Oldukça uzun mesajlar atmıştı. Beni Akın'dan çok kıskanmış. Mısır gevreğinden kalan son dilimi Akın'a vermiştim, buna bozulmuş. Halbuki beğenmişti, benim de yiyesim yoktu ona vermiştim.
En sonunda kendi haline bırakıp ilgilenmediğim için, Akın ile konuşmaya devam ettiğim için çok kırılmış.
Songül'ü yanına çağırdığında Oğuzhan, Şengül de "Hayırdır? Neden buradasın Songül?" diye sormuştu. Songül de "Bir durum var." deyince Şengül, Oğuzhan'ı alıp bahçeye çıkmıştı. Bir şeyler konuşup içeri girmişlerdi. Ne konuştukları hakkında bir fikrim yoktu. Benim hakkımda bir şey söylemiş olsaydı Şengül, on kere tepemde biterdi. Mesajda da bu konuya değinmiş. Benim hakkımda hiçbir şeyden bahsetmemiş. Satışları hakkında sıkıntı yaşadığını anlatmış. En sonunda da numarasını yazıp "Yazmak ve açıklamak istersen yazarsın." demiş.
Yazdığı her cümleye cevap vermek istiyordum. Konuşamamıştım çıkışta. Konuşmak istiyordum. Defterimi, kalemimi aldım elime ve yazdığı her cümleye cevap yazdım. Son rötuşları yapıp yazımı bitirdim. Numarasını kaydedip Whatsapp'ten mesaj attım. Sıra beklemekteydi. Çok gecikmeden cevap attı. Bütün Özlem olayını bana anlattı.
Özlem bunun peşine takılmış. Şirketin merdivenlerinde "Dur Oğuzhan! Neyin var?" demiş.Oğuzhan da "Ne var?!" demiş.
"Anlat bana. İyi misin?"
"Ablama gideceğim. Ailesel bir durum." demiş ve hızlı hızlı yürümeye devam etmiş. Özlem de bunun hızına yetişemeyince "Yavaş ol yaa!" diye söylenmiş.
"Allah aşkına moralim bozuk!" demiş Oğuzhan da.
"İyi! Ben nereden gideceğim?"
"Daha önce nereden gidiyorsan oradan." demiş ve Oğuzhan yoluna devam etmiş.
Sabah bir de Özlem "Sistemimi açamıyorum..." diye söylenerek Oğuzhan'a doğru baktı. Oğuzhan da kendi işleriyle ilgilendiği için onu duymamıştı. Ben de zaten sorunlarını çözemeyip Oğuzhan'a yaptırmasına sinirlenmeye başlamıştım. "Sen neden buraya geldin ki? Eski bilgisayarına n'oldu senin?" diye sordum.
"Yeni eleman oraya konuldu o yüzden burada oturuyorum."
"O işlerle Şengül ilgileniyor. Git, ona sor." dedim.
Bir şeyler söylendi ama duymadım. Ayağa kalktı önündeki masada oturan Havva ile bir şey konuştu, oturdu sandalyesine tekrar. Daha sonra ben çöp atmaya kalkmıştım. Geçerken bilgisayarına takıldı gözüm. Sabah sistemini açamayan kız, sistemini açmış çağrı alıyor. Bir şey demesem olmazdı. "Açmışsın sistemini." dedim dalga geçer gibi.
"Hııı. Evet, açtım." diyebildi sadece. Geçtim yerime oturdum başka bir şey demeden.
Konu Akın'a geldi. Oğuzhan'a göre bizim yanımızda takılmasının sebebi benmişim. Aslında onun amacı bana yakın olmakmış.
Akın'ın da sevmediğim bir özelliği her şeye diyecek bir şeyi olması. Bir işten bahsediyoruz diyelim ki hemen "Aa. Evet, biliyorum onu." demesi sinir bozucu. Her şeyi biliyorum havasında.
Molada birlikte otururken Songül "Bu arada senin çizimin de güzelmiş, öyle duydum." dedi. Oğuzhan da bahsederken çizimleri hakkında ordan Akın atlayıverdi "Ben de çiziyordum. Bakın!" deyip telefonundaki bütün çizdiği resimleri gösterdi teker teker hepimize.
Ayrıca, bugün şirkette masamda otururken Özlem'in oturduğu masa dikkatimi çekmişti. Masasının köşesinde Oğuzhan'ın çizdiği Eyfel Kulesi kağıdı vardı. Oğuzhan'ın olmadığı gün, Oğuzhan'ın masasında otururken defterini karıştırmıştım Oğuzhan'ın ve o Eyfel Kulesi'ni görmüştüm. Bugün de onun masasında. Onun masasında görünce de soluğu Oğuzhan'ın yanında almıştım. Kızı sevmiyordu ama çizimini ona veriyordu. "Olabilir vermiş olabilirsin ama sorun şurada: Sevmediğin insana çizimini vermen." dedim. "İstedi ben de verdim." demişti. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Özlem'in masasına baktım yine. Kağıt yırtılmıştı. Kağıt yığını olarak masanın üzerinde duruyordu. Oğuzhan'ın yanına gidip "Sen mi söyledin "Onu yok et." diye" dediğimde "Hayır, ben bir şey demedim." olmuştu cevabı. Peki...Bu kız neden yırttı onu? Beğenmeseydi almazdı. Masasında durmasını istemeseydi eğer çantasına koyardı. Koyardı bir yere yani. Niye yırttı? Oğuzhan hep yanımdaydı. Onunla hiç konuşmadı. Geriye tek seçenek kalıyordu. Oğuzhan ona mesaj attı sert bir şekilde ve o da yırttı. Eğer telefon numarası varsa Oğuzhan'da, bu diğer şeyleri de açıklıyordu. Kızı benim yanımda tersliyordu, bozulup gidiyordu kız ama sonra sanki biraz önce azarlanan kişi kendisi değilmiş gibi başka bir şey sorması, söylemesi...Tabi, ben o zaman bu gerçekleri görmek istememiştim. Sadece Oğuzhan'ın söylediklerine inanmak istemiştim.
Oğuzhan ile mesajlaşırken laf arasında bana "Anneme anlatıyorum da gülüyor."Sevmediğiniz insanları barındırmayın yanınızda canım. Tepkinizi verin." diyor." dedi. Annesine benden bahsetmiş...
"Annene beni mi anlattın?" diye sorduğumda ise;
"Ben hep anlatıyorum hep akşam çayda." dedi. Daha önce de bahsetmiş benden yani. Aslında neden bu kadar şaşırdıysam. Ben de anneme her şeyi anlatıyorum. Ben de ona söyledim "Annem de seni biliyor." diye.
Benim elma sevdiğimi biliyor. Bu ilk geldiği zamanlarda ben sandalyemde elma yiyordum. Taa o zamanı hatırlıyor. "Dikkat etmiştim sana. İlk geldiğimde elma yemiştin." dedi. Gece yarısı olmuştu. Yarın erken kalkacaktık. Yatmadan önce bombayı patlattı ama devamını getirmedi. Aslında getiremedi. Yazmayan kişilerin yazası tutmuştu o akşam. Onlara yazayım derken Oğuzhan'a geç cevap veriyordum.
"Artık yok keşke. Kırdım umutsuzluğu çünkü."
"Umutsuzluk mu?"
"Evet. Umutsuzluk...Umutsuzluk işte yani. Bir şeyi istemek umutsuzluk gibi. Hani zor bir şey gibi. Neyse bakalım ben yatar."
"Neyi istemek? Tamam, iyi geceler."
"Sen meşgulsün Defnecik. İyi geceler Defne, iyi rüyalar."
"Sana da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVEN
Storie d'amoreDefne her zamanki gibi cagri aliyordu. Yeni biri baslamisti işe. Aslinda Defne onu taniyordu. Oguzhandi o. Kuzeninin arkadaşı. Bir zamanlar kuzeninin "Sana ayarlayayim mi?" dedigi cocuk. Defne dusunmemisti aralarinda bir sey olabilecegine. Taa ki y...