4 -Garip Kadın-

356 41 6
                                    

"Işte bu sensin, bir canavar..."

Bana kızgın ve şaşkın bakan bakışlarına aldırmadan çantamı yerden aldım ve diş kapıya hızla yöneldim. Kapıyı açtım ve ardımdan sertce kapatıp dışarı çıktım...

Evet, şimdi ise lanet olası okula gidip lanet olası notlarımı yükseltmek için lanet olası derslere çalışmalıydım. Lanet olası demeyi sevdiğimden bahsetmiş miydim? Lanet olası...

Okulun bahçe kapısın onunde süs olarak kullanılan bir güvenlik ile karşılaştım. Cidden 2 yıldır güvenlik yoktu ve şimdi de 60 yaşlarında emekli bir adamı koltuğa oturtturup güvenlik diye kakalıyorlardı. Sanırım Leslie Lisesi'nin elinden gelen bu kadardi.

Bahçe boştu çünkü genelde evden daha çabuk kurtulmak için daha erken saatlerde okula gelirdim. Aslına bakarsak koridorlarda sadece hademeler ve bir kaç öğretmen olması dışında kimseyi görmemem şaşırtıcı derecede ilginçti. Şortumun cebinden telefonu çektim ve kilidine basıp telefonu açtım. Ekranda, en sevdiğim sanatçılardan biri olan Mozartın eski bir fotoğrafı duruyordu. Gözümü saatin yazdığı yere çevirdiğimde daha dersin başlamasına 27 dakika olduğunu gördüm. Bu da tabii benim için iyi birşeydi. Sonuçta kim fazladan müzik dinlemeyi sevmez ki?

Yaklaşık 12 dakika klasik müzik dinleyip kitabımı okuduktan sonra cehenneme 1 kişi daha katılmıştı. Kapıdan içeri elindeki ceketiyle giren kişi James Hanson'dan başkası değildi. Sol eliyle tuttuğu ceketi omzuna götürdü ve sağ elleriyle esmer, uzun saçlarını tutup şekil verdi. Zümrüt yeşili gözlerini çevreleyen yuvarlak gözlüklerini düzeltti ve sırasına çantasını koyup bana baktı.

-Her okula geldiğimde seni böyle bulmak artık beni şaşırtmıyor.

Gözlerimi devirerek ona döndüm.

-James lütfen kendi işinle ilgilen.

Tekrar kitabıma döndüğümde hızla yanıma gelmiş ve sıranın üstüne oturmuştu. Kitabımı eliyle kaldırıp kendine cevirdi.

-Bakalım bugün ne okuyorsun?

-Onu bana geri ver.

Alamam için kitabı yukarı kaldırdı.

-Sonsuzlukta Kaybolmuş Aşk mı? Ismi kulağa hoş geliyor. Nasıl bir kitap.

Tekrar kitaba ulaşmaya çalıştım ama kitabı vermemekte israrciydi.

-Kitap birbirlerini seven ama kurallar gereği sonsuzlukta kaybolmuş bir melek ve şeytanın hikayesi. Şeytan meleğe aşık olur. Nokta.

-Hmm, kulağa eğlenceli geliyor. Bil bakalım bana kimi hatırlattı.

-Bilmiyorum. Artık şu lanet kitabı bana verir misin?

-Peki al bakalım.

Kitabı uzattı. Tam alacakken,

-Ama önce bana son bir cevap vermelisin.

'Ne sorucaksan sor' bakışları attim ve kollarımı göğusumde birleştirip geriye yaslandım.

-Biliyorsun bunlar son sınavlar ve bundan sonra yani yıl sonu balosu olucak. Benimle gitmeye ne der-..

-Kesinlikle hayır derim.

-Nedenmis o?

-Aptal bir baloya gidip zamanımı harcamak istemiyorum da ondan. Şimdi kitabı geri alayım.

Yüzündeki garip bir ifade ile kitabı bana geri verdi.

-Tesekkur ederim. Şimdi izin verirsen kitabıma devam etmek istiyor-..

Zilin sesi lafımı bölmüştü.

-Oh hadi ama!

-Sanırım başka zaman okuman gerekicek.

Yüzünde zafer gülümsemesi ile bana bakarken ona dil çıkarmam gulumsemesini düşürmemişti.

Okuldan sonra üstümdeki yük kalkmış gibiydi. Yani cidden kim Fizik ve Tarih dersini sever ?

Okulun bahçesinde, tek omzumda takılı siyah çantam ile yürürken James'i arabasına binerken görmüştüm. Nedense ona bakınca yüzümde aptal bir gülümseme belirmişti. Bu zaten saçma değilmiş gibi James beni farkedip bana dönünce nedense kızarmıştım. Ona bakmayı kestim ve önüme dönüp derin bir nefes aldım. Bahçeden çıkarken arkamdan bana gülümsediğini hissediyordum.

Eve dönüş yolunda karnımın guruldadigini duydum. Sabahtan beri hiç bir şey yememiştim ve gerçekten artık zamanı gelmişti. Eve bir kaç dakika geç gitsem babamın deliye döneceği kesindi ama şuan büyük ihtimalle içmeye gidip kumar oynadığı için bunu farketmezdi.

Yakındaki bir fast food restaurantina girdim. Kasiyerden en sevdiğim yemek olan patates kızartması istedim. Bir kaç dakika sonra elimde patates kızartmam ile restauranttan çıktım. Sokakta yürürken aynı zamanda mozart'in en sevdiğim parçalarından birini dinliyordum. Bu sırada bir şeye çarptığımi bile farkedememistim.

Başımı ovdum ve karşımdaki şeye baktım. Daha az önce güneş ışınları beni rahatsız ederken şimdi etrafta bir karanlık vardı. Tüylerimi diken diken edecek şekilde esen rüzgarın dışında hafif sisli bir hava olması ortamı daha da korkunç hale getiriyordu. Ve garip olan carptigim şeyin eski bir binanın kapısı olmasıydı. Nasıl buraya geldiğini ve burda ne aradığımı bilmiyordum ama korktuğum kesindi.

Kulakliklarimi çıkardım ve arka cebime tıkıştirdim. Işte o zaman birinin ağladığını duydum. Bir kadın sesiydi ve evin içinden geliyordu. Evin kırık dökük camlarına bir bakış attığımda onu gördüm. Simsiyah dumanı ve onun ateş saçan kırmızı gözlerini. Ne olduğunu bilmiyordum ama Beni korkutmuştu. Geriye doğru bir kaç adim atınca dala takılıp düştüm ve bu sırada ağlayan ses yavaş yavaş kahkaha atmaya başlamıştı. Kafamı kaldırdım ve kapıdan bana doğru gelen beyaz elbiseli kadına baktım. O sırada gözlerimi kapatıp çiğlik atabilmiştim sadece...

Gözlerimi açtığımda yolun ortasında oturduğumu farkettim. Güneş hala tebedeydi, elimde patates kizartmalarim duruyordu ve ben burda ne yaptığımı bilmiyordum. O sırada birinin bana seslendiğini duydum. Arkama baktigim bu kişinin James olduğunu gördüm.

-Yolun ortasında ne yaptığını sorabilir miyim?

-Cevabini ben bile bilmiyorum.

-umm... Sanırım kalkmalısın çünkü arabadaki amca sana kızgınmış gibi gözüküyor.

Kafami yana çevirdiğimde eski model bir arabanın bana çok yakın durduğunu farkettim. Hemen ayağa kalktım ve kaldırıma geçtim. Yürümeye başlamam ile James'in arkamdan geldiğini anladım.

-ıı nereye geliyorsun?

-Bilmem, sen nereye gidersen oraya gidiyorum

-James ben eve gidiyorum.

-Ne o eviniz misafirlere kapalı mı?

-Hayır sadece... ugh üvey babam bundan hoşlanmaz.

-neyden?

-Eve bir arkadaş getirmemeden.

-Sadece erkekler için mı yoksa kız arkadaşlarına da mı yasak.

-Evet..Hayır yani...ughh gelemezsin işte.

-Peki öyle olsun. Yarın okulda görüşürüz.

-Görüşürüz.

Aslında bunu sadece oyalama amaclı söylediğini farkettim çünkü ben daha sözümü tamamlamadan yanımızdaki oyun salonuna çoktan girmişti. Şaşkın bakışlarımı attıktan sonra yurumeye devam ettim ama aklimdan hala o gördüğüm evi ve kadını çıkaramamıştım...

Bu sefer biraz daha uzun oldu. Umarım beğenmişsinizdir.

Mistik ElementlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin