Mendilimde kırmızım var,
Ağladımda görmedin mi?
Yangın oldum, yandım ben yar.
Su getirdin, sönmedim mi?Kalabalık şehirin büyük iş binalarından birinde gece ışığının vurduğu katta kalan Savaş, yorgun bedenine inat daha da bilgisayarla veya belgelerle uğraşıyordu. Gözleri kırmızılaşmıştı. Ellerinin üzerindeki damarları dahada belirginleşmişti. Arada istemsiz sıktığı dişlerini bırakıp durmaktan başka bir şey yapamıyordu.
Çoğu belgeyi düzenlemiş raflarına yerleştirmişti. Ardından tekrar masasına usulca oturup anlaşma yapılacak şirketler için koşul belgelerini hazırlamaya başlamıştı ki kapı hızla ve sertçe çalındı.
Savaş saate bakarken usulca "Gel." dedi soğuk yapısıyla. Çünkü saat 05.00'ti ve bu saatte güvenlikten başka kimse olmazdı.
Kapıyı hızla açarak nefes nefese kalan Savaş'ın asistanı Efe en çabuk şekilde cümleye atıldı. "Dedeniz ölüm döşeğinde. Sizi yarın sabaha yanında görmek istiyormuş." dediğinde Savaş derin bir nefes verdi. "Bunu arayarak söyleyebilirdin Efe, bunca yolu neden geldin?" "Soracak çok hazırlık sorum var efendim. Ayrıca bazı istekleri var sizden gelirken." Savaş oturması için masasının önündeki deri koltuğu eliyle gösterdi.
Efe ise üzeri için özür dileyip oturduğunda Savaş gözlerini döndürdü. "Açıkçası, sabah 8 için uçağınızı ayarladım. Valiz ve eşyalarınızın yani kaç gün kalacağınızı bilemediğim için size sorma gereği duydum. Ayrıca şu kağıttada aile evinden almanız gerekenler yazıyor."
Savaş üzüntüsünü en ince detayla kapatmış, eline kağıt parçasını almıştı. Kağıtta babasının ölüm mektubunu getirmesini istemişti. "Bunları benim için hazırlat. Bir süre işi Rizede hallederim. Bana 2 haftalık valiz hazırlat lütfen. Gece gece gelmemeliydin Savaş. Şimdi nasıl döneceksin?" dediğinde Efe telaşla baktı. "Görevim, hemen hazırlatıyorum. Üstüm için kusura bakmayın tekrar." "Saçmalama." "O zaman izninizle deyip işine şimdiden önem veren Efeyle Savaş büyük koltuğuna derin bir üzüntüyle yaslandı.
Dönen sandalyeyi iş saati başladığı için kalabalık olan trafik ve ışıklı sokağın yansıdığı cama çevirdi. Onun için zordu. Özellikle babası gibi onu büyüten adamın ölmesi onun için acıydı.
Derin bir nefes verip yüzünü ellerinin arasından geçirip tekrar arkasına yaslandı. Hızla ayağa kalkıp askısından ceketini ve telefonunu aldığı gibi çıktı şirketten.
Eve geçtiğinde babasının mektubunu bulmakta biraz zorluk yaşadı. Ve bulduğu gibi deri koltuklarından birine oturdu.
Sevgili Ailem;
Tek yaşam kaynağım olan güzeller güzeli eşim Fatma'yı kaybetmenin verdiği bu acı benim yaşamamı her geçen gün büyütüyor. Bundan küçük olan Savaş oğlum habersiz. Çünkü daha 14 yaşında. Ama büyüdüğünde eminim ki kardeşlerine gözü gibi bakacaktır. Annem, ablam ve ağabeyim meraklanıp üzülmeyiniz. Çünkü bu mektubu bulduğunuzda ben çoktan bu acı yaşama son vereceğim. Ellerinden öptüğüm biricik annemin canından can gideceğini bilsemde, Fatma'nın olmadığı bu Karadeniz o derin dalgalı denizleri usullaştırıyor. Savaş, büyüdüğünde bunu okuyacak ve aşkıyla evlendiğinde eşi olmadan nasıl bir hayat yaşayacağını bilemeyecektir. Ki bu yüzden de babası intihar ederken ona asla nefret kusmayacaktır. Saygımın sonsuzluğuna sahip olan babamdan tek bir dileğim vardır ki-İşte mektubun burasından sonra sayfa yırtıktı. Savaş bu mektubu lise sondan bu yaşına kadar sürekli okur dururdu. Ama babasını hala aşk kadar saçma bir şey için intihar ettiğini anlayamazdı.
O sırada aklına uçak saati gelmişti. Koltuktan kalkıp mektubu sırt çantasına koymuştu. Ardından üzerini değiştirip daha rahat bulduğu bir takımı giydiği gibi evden çıkmıştı.
Belkide acının verdiği o hikaye yeni başlıyordu.
Ben Alaz! Ufak bir vote (alttaki yıldız) bekliyorum. Beğendiğin veya saçma bulduğun bir kısmı yorumlarda bekliyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAHİR|ATEŞ-İ AŞK
RomanceHey gidi Karadeniz! Doldu da taşamadı. Acı feryatlar bulsada o göğüsleri. Silahlar patladı. Gereken insanlar öldü. Yoğun aşkın o iki sevdalı elleri birbirine zorla değdi. Bir tarafta Prosopagnosia (yüz körlüğü) ile baş eden zeytin gözlü Yasemin. ...