Bu benim ilk yazdığım kitap. Umarım beğenirsiniz. Lütfen oylarınızı eksik etmeyin. Yorumlarınızı bekliyorum. Başlıyoruz...
♡ Keyifli okumalar♡
1TEMMUZ
Bu sene liseyi bitirdim ve üniversite sınavına girdim gayet güzel geçti. Liseye geçtiğimden beri diyetisyen olmak istiyordum ve olacağımdan da eminim.
Kızlarla bu kadar çalışmanın ve yorgunluğun ardından bir haftalık bir tatil yapmaya karar verdik. Bavulumu akşamdan hazırladım çünkü sabah erken yola çıkacaktık. Tam bavulumu hazırladım, pijamalarımı giydim, yatağa yerleştim telefonuma bakıyordum ki annem içeriye girdi. " Kızım hazırladın demi bavulunu, hadi yarın erken kalkacaksın telefonu bırakta erkenden uyu." dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. "Tamam anne iyi geceler." Annem ışığı kapattı " İyi geceler Güneşim." Diyerek odadan çıktı.
Allah' ım sallanıyorum deprem oluyor sanırım. Hemem gözümü açtım ve sarsılmanın sebebini anladım. Beş yaşındaki kardeşim Rüzgardı beni sarsan. "Abla hadi uyan, annem kahvtıyı hazırladı."
"Hmm.. belli mis gibi pankek kokuyor ama önce ben yiyeceğim pankekleri." Der demez Rüzgar ortadan "Hayıır." diyerek kaybolmuştu bile. Bende elimi yüzümü yıkayıp mutfağa gittim. Herkes sofraya oturmuştu. "Günaydın." dedim ve oturdum.
"Kızım dikkat edin oralarda bak sık sık ara beni."
"Tamam anne ararım. Babam ne zaman dönüyormuş Ankara' dan?"
"Üç gün sonra dönecekmiş." Annem bunu sıkkın bir sesle söylemişti. "Anne bir şey mi oldu?"
"Yok kızım bir şey yok."
"Abla bak ben senden önce bitirdim pankeklerimi."
"Yaa o zaman pankeklerle beraber bende seni yiyeceğim." diyerek kardeşimi öpüp gıdıklamaya başladım.
Üzerime beyaz askılı tişörtümü, altıma yırtık buz mavisi kotumu giydim, saçlarımı dağınık bir topuz yaptım ve kapı çaldı. Esra ve Yelda gelmişti. Bende bavulumu aldım annem ve kardeşimle vedalaşıp kızlarla apartmandan çıktık. Taksiye bindik. Üçümüzden arka koltuğa binmiştik. "Ayy çok heyecanlıyım bir an önce gidelim." dedi Esra. Yelda buna karşılık biraz sessiz "Ya gidelim gitmesinede bu taksimetre kaç yazıyor acaba buradan oraya" dedi.
"Kaç yazıyorsa yazıyor mecbur ödeyeceğiz" dedim.
"Aynen ya bir an önce gidelimde."***
Sonunda otele yerleşmiştik. Otel gerçekten çok güzeldi. Biraz odada dinlendikten sonra kızlara aşağıda birşeyler içmek için fikir sundum ama onlar istemediler. Bende aşağıya indim ve kahve almak için havuzun kenarındaki bara doğru ilerledim. Havuzda bir kaç kişi vardı sadece. Kahvemi aldıktan sonra kahveyi dökmemeye özen göstererek yürümeye başladım ki birine çarptığımı hissettim 'hayır salak Güneş ne diye kahveye bakıp yürüyorsun' kahve üzerine dökülmüştü. "Ayy iyimisiniz çok özür dilerim." Çocuk kıpkırmızı olmuştu. "Su getir su." dedi ve ben önümüzdeki havuza çocuğu ittim. Ne olduğunu anlamadan kendimide havuzda buldum. Bir şey beni belimden tutuyordu ne idi bu. Havuzdan çıktığımla çocukla yüzyüze gelmem bir oldu. Gözleri açık kahverengi, kirpikleri uzun, burnu düzgün, dudakları dolgun, çene kemiği çıkıktı. Mest oldum. Üff ne diyordum ben. " İyi misin" Genzimi temizleyerek "Ben.. İyiyim. Asıl sen iyi misin."
"Iyiyim iyiyim." Sessizlik... "Çıkalım mı yoksa böyle kalacak mıyız?"
"Ih.. Çıkalım tabi çıkalım."
Havuzdan çıktık. Öylece ayakta duruyordum ve ismini bilmediğim çocuk bana havlu uzattı. "Teşekkürler."
"Berkan." diyerek elini uzattı. Bende uzattığı elini sıkarak "Güneş. Ben odaya çıkayım. Tekrardan özür dilerim."
"Yok önemli değil insanlık hali. Görüşürüz."
Gülerek karşılık verdim ve odaya çıktım.
"Güneş noldu sana?"
"Kızım ne bu hal?"
Kızlara ne olduğunu anlattım.
"Seni kahve almaya yolladık havuza girdinde çıkıverdin" dedi Yelda gülerek. Esra' da gülerek "Neyse sen bi duş alda yemek saati yaklaşıyor hazırlanıp yemeğe inelim."
Ben, siyah asklı dar bir elbise giydim. Saçlarımı saldım ve altıma siyah üzeri püsküllü sandaletimi giydim. Yelda, beyaz bir kot, üstüne su yeşili askılı kısa bir tişört, su yeşili hafif topuklu tek bantlı ayakkabısını giydi, saçlarını salık bıraktı.
Esra ise v yaka, koyu kırmızı, yarım kollu kısa bir tişort, siyah yırtık bir kot, siyah sandaletini giydi. Saçlarını dağınık bir topuz yaptı. Üçümüzde gayet şık görünüyorduk.
Açık büfeden yemeklerimiz aldık ve bir masaya geçtik. Yemekler gerçekten lezzetliydi. Kızlarla geçen seneden beri böyle bir tatil yapmak istiyorduk ama derslerden dolayı yapamamıştık tabi.
"Hayır annemi aramayı unuttum geldiğimden beri."
"Merak etme annen seni aradı sen aşağı indiğinde ben açtım."
"Ha iyi tamam."
Yemeğimizi yedik ve kızlarla sineck bara indik. İçeceklerimizi söyledik.
"Kızlar valla çok iyi oldu buraya gelmemiz. Kafa dağıtacağız bir hafta" dedi Esra.
"Aynen bebek ya"
Biz kızlarla sohbet ederken sağ taraftan bir çift gözün bana baktığını hissettim. Sağıma döndüğüm vee bu... Bu üzerine kahve döktüğüm çocuktu. Berkan. Onun bana baktığını hissettiğimi fark edince oda heme önü da döndü. Yanında iki arkadaşı vardı.
"Kız şu çocuk sana bakıyor deminden beri kim o. Yoksaa üstüne kahve döküp beraber havuza düştüğün çocuk mu" dedi Yelda gülerek. Esrada bir kahkaha patlattı.
"Üf kızlar. Evet o."
"Hmm yakışıklıymış."
"Ya bakıp durmayın. Yanlış anlayacaklar"
"Tamam tamam. Saat geç oldu zaten odamıza çıkalım artık. Daha bir haftamız var bol bol eğleniriz."
"Aynen."
Odaya çıktık pijamalarımızı giydik ve yataklara yattık. Yelda biraz kitap okudu, Esra ise biraz müzik dinleyip uyumuştu. Yelda' da artık kitabını bırakıp "İyi geceler"
diyip uyudu. Ben ise öylece tavana bakıp düşüncelere daldım. 'Acaba babam döndü mü Ankara' dan?' Hiç aramamıştım. Babam zaman zaman iş için şehir dışına çıkardı. Bende ister istemez endişeleniyordum. Genelde telefonu kapalı oluyordu. Neden kapalı olduğunu sorduğumda ise toplantıda olduğunu ya da herhangi bir iş nedeniyle kapattığını söylüyordu. Ben de bundan dolayı fazla aramaz olmuştum. Uff düşünceler düşünceleri kovalıyordu ve bazen bundan dolayı uyuyamıyordum. Normalde aklıma fazla gelmeyen şeyler ne hikmetse gece uyumadan önce geliyordu. Sağa dönüyorum yok sola dönüyordum yok. Saatten baktım saat üç buçuk civarındaydı. Biraz daha yatakta debelenip uyuyamayınca deniz kenarına inmeye karar verdim. Kızları uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalktım ve kapıyı yavaşça örterek odadan çıktım
Deniz kenarına indim ve taşların üzerinde uzandım. Gözlerimi kapadım, denizin kokusunu içime çektim ve denizin sesini dinliyordum. Hafif bir rüzgar esti. Yaprakların hışırtısıda doldu bu sefer kulaklarıma. Huzur... Şuan gerçenten huzun doluydum. Birden kulaklarıma taş sesleri geldi. Sanki biri taşların üzerinde yürüyorduda taşlardan öyle ses çıkıyordu. Sonra taş sesleri kesildi ve yanımda bir karaltı hissettim. Burnuma güzel bir parfüm kokusu doldu ve gözlerimi yavaşça araladım. Bu Berkan. Ay ışığı tamda yüzüne vurmuş, gözleri daha da parlıyordu. Benden birazcık ötede benim gibi taşların üzerinde uzanmıştı. Gözlerimi açıp ona baktığımı fark edince "Seni de mi uyku tutmadı" dedi.
"Evet" diye karşılık verdim
"Manzara ne güzel değilmi?"
"Aynen." Biraz duraksadım. "Deniz benim en huzur bulduğum yerdir. Kokusu ayrı, sesi ayrı, yüzmesi ayrı güzel."
"Bir an tadı, burnuna su kaçması falanda güzel diyeceksin sandım"
Kıkırdayarak karşılık verdim.
"Sen nerede yaşıyordun?"
"İstanbul. Sen?"
"Öyle mi? Ben de."
Yavaştan uykum gelmeye başlamıştı. Gözleri gidiyordu.
"İstanbul güzel bir yer ama kalabalık..." diyordu ama ama ben çoktan uykuya dalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatil
Подростковая литератураGüneş, liseyi yeni bitirmiş üniversiteye geçecek olan bir kızdır ve yaz tatili için arkadaşı Esra ve Yelda ile tatile çıkmaya karar vermişlerdir. Tatilde Berkan adında bir çocukla kaza sonucu tanışırlar ve yolları hep kesişir