Hayal

172 59 138
                                    

"Sen kimsin ? "
"Şey ben" diye kekelemeye başladım. Zaten ne diyebilirdim ki ben seni geldiğim evrende ki sevgilim olan Şafak'a benzettim kusura bakma falan mı. Bunları söyleyemeyeceğime göre hemen birşeyler uydurmalıydım. Fakat ne yazık ki beynim bu tür durumlarda bana hiç yardımcı olmazdı. Öyle donmuş bir şekilde ona bakıyordum. Şafak'ın aynısıydı hiç mi fark olmazdı ? Özlediğim gözleri çarptı gözlerime ve yaklaşıp yeniden sordu " kimsin ve adımı nerden biliyorsun ? " Tekrar baktım yüzüne sanki donmuş gibiydim konuşamıyordum. Zaten konuşacak olsamda ne söyleyeceğimi bilmiyordum derken bir ses geldi.
"Şafak nerdesin oğlum sen ? Sabahtan beri seni arıyorum. "
Bu ses çok tanıdıktı. Konuşan kişi yaklaşınca farkettim ki o İlhan'dı. Yani Şafak'ın arkadaşı demek ki burda İlhan'ında kopyası vardı ve yine dosta benziyorlardı.
Şafak arkasına döndü "Bekle geliyorum. " dedi.
Daha sonra bana dönüp "Seninle daha sonra görüşeceğiz." dedi.
Resmen ucuz kurtulmuştum fakat bulunduğum bu durumu nasıl düzeltebilirim bilmiyordum. Ama ondan önce işlerim vardı müdürün yanına gidip kayıt işlemlerini halletmem gerekiyordu.
Fakat bu okul benim okulumdan biraz daha değişikti. Tabi unutmamak gerekiyor burda bazı farklılıklar olabilir. Hemen müdürün odasını birine sormalıyım derken gözüme Tuğçe takıldı. Yanına hızlı adımlarla gidip "Tuğçe müdürün odası nerde ? " diye sordum.
Tuğçe "Müdürün odası hemen şu koridorun sağında da fakat adımı nerden biliyorsun ? Ben seni tanıyamadım da. "
İnsan bir hatayı bir kere yapar değil mi ? Daha birkaç dakika önce aynı hatayı yaptım. Sanırım buraya alışmam baya zaman alıcak. Gel de toparlamaya çalış yediğin haltları şimdi Mira dedi iç sesim.
"Teşekkür ederim. Benim işim varda biraz." Deyip resmen sorusunu duymamazlıktan geldim.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
    Müdürün kapısının önüne gelmiştim. Yahu müdür bile aynı olur muydu ? Bari müdürü farklı biri olsaydı. Buna biraz üzüldükten sonra kapıyı tıklatıp içeri girdim.
-"Ben yeni öğrenciniz Asel Mira . Kayıt işlemleri için gelmiştim. "
-"Hoşgeldin kızım bende seni bekliyordum. Peki seninle aynı okuldan gelen arkadaşın nerde ?" Aynı okuldan arkadaş mı ? Kim olabilir ki ? Merakla sordum. " Arkadaş mı ? Adı ne öğrenebilir miyim acaba ? "
Müdür de "Tabi kızım öncelikle bir ismine bakayım. Erkekti diye hatırlıyorum da adını unuttum. " Dedikten sonra birkaç kağıdı araladı ve "Çağkan " dedi. Demesiyle birlikte beynimde sinirden şimşekler çakmaya başladı. Nasıl buldu geleceğim yeri ya. Bu son şansımdı ve o benim başarısız olmam için elinden gelen herşeyi seve seve yapardı. İşte şimdi asıl oyun başlıyordu.
Düşüncelerimde müdürün sesiyle irkildim "kızım iyi misin ? Birden rengin soldu. " Müdüre kafamı sallayıp. "Teşekkür ederim gitmem gerekiyor." diyerek odayı terk ettim. Ee Çağkan seninle görüşeceğiz elbet bu böyle yarım kalmayacak.
   Okulda birkaç işimi daha hallettikten sonra ilk dersime girecektim. Bugün benim bu okulda gireceğim ilk dersti fakat bugünün son dersiydi.
   Sınıfımı bulduktan sonra kapıyı tıklatarak içeri girdim. Kendime boş yer aramak için sınıfı süzerken fark ettim ki bu sınıfın neredeyse yarısından çoğu tanıdık yüzlerdi. Fakat onca insan arasında kimin yanı boş olabilirdi ? Tabiki de Çağkan. Gerçi pekte şaşırtıcı bir durum değil bende şans olsa şuan burda olmazdım zaten.
   Mecburiyetten dolayı gidip Çağkan'ın yanına oturdum. Yanına oturmama sevinmiş olmalı ki bana dönüp gülümsedi. Bende ona senle görüşeceğiz bakışımı attım. O benim bu bakışımı çok iyi tanırdı. Hemen anlamış olmalı ki kulağıma yaklaşıp "off Mira " dedi.
   Dersin bitmesini sabırsızlıkla bekliyordum. Çağkanla görüşecektik.
     ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
   Ve ders bitti herkes eşyalarını toparlamaya başladı. Çağkan'da tam kalkacak oldu ki "dur bekle, senle birşey konuşmam gerek" dedikten sonra ikimizde sınıfın boşalmasını bekledik.
   Çağkan'da buraya gelebildiğine göre onun burada kopyası olamazdı diye düşündüm. Gerçi olsada ben Çağkan'ı bana olan bakışlarından tanırdım zaten.
   Sınıftan son öğrencide gittikten sonra Çağkan'a dönüp "Ne yaptığını sanıyorsun ? Neden buraya peşimden geldin ? " diye sordum.
   O da bana dönüp "İnsan sevdiğini yalnız bırakmak istemez değil mi ? " diyerek soruma soruyla cevap verdi.
   Ofladıktan sonra "Peki buraya geldiğimi nerden biliyordun ? "
   "Seni hastaneden gittikten sonra takip etmek pek zor olmadı Mira " dedi. Ardından ekledi "Seni sevdiğimi biliyorsun. Şafak aynısını yapar mıydı senin için ? Bir başkası için gittiğin yere gelir miydi peşinden ? Bir başkasını sevdiğini bildiği halde sevmeye, canının göz göre göre yanmasına izin verir miydi ? Sevdiği kızın bileğinde başkasının dövmesi varken yazdırır mıydı sevdiği kızın ismini göğsüne ? Vazgeçmek ne bilmeden devam eder miydi sevmeye benim seni sevdiğim gibi sever miydi ? "
   Çağkan'nın bu konuşmaları çok canımı sıkıyordu. "Ben Şafak'ı senden daha iyi tanıyorum Çağkan aynılarını Şafak'ta benim için yapardı. Ama şuan yapacak halde değil. Sende benim neden buraya geldiğimi biliyorsun. "
   Çağkan bir gülümsedi. "Biliyorum tabi bilmez miyim ? Ancak bildiğim birşey daha var. Peki sen bunu biliyor musun ? Eğer başka bir evrenden geldiğini burada ki herhangi birine söyleyecek olursam veya bir şekilde biri öğrenirse geldiğimiz evrene geri gitmek zorunda kalırız."
   Çağkan resmen beni delirtiyordu. "Bak Çağkan cümlenin altında yatan o gizli tehtidi ben algıladım. Ama ben sana gizli tehtid falan yapmam. Açık açık söylüyorum bu Şafak'ın uyanması için son şansım ve eğer sen buna engel olmaya çalışırsan beni yanında görmeyi boşver bir daha karşında bile göremezsin."
   Onunda sinirleri bozulmuş olmalı ki. "Haklısın sende bana yanında olma şansını vermiyorsun karşında görememekle tehtid ediyorsun. Bu kadar mı Mira. Peki soruyorum neden bana hiç yanında olmak için şans vermedin ?"
   " Çağkan bunu sana defalarca anlattım ama bu sefer farklı bir şekilde anlatmayı deneyeyim. Bak şimdi bir kahve fincanı düşün kahveyi içmişsin ama telvesi fincanın dibinde kalmış. O fincan ne kadar su dökersek dökelim o kahve tadını alırız değil mi ? İşte bizde öyleyiz Çağkan sen ne kadar su eklersen ekle ben o kahve tadını aldıkça biz olamayız. " bu cümleleri sarf ettiktten sonra çantamı alıp sınıfı terk edecektim ki arkama dönüp şu cümleleri de ekledim. " Ha bu arada eğer buradaki görevimi yapmama engel olursan tek yolum sana kalsa ayaklarımı keser yinede gelmem sana "daha sonra sınıfı terk ettim. Üstelik Çağkan'ın cevabını bile beklememişim. Onla konuşmak canımı sıkmıştı. Zaten daha halletmem gereken tonlarca iş vardı. Kalacağım yurdu bulmak, kayıt işlemleri vs....
   Ama başım çatlamıştı. Bu işleri yapmadan önce boş bir sınıfta yarım saat uyusamda en azından baş ağrım geçsin diye düşündüm. Ve attım kendimi bir sınıfa. Başımı çantamın üzerine koyup uyumaya başladım.
        ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
   Yaklaşık bir yarım saat kadar uyumuş olmalıydım ki kapı açılma sesiyle uyandım. Gözlerimi uykudan net açamıyor olsamda gelenin Şafak olduğunu anladım. Zaten beni rüyalarımda hiç yalnız bırakmazdı ki. Yine gelmişti. Onu sadece rüyalarımda ayakta bana bakarken görebiliyordum. Başladım her zaman ki gibi onla konuşmaya bana cevap vermiyordu ama ben onla hergün konuşuyordum.
   "Aa hoşgeldin Şafak. Biliyor musun ? Hergün söylüyorum sana bunu fakat bugün birdaha söyleyeceğim. Seni böyle ayakta bana bakarken görmeyi o kadar özlemişim ki gerçekten. Olsun en azından görebiliyorum hiçte göremeyebilirdim. Senin yanına gelmek istiyorum ama her geldiğimde kayboluyorsun. Bu yüzden bu sefer daha uzun durman için pek fazla yaklaşmayacağım. Bir de neye üzülüyorum biliyor musun? Geldiğinde benle hiç konuşmuyorsun. Biliyorum küs değiliz ama sesini çok özledim. Ama bugün sende bir farklılık var gibi normalde senle konuştuğumda gülümserdin bugün neden şaşkın şaşkın bakıyorsun Şafak ? Bana yaklaşıyorsun demek ki kaybolma vaktin geldi. Yine gel ama olur mu ? Üzüldüğüm bir diğer noktada sana sarılamıyor olmam. Sanırım hayal olduğun için olsa gerek ne zaman elimi uzatsam kayboluyorsun " derken elimi Şafak'a uzattım. Bu bir ilkti gerçekten dokunabiliyordum. Tekrar tekrar dokundum. Şafak kaybolmamıştı. Sevinç çığlıklarıyla "Şafak bak dokunabiliyorum" derken dank etti ki bu kopya Şafak olmalıydı. Çünkü konuşadabiliyordu. "Senin galiba psikolojik problemlerin var. Ben anlayamadım seni. " kopya Şafak bunu dedikten sonra başımdan aşağı kaynar sular dökülüyormuş gibi hissettim. Daha önce bu deyimi bu kadar tam anlamıyla yaşamamıştım.
Hikayeye devam edenler kendini yorumda belli edebilir mi ? Bu arada devam edebilmem için vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Başka Bir SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin