"Bunu yapan yalnızca biz değiliz, homurdanmayı keser misin?" June etraftaki 5SOS için bekleyen diğer hayranları işaret ettiğinde bir iç çektim.
"Zaten onları festivalde göreceğiz, neden şimdi yorgun olabileceklerini düşünüp rahat bırakmıyoruz ki?"
Benimle daha fazla uğraşmak istemediğinden olsa gerek gözlerini devirerek önüne dönüp grubu beklemeye başladı. Çıkacakları programın stüdyosunun önünde gelmelerini beklemek biraz sapık gibi hissettiriyordu. Ayrıca her zaman sürdüğüm fondöten nedensizce deliler gibi yüzümü kaşındırıyordu ve sınavdan çıktığım gibi buraya getirildiğim için çıkarmaya fırsat bulamamıştım. Yeni bir sızlanma için dudaklarımı araladım ancak festival biletimi June ödediği için şikayet etmeye hakkım olmadığını düşünerek sustum. Hafif bir gürültü oluştuğunda ve insanlar kıpırdanmaya başladığında çocukların geldiğini anlayarak yerinde heyecandan titreyen June'a baktım. Şu fanlık olayı bana biraz tuhaf gelse de onunla aynı odada kaldıkça alışıyordum. En azından kalabalık değildik ve deliler gibi çığlık atan yoktu, buna sevinebilirdim.
"Tanrım! TANRIM! Şimdi öleceğim. Ashton'a baksana!" Bize en yakın olan şu an oydu. June heyecandan delirirken ben de bir adım gerisinde adlarını bile bu sabah öğrendiğim çocukların hayranlarla sohbet ede ede ilerlemesini izledim. Gözüm en arkadaki Calum'a takıldı. Herkesin aksine yüzünde bir gülücük yoktu, yorgun görünüyordu. Buna rağmen hiç kimseyi kırmadan fotoğraf çekilmeye devam etti. Ünlü olmak gerçekten zor olmalıydı.
"Hey! Yüzündeki dövmeyi beğendim!" Dibimde bağıran çocuğa irkilerek döndüm. Ne zaman buraya geldiğini anlamadığım Michael yüzümde kapatmadığım tek noktaya bakarken June dili tutulmuş gibi kalmıştı. Neyse ki gelen Luke değildi, yoksa bu kızı yerlerden kaldıramazdım. Easier videosundan sonra odada öyle delirmişti ki ondan gerçekten korkmuştum.
"Teşekkürler. Ben de senin renkli saçlarını beğeniyordum."
"Kel kalmak üzereydim. Böylesi daha iyi." Gülerek saçlarını karıştırdıktan sonra devam etti. "Bu arada, bence sana septum çok yakışır. Sadece söylüyorum." Ona cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım ki arkasındaki Calum ile göz göze geldim.
"Vay canına. Bu gördüğüm en havalı şey." Diyerek gözümün altındaki iki küçük notayı işaret etti. June Michael ile fotoğraf çekilmek için onu kaptığında Calum daha da yakınıma gelmişti.
"Bazı insanlar bunu tuhaf buluyor." İnsanların bizi videoya aldığının farkına varınca biraz tedirgin olmuştum ama belli etmemeye çalıştım.
"Kesinlikle çok havalı duruyorsun. Boşver bazı insanları."
Gülümserken bir kez daha yüzünü inceledim ve June onu da kapmadan önce sordum.
"Sen iyi misin? Yorgun görünüyorsun."
"Yalnızca uykum var. Sorduğun için teşekkürler."
Çok masum görünüyordu ve sarı saçlarla küçük bir panda gibi gelmişti gözüme. Ne cevap vereceğimi düşünürken imdadıma June yetişti ve ona sarılıp sarılamayacağını sordu. Onlar sarılıp fotoğraf çekilirken cebimden gelen titremeyle telefonumu çıkardım. C'den gelen mektubun bildirimi ekranımda yanıp sönüyordu. Hafifçe gülümserken kafamı kaldırdığımda Calum'ın öylece telefonumdaki bildirime baktığını gördüm. Uygulamanın logosu dışında bir şey görebildiğini sanmıyordum.
"Cal!" Ashton'ın ona seslenmesiyle irkilerek kafasını kaldırdı ve yüzüme bir kez daha baktı. Anlayamadığım birkaç saniyelik bakışma sonrası gülümsediğinde ben de aynı şekilde karşılık verdim ve arkasını dönüp uzaklaşmasını izledim.
Çocuklara el sallayarak stüdyoya girişlerini izleyen June görüş alanımızdan çıktıkları gibi heyecanla bana döndü. Diğer hayranların da bakışları üzerimdeydi.
"O bakışma neydi öyle?" diye sorduğunda bilmediğimi belirtircesine omuz silktim.
"Hadi gidelim artık." dedim telefonumu elimde sıkı sıkı tutarken. Şu an tek yapmak istediğim son birkaç gündür olduğu gibi yatağımda uzanarak aptal gülümsememle C'nin mektubunu okumaktı.