⍣23⍣

1.2K 142 132
                                    

Jungkook

Hana ulaştığımızda handa kalan insanlar yemek yenilen büyük salonda toplanmış, akşam yemeği için bekliyordu. Ahşap masalardan birine yerleştik ve biz de beklemeye başladık. Yemeği beklerken Tae ile yaptığımız sevgilinin gözlerinde kaybolmaca adlı etkinlik, dumanı tüten yemekler masamıza geldiğinde son bulmuş ve birbirimizin varlığını zerre umursamadan yemeklere saldırmıştık.

İlişkimizdeki güzel yanlardan birinin de bu olduğuna karar verdim. Bir dakika önce melül melül birbirimizi izlerken bir dakika sonra beraber tabiri caizse ayı gibi yemek yiyebiliyorduk. Ağzının kenarına bulaştırdığı yemeğin sosuna şöyle bir baktım. Yüzünü işaret edip kocaman bir kahkaha attım.

"Koca bir bebek gibi yemek yiyorsun."

"Sen kendine bak" dedi beni umursamayıp elindeki tavuk butuna kafasını yeniden gömerken. Baş parmağımla dudağının yanındaki sosu silerken silme işini bilerek birazcık abarttım ve parmağımı dudağının her yerinde gezdirdim. Dikkati hala elindeki tavuktaydı. Parmağıma bulaşan sosu ağzıma götürdüm ve dikkatini çekmek için şapır şupur sesler çıkardım.

"Ne yapıyorsun?" dedi iğrenir gibi yüzüme bakarken. Sonunda dikkatini çekmiş olmanın sevinciyle

"Bir daha ne zaman öpüşürüz?" dedim

"Ben istediğim zaman" dedi boş bakışlarla yüzüme bakmaya başlamıştı

"Ne yani, sen istediğinde öpebilirisin ama ben öpemem öyle mi?!?" bağırıp, yumruklarımı masaya vurmamla yemek salonundaki herkes bize döndü. Utanıp oturduğum yere sinerken, o sakince içeceğinden yudumluyordu

"Aynen öyle, sen küçük bir velet olduğun için zamanlama konusunda sana güvenemem. Bu ilişkinin büyüğü bensem benim istediğim zamanda olur. Çünkü hyung benim!" bu sefer o da bağırmıştı. Böyle olur olmadık yerlerde bağırıyor işte, ne yaparsın herkes bir Jeon Jungkook olamaz

"Madem hyungsun, ben bağırıp insanların dikkatini çektikten sonra senin olgun davranıp bağırmaman gerekirdi" parmağımı yüzüne doğrultmuştum. Sinirle birbirimize bakan gözlerimizin acıyla kapanması uzun sürmedi

"Siz iki yarım akıllının beraber olduğu durumlarda bir tane bütün aklın oluşması gerekiyordu ama nedense elde var sıfır" Ji-mong kulaklarımızı çekiştirirken sinirle tıslıyordu.

Çekiştirdiği kulaklarımızı bir anda bıraktı ve oturduğumuz masaya eğildi.

"Canımı sıkıyorsunuz, yapmayın" bir elini benim kafama diğerini Tae'nin kafasına atıp sert hareketlerle okşadı ve havalı bir hareketle arkasını dönüp uzaklaştı

İkimizde oturduğumuz yere sindik ve sakince yemeğimizi yedik. Yemekten sonra elimi omzuna attım ve sorumluluk sahibi bir erkek arkadaş olarak onu odasına götürdüm. Asıl amacım gitmişken içeriye girmekti ama kapının önüne konuldum

"Odama giremezsin" dedi parmağıyla kapının dışarısını işaret ederken

"Ama neden?" titrettiğim dudağımla yüzüne yavru köpek bakışları attım.

"Çünkü... Öyle istiyorum..." dedi kapıyı suratıma kapatırken.

Acı içindeki, kırık dökük, parça parça edilmiş, zavallı kalbim ve ben odamıza doğru yola çıkmıştık ki kapı arkamdan yavaşça açıldı ve badi badi adımlarla yanıma gelen Tae yanağıma minik bir öpücük kondurdu.

destiny ಇ taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin