücemi zincirlere vuruyordu. Belki de Alaz haklıydı. Gidince geçmeyecekti hiçbir şey."Başka ne yapabilirim Alaz?" dedim. İyice üşümeye başlamıştım. Alaz bunu farketmiş olacak ki içeri doğru hareketlendi ve salona oturdu. Tabi bende arkasından.
"Ben sana yardım edeceğim." dedi gözlerini hafif kısrak. Oturduğu yerden doğruldu. "Sen sevilebilecek bir kızsın ama senin o bu halini görmüyor. Ben seni onun seni görebileceği bir hale getireceğim."
"Nasıl?" dedim içimde kurumuş umutlar tekrardan yeşermiş, tüm çiçeklerini Alaz sayesinde tekrardan açmıştı.
"Yarın partide en güzel kız sen olacaksın. Burdan başlayacağız."
"İşe yarar mı? " dedim kalbim biraz heyecana bulanmış dilimin bağı çözülmüştü.
"Sen onu sevdiğine emin misin?" bu sefer bana hayatımın en kolay sorusunu sormuştu.
"Tabiki eminim."deyiverdim.
"Yanılıyorsun Sade, bunu daha sen bile bilmiyorsun. O sende aşk mı yoksa saplantılı bir duygu mu bunu ayırt edemezsin. O sana doğru geldiğinde sende kendi duygularından emin olacaksın. Böyle uzaktam görüp seviyorum demekle olmaz. Onun içini tam anlamı ile görünce hala aynı fikirde olacak mısın göreceğiz." kelimeleri o kadar düzgünce seçiyordu ki benim kafamı karıştırmaya yetmişti.
Onu gerçekten seviyor muydum? Yoksa ona ulaşamadığım için bana güzel mi geliyordu? Ona karşı küçüklüğümden beri gelen bir hayranlık vardı içimde ama bu aşka döndüğünü düşünüyordum ama ne kadarı doğru bilmiyorum. O ne yaparsa yapsın onu sevecek potansiyelde olduğumu düşünüyordum. İçine görmek dediği neydi Alaz'ın?
Ben Yağız'ın içini göremiyor muydum? İçimdeki saplantılı duygu onun kusurlarını benim gözümde yok mu ediyodu?"Seni uzun süredir takip ediyorum Sade. Kendine zarar vermekten başka bir şey yapmıyorsun" kaşlarını çatmıştı. "Ben arkadaşımın" dedi yutkunarak. " Bu şekilde kendini mahvetmesine göz yumamam. Bu işin sonunda ya kazanacaksın ya da tamamen kaybedeceksin. Şuan araftasın onu sevmek ya da sevmemek arasında. Bu oyunun sonunda eminim ki mutlu olacaksın."
"Alaz o beni sevmezse nasıl mutlu olacağım?" Gerçekten bunu merak ediyordu. Onsuz bir hayatı düşünemiyordum.
"Çok yanlış anlamışsın Asya. O seni sevip sevmemesi önemli değil fakat sen onu sevip sevmediğine emin olacaksın. Seversen mutlu bir ilişki sevmezsen ise dönüp arkana baktığında bu saplantılı dıygudan kurtulmuş olacaksın belki de bir yerlerde seni gerçek aşk bekliyordur ha ne dersin?" Alaz'ın bu kadar iyi konuştuğunu bilmiyordum. Daha doğrusu ben Alaz ile ilk defa bu kadar yakın bir muhabbet kurmuştum. Bu evde en soğuğumuz Alaz'dır. Genelde geri planda durur varlığından bir haber olurduk. Bazen ortadan kaybolur günlerce aylarca gelmezdi.
Gecenin çoçuğu gibi...
Karanlıklarda onu göremezdik ama şimdi benimle yakınlaşmış hatta beni selamete çıkarakacak bir oyunda bana yardım edecekti.
Alaz çok haklıydı bu güne kadar kimsenin bilmediği sevgimi (!) sorgulamıştı. Belkide bana gerçekleri gösterecek oydu. Benim karanlık yoluma ışık tutacak kabolduğum bu sokaklarda bana yolu gösterecekti."Bu oyuna var mısın?" dedi kaşlarını havaya kaldırarak.
"Varım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN ÇOCUKLARI
RomanceBir yalan söylediler kendilerine, unuttular yalancının mumunun söneceğini. Onlar alazları ile yalancıyı da mumu da yaktılar. Külleriyle harmanlanmış masalı uyuttular, uyumadılar...