6 -Mektup-

269 32 5
                                    

-Ben B planına geçiyorum.

-B planı?

-Burger.

20 dakika sonra yemeklerimizi bitirmiş bir şekilde koltukta yatıyorduk. Yemeğin ağırlığı ve yorgunluk ile de gözlerim kapanmıştı...

Rüyamda o kadını tekrar görmem ile uyanmıştım. Hava hala karanlıktı ve abim de ayı gibi horluyordu. Ayağa kalktım. Rüyamdaki olan olayları hatırlamaya çalıştım. Kadının beni kolumdan tutması ve zorla odama çıkarması. Sonra deri kaplı bir kitabı zorla açtırması. Adi aklıma gelmiyordu bi türlü. Başımı biraz ovaladım. Ve tekrar düşündüm. Evet bu sefer görüntü daha netti. Adi meshal di. Bir dakika... bu benim bu sabah gördüğüm kitaptı?

Merdivenlere bir bakış atınca sanki bir şey kulağıma fısıldamış gibiydi. Ani bir titremeden sonra yavaş adımlarla merdivene yöneldim. Tek tek basamaklara basarak gıcırdamalarinı dinledim. Sonunda kendimi odamın kapısının önünde buldugumda kapıyı açıp açmamak arasında kalmıştım. Içimdeki bir şey ac diye bağırıyordu ama ben istemiyordum.

Sonunda dayanamadım ve hızla kapıyı açtım. Her şey normal duruyordu. Bakışlarımı odada gezdirirken masamin üstündeki kitap yutkunmama neden olmuştu. O kitap...Meshal.

Titreyen ellerimle kitaba uzandım. Yavaşça elime aldığımda yüzüme yaklaştırıp üstündeki tozu üfledim. Meshal isminin altında el yazması ile bir şeyler yazıyordu.

Kitabı dışardan inceledikten sonra içine bakma vakti gelmişti. Yırtık pırtık olmuş kapağını yavaşça açtım. Ve ilk şoku yaşamıştım. Çünkü ilk sayfada yazan isim şuydu:

Moonia - Melody...

Moonia adında birinden 'bana' yazılmış bir kitap...

Diğer sayfayı geçtim... 

Melody... Benim güzel kızım. Seni bu evrendeki her şeyden daha çok sevdim. Ama seni benim elimden aldılar. Seni kaybettim. Ellerimden kayıp gittin, seni tutamadım. Ama seni hep izledim. Her hareketini, her doğrunu yanlışını, her gülümsemeni ağlamanı.. Seni o iğrenç adamdan kurtarmak istedim ama konsey izin vermedi. Eğer seni alsaydım seni öldüreceklerdi. Bunu sana yapamazdım. Melody, sen çok güçlüsün. Belki farkında değilsin ama güçlerin inanılmaz. Konsey senden korktuğu için seni benden kopardı ve iğrenç bir insan ailesine verdi. Melody, babanla biz sensiz yapamadık. Her nefes ciğerimizi yaktı, uyandığımızda senin olmayisina ağladık. Melody biz seni çok özledik.

Bu mektubun sonunda bunlardan bahsetmekten nefret ediyorum ama sana ihtiyacımız var. Tek bizim değil bütün evrenin sana ihtiyacı var. Kozmik güçler galaksimize saldırmayı seçti. Onlara göre insanlar birer mikrop. Ne olursa olsun hepsini korumak biz kontrolcülerin görevi. Bizi yaratan ve damarlarımızda kanı akan mistik güçlerin en saf hali kimsede görünmedi ta ki sen doğana kadar. Senin damarlarında saf bir güç var. Çok kuvvetli bir güç. 18 yaşından önce bilmeliydin. Lütfen kitabın devamını oku. 14.sayfadaki parlak mağarayı bul. Ordaki mistik suda yıkan ki üzerindeki büyü bozulsun. Guclerini bu yasina kadar gizli kalmasını sağlayan bir büyü. Yikanirken şu sözleri soyle "sit hoc aqua lava corpus meum, et omnes in mysticum carminibus in me fluunt."

Neden bilmiyordum gözlerim dolmuştu. Neydi bu? Delirmiş miydim yoksa gerçek miydi? Kime anlatabilirdim ki? Kimse bana inanmazdı. Napacaktim? Annem olduğunu iddia eden bu kişinin dediklerini mı yapacaktım. Gerçekten annem olsa bile nasil benim burada acı çekmeme izin vermişti. Annem değil miydi o? Anneler yavrularını her ne olursa olsun korumaz miydi? Canından çok sevmez miydi? Gerçekten de annem miydi?

Yüzümde bir tebessüm oluşmuştu.

Benim gerçekten bir annem ve babam mı vardı?

Anı bi ciddiyetle gülümseme kaybolmuştu.

Ama onlarda herkes gibi dimi. Suanki babamda ne farkları var ki onlar da beni sevmedi, korumadı.

Kitabı sertçe kapattım. Arkamda hissetiğim soğukluk ile yavaşça arkama döndüm. O beyaz kadın buradaydı..

"Bana neden bunu okuttun?"

Hareket dahi etmedi. Sadece dikilmeye devam etti.

"Söyle! Bunun anlamı ne?" Sinirle bağırmıştım.

"Rüyanı hatırla."

"Melody!"

Beyaz kadın aninda yok olmuştu. Arkamdan gelen ayak sesleri ile abimin içeri girmesi bir oldu.

"Melody noldu? Niye bağırıyorsun?"

Elinde lamba ile dikilmişti.

"Ne o benim silağımı mı caldin yoksa abi?" Sahte bir kahkaha attim.

"Ne alaka? B-ben bizim odaya daha cok yakisir diye getirdim."

2 dakika önce kitabın olduğu masaya lambayı koydu. Kitap yine gitmişti.

"Bak daha çok yakıştı!"

"E-evet tamam. Ben uyumaya gidiyorum."

"Anca uyu zaten. Neyse benim birkaç işim var marketten alinacaklari alayım."

"Saat 20.14 biliyorsun dimi?"

"Berhana market asla kapatmıyor. Cidden o adam en son ne zaman uyudu merak ediyorum. Ya da en son ne zaman duş aldı... Neyse gittim ben"

Ve hizli adımlarla odadan çıktı. Şimdi ise sadece yatakta uzanan ben ve zihnimi dolduran saçma düşünceler vardı. Kitap gitmişti ve ben mağaraya bakmamıştım bile. Baksaydım da gidecek miydim ki? Gitmeli miydim? Gerçek miydi? Her zaman bende bir sorun olduğunu düşünmüştüm belki de o sorun buydu. Evlatlık olduğumu biliyordum ama gerçek anne ve babam trafik kazasında öldü denmişti. (Üf ne güzel gönderme efsane yalan moonia)

Yavaşça gözlerimi masaya cevirdim. Kitap oradaydı..
Yataktan kalktım. Hemen kitabı avuçlarının arasına aldım. Kitap başkaları olunca yok oluyordu. Bu da sadece benim okuyabilecegim anlamına geliyordu ya da delirdiğimin..

Ranzamın altında kendi yaptığım gizli bölmeye kitabı yerleştirdim. Yatağa oturdum ve düşünmeye başladım. Belki de bir şans verebilirdim. Belki gerçek anne ve babamın hala yaşadığı gerçeği çok heyecanlı gelmişti ya da sadece risk alıyordum ama bunu denemeliydim. En azından emin olmalıydım. O lanet mağaraya gitmeye karar verdim. Sabah erken kalkıp evden sıvışıcaktım ve mağara her neredeyse oraya gidip o saçma sözleri söyleyecektim.

Yatağa uzandım. Gözlerim yavaşça kapanırken her şeyin bu kadar karmaşık ve zor olmasına lanet ettim..

Bir takipcim hassas yerimden vurdu ve yeni bölüm istedi. Ben de kıramadım ve yazdım. Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir💙

Mistik ElementlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin