1.bölüm

3K 145 31
                                    

Medya: Güneş

Keyifli okumalar...

5 yıl sonra...

Uykudan uyanmam için ufacık bir tıkırtı yetiyordu artık bana. Pencerenin önünden geçen bir kedi veya köpeğin adım sesleri bile uykumdan ediyor, uyanmama sebep oluyordu.

Gözlerim komodinin üstündeki çalar saate kayınca sadece iki saat uyuduğumu farkettim. Umursamadım. 4 yıldır alışkanlık olmuştu artık. Yeri geliyor bazen uykusuz bile kalıyordum. İki saatlik uyku benim için bir velinimetti.

Yataktan doğrulup odadan çıktım. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım ve havluya uzanıp yüzümü kurularken gözlerim aynada ki yansımama kaydı.

Saman sarısı saçlarım, omzumdan biraz aşağı da bitiyor, mavi gözlerim donukça bakıyordu. Bu donukluk beş yıl önce oluşmuş, sadece üçüzlerin yanında normale dönüşüyordu.

Ben Güneş Miskin, 15 yaşında önce babasız sonra da annesiz kalmıştım. Babamın ölümüne sevinmiş, annem ise arkasında bıraktığı üçüzleriyle birlikte üzülmüştüm. Zaten bu donukluk annemin gidişinden sonra olmuştu. Elimde değildi.

Kafamı iki yana sallayıp havluyu yerine astım. Ardından mutfağa girip buzdolabının kapağını araladım.

İçinden kahvaltılıkları çıkarıp tepsiye dizerek oturma odasında ki masaya yerleştirdim. Domates salatalık dilimleyip onu da yerleştirdim.

Yumurta tavasını ateşin üstüne koyup içine yarım kaşık tereyağ atıp erimeye bırakırken küçük bir tabak alıp içine üç yumurta kırdım ve az miktar tuz ile çırptım.

Erimiş ve kararmış yağın içine döküp hızlıca pişirdikten sonra onu da masaya yerleştirdim. En sonunda dolaptaki sütü cezveye döküp, kısık ateşte ısıtmaya bıraktım.

Süt harici artık hazır olan masadan uzaklaşıp annemin eski, üçüzlerin yeni sayılan odasına girdim ve buruk bir gülümseme ile baktım.

Tam bir yumak halinde uyuyorlardı. Yatak çift kişilik olduğu için ve henüz beş yaşında olduklarından rahatça sığıyorlardı. Ama onlar her gece yan yana yatsalar bile sabaha kadar üst üste çıkıyorlar yada yer değiştiriyorlardı.

Tek yumurta üçüzleriydi. Birebir benziyorlardı. Ama onları ben büyüttüğüm için olsa gerek ki, her ne kadar benzeseler de onları ayırt etmekte zorlanmıyordum.

Kapı pervazından doğrulup odanın içine ilerledim ve yatağın kenarına oturdum.

"Kızlar, hadi ablacım kalkın artık." Tabi ki, bu mümkün değildi. Ne zaman hangi çocuk ha deyince kalkıyordu ki zaten.

Önce yüzüstü yatan Dolunay'ı aldım kucağıma. Yüzüne düşen siyah saçlarını geriye attım. Benim sarı saçlarım anneminkine benziyordu. Kızların ise kuzguni siyah saçları vardı. Ama aile de babam bile siyah saçlı değildi. Kızlar biraz farklıydı.

Dolunay'ı biraz mıncırmam yetmişti uyanmasına. Safir mavisi gözlerini kırpıştırarak uyandı. Uyku mahmurluğundan göz rengi neredeyse lacivert gibiydi. Her ne kadar mız mız etse de minik poposuna küçük bir şaplak atıp lavaboya gönderdim.

Ardından kolu ve bacağını diğer kardeşinin üstüne atmış olan Gece'yi kucağıma aldım. Onu da mıncırarak uyandırıp, Dolunay'ı gönderdiğim gibi poposuna vurarak lavaboya yolladım.

En sona kalan Yıldız da diğer kardeşlerinin yaşadıklarını yaşayıp loavaboya yollanırken derin bir iç çekip kalktım yataktan.

Kızlar masaya yan yana oturmuş beni bekliyorlardı. Bende kısık ateşi kapatıp sütü bardaklara döküp kızların önüne koydum. Kendimde yerleşirken gözlerim duvar saatine kaydı yarım saat içinde kahvaltımı yapıp hazırlanmam, kızları da hazırlamam ve işe gitmek için çıkmam gerekiyordu.

Güneş [Dreame'da]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin