Elimi dizlerimin etrafında geçirmiş halde oturuyordum. Ne zamandır mı? Ah, ben de bilmiyorum. Büyük ihtimalle bir kaç gündür. Yavaşça gözlerimi kapattım ve başımı duvara yasladım. Aniden gözümde flaşlar patladı ve o günü tekrardan yaşadım.
***
Çünkü onlar büyüklüğünü biliyorlar.
Neyin büyüklüğünün?
Kızlara olan nefretimin...
Gözlerimi kısarak ona baktım. O ise doğrudan hocaya ve tahtaya bakıyordu.
Nasıl yani?
Öğrenirsin Tiffany. Ve bu arada C de.
Ne C'si?
O sırada hoca'nın sesi kulaklarımda gezindi.
"Evet Tiffany bu soruyu gel ve tahtada çöz tatlım."
Korkuyla hocaya baktım. Sonra da tahtaya. Tahtada fizik sorusu vardı. Ah, oldum olası fizikten nefret ediyordum. Umarım doğru söylüyorsundur Emir diye düşündüm ve tahtaya çıkıp C'yi işaretledim. Hoca beni alkışladı.
"Bravo tatlım. Seni tebrik ederim, doğru cevapladın." Derin bir nefes aldım ve hocaya en hoş gülümsememi gönderdim. Arkamı dönüyordum ki dirseğim adını bilmediğim garip bir içeceğe çarptı ve şişenin içindeki şey olduğu gibi çakma sarışının üzerine döküldü. Endişeyle suratına baktım ve kekeleyerek özür dilemeye çalıştım. O ise sinirle yerinden kalktı ve beni saçımdan tutup hocanın önüne attı. "Hocam gördünüz mü işte, bilerek üzerime soda döktü. Ilk günden böyleyse direk atın gitsin." Endişem yavaş yavaş yerini kızgınlığa bırakmaya başladı.
"Özür dilerim dedim ya, hem yanlışlıkla üstüne soda döktüm diye beni sınıfın ortasında küçük düşüremezsin, anladın mı?!" Sinirle kıza baktım,kız hafifçe geriledi. O sırada camlardan hafifçe gıcırtı sesleri gelmeye başladı. "Daha doğru düzgün Türkçe konuşamayan biri mi bana hesap soruyor? Hah, önce doğru düzgün türkçe öğren de gel!" Sinirden yavaşça kızarmaya başladım. Bu sırada cam gıcırtıları da artıyordu." Aksanımla.dalga.geçme." diye sinirle kelimeleri bastıra bastıra söyledim." Ay yoksa yeni şeker kız sinirlendi mi? Yoksa babana mı şikayet edeceksin beni?" Artık resmen kızgın bir boğa gibi soluyordum. Cam gıcırtıları da kulakları sağır edecek seviyeye gelmişti. Hoca ve sınıf korkuyla bizi izliyorlardı. "Babamın adını sakın o pis ağzına alma cadı!" diye gürledim kızın suratına. Kız gözlerini bana dikti ve alayla gülümsedi, gözleri şeytan gibi kıpkırmızı olmuştu. "Cadı olan ben miyim, yoksa sen misin Taylor?" diye alayla söyledi. Sinirle çığlık atıp masasına yumruğumu geçirdim."YETER!!"O sırada camlar gürültülü bir şekilde parçalandı ve cam parçaları etrafta uçmaya başladı. Nerden geldiği bilinmeyen bir sert rüzgar sınıfın içine doldu ve etrafımda dönmeye başladı. Sinirim yavaşça yokolmaya başladı. Sinirim azaldıkça etrafımdaki rüzgar da dinmeye başladı ve en sonunda yok oldu. O sırada bütün sınıfın bana baktığını gördüm. Herkesin yüzünde, kollarında ve bacaklarında cam çizikleri vardı ama bende bir tane bile çizik yoktu. Aman tanrım, bunları ben mi yaptım?! Gözlerim yavaşça büyüdü ve korkuyla geriledim ve koşarak sınıftan çıktım. O sırada ne olduğunu öğrenmek için sınıfa gelenlere aldırmadan hızla dışarı çıktım. Çok şiddetli bir şekilde yağmur yağıyordu. Hatırladığım yollardan hızla geçip eve ulaştım ve uçarak balkonuma girdim. Hemen bütün kapıları, pencereleri kilitledim ve yatağıma oturup ağlamaya başladım.
***
Gözümde tekrardan flaşlar patladı ve kendime geldim. Tekrar gözlerim dolmaya başladı. Camı kıran ben değildim! Rüzgarı yapan da ben değildim! Tanrı aşkına nasıl yapabilirim ki?! Kapım çalınca kafam mekanik olarak o tarafa döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUDALA BÜYÜCÜLER
FantasyZorla Amerika'dan Türkiye'ye amcalarının yanına gönderilen büyücü üç kardeş . Küçük Nick birazcık şapşal. Tiffany ise Türkiye'ye uyum sağlayamayacak kadar havalı. Abileri Zac ise ağırbaşlı ve örnek bir abi. Tiffany onlardan başka büyücülerin de old...